Yücel Erten’den İzBBŞT’ye Dair – 14

"Orhan Alkaya, İzBBŞT Yönetmeliği Hakkında Mırıldanmış"

editor
4,5K Okunma

Aylardır gerçeği aydınlatmak için sorduğumuz haklı sorularımız karşısında dilini yutmuş gibi duran Orhan Alkaya, nihayet birkaç cümle mırıldanmış. Ama yine sorulara bir cevap yok. Kamuoyu önünde sorduğumuz sorulara cevap veremeyişleri, belli ki onlar için çok ağır bir yük. Sürekli kör-sağır-dilsiz taklidi yapmak zor tabii. Bu bunalımı atlatabilmek için, ‘ağır ol molla desinler’ pozlarına girmek ve malûmatfürûşluk yapmak gereğini duyuyorlar. Levent Üzümcü bir ağzını açtı, çelişkili çırpınmalarıyla, vizyonunu devrimciden padişahçıya kadar düşürdü. Sanatsal özerklik hakkında cahilce konuşmayı sürdürüyor. Bilgehan Oğuz, -henüz yarım ağızla- darbe toplantısına katılmadığını yazdı. Şimdi de Orhan Alkaya feylesof edasıyla biraz bir şeyler mırıldanıyor ama; aydın duruşundan uzak, bütünlükten yoksun, savunmadan top çıkarmaya çalışırken ıskalayan bir takım ifadeler. ( https://tiyatrodergisi.com.tr/orhan-alkaya-yazdi-mustafaya-izahat/    )

Şöyle başlıyor Alkaya:

Özerklik, bizim talep ettiğimiz, hedeflediğimiz bir “statü”dür.” 

Son bir yılda İzmir Şehir Tiyatrosu’nda yaşadığımız olaylara bakınca, bu yakışıklı cümleyi ben ancak şöyle okuyabiliyorum:

Özerklik, bizim İzmir’de yoluna taş koyduğumuz, tekerine çomak soktuğumuz bir “süreç”tir.

Şöyle sürdürüyor:

“Özerklik / otonomi statüsü, kök kelimesi olan “autonomous”dan da anlaşılacağı gibi, öncelikle kurumun kendi kendini yönetmesini sağlayacak bir yasayı gerektirir. (…) her özerk kurumun bağımsız bir yasası vardır.” 

Herkesin bildiği bu saptan-samandan gerçekleri sıralamak, kimseyi vezir etmeye yetmez. Ama sanatsal özerklik yolunda ilerleyen bir yürüyüşü, darbe yoluyla dinamitlemek, rezil etmeye yeter.

Elbette yönetmeliklerle yaşayan ödenekli tiyatroların, ortak bir yasal dayanağa kavuşması bir hedeftir. Ve bir bütün olarak sanat kurumlarının özerkliğe kavuşması özlemimizdir. Ama hedeflerde kısa, orta ve uzun vadeyi ayırdedebilmek lâzım. O yasa hedefe varabildiğin zaman vardır. Öyle zonk diye bağımsız yasa mı olurmuş? Mücadele gerektirir. Mücadele de senin kurnaz şebekenle korsan yönetmelik geçirme eylemine benzemez. Adım adım, mevzi mevzi ilerlenecek bir alandır. Ve İzmir’de bu alanda benzersiz bir ilerleme vardı. Diğer yerel yönetim tiyatrolarının olumsayıp benimsediği ve imrendiği, örnek olabilecek bir yol tutulmuştu. Arpalık ve koltuk hırsı ile dinamitlediniz.

Alkaya, püskürtülen bir darbe girişimi, fraksiyonel Başkan değişimi, hararetli dedikodu iletişimi, kimliği açıklanamayan kişilerle gizli gizli yönetmelik yazışımı sonunda, nihayet oturabildiği arpalık koltuğundan ağzının içinde geveliyor:

“Peki, İzmir BB Şehir Tiyatroları’nın, bırakın yasayı, Sayıştay onayından geçmiş bir Yönetmelik’i var mı?” 

Orhan Alkaya böyle tepeden bakarak kime, ne dersi veriyor? İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun yasası yok diyerek, ne demek istiyor? Alt metne bakalım: 

Püf, yasası bile yok, entipüften bir kurum! Sayıştay onayından geçmiş bir yönetmeliği bile yok!… O kadar da önemsemeyin yahu. Darbe yapmaya kalkıştık diye, gerici bir yönetmeliğe rampa ettik diye, bizi sorgulamanıza, sıkıştırmanıza değmez!

Orhan Efendi, 110 yaşındaki İstanbul Şehir Tiyatroları’nın bile, halâ yönetmelikten öte bir yasal dayanağı yok. Biz yönetmelik-yasa-özerklik konularını yazar, söylerken; daha sen vakıf formülleri etrafında geziniyor; İstanbul’da Genel Sanat Yönetmeni olmak için çayır güreşi yapıyordun. Bu nasıl bir boş konuşma hali?

Sayıştay onayından geçmiş bir yönetmelik ararken; hangi bilgiye yaslanarak konuşuyorsun? Kurum, ilk yönetmeliğe senin önerinle girmiş olan gelir-gider meselesini yönetmelikten çıkarıp mevzuata uygun hale getirince; artık bir Sayıştay onayına gerek kalmadı. Evet, İzmir Şehir Tiyatrosu yönetmeliği, Sayıştay onayı gerektirmiyor.  Bilgelik maskesi ile kestiğin bu hüküm de çöpe gidiyor.

Kısaca, ne İzmir’de ne diğer yerel yönetimlerde özerk bir tiyatromuz henüz yok; olabilmesi de, hep talep ettiğimiz, çaba harcadığımız “Yerel Yönetimler Tiyatro Yasası”nın hazırlanmasına ve yürürlüğe girmesine bağlı. 

Özerklik yasa gerektirirmiş! O dediğin idarî, malî özerkliğe uzanmak istiyorsan öyledir. Ama sanatsal özerkliği biz İzmir’de salt yönetmelikle sağlamıştık. 

Özerk bir tiyatromuz yokmuş! Çok daha geniş bir kapsamı olan ‘özerklik’ ile ‘sanatsal özerklik’ kavramlarını bilerek karıştır, üstüne biraz tuz, biraz limon; beyin salata olarak yutturmaya çalış: ‘özerk bir tiyatromuz yoktur’ muş… 

İzmir Şehir Tiyatrosu’nda  3 yıl boyunca sanatsal özerklik yaşandı ve gürül gürül akıyordu. Ta ki birileri koltuk hırsı ile pusuya yatıp, yönetmeliği kundaklayıncaya kadar. 

‘Birileri’ sözcüğüne, elden geldiğince açıklık getirelim: Püskürtülen 10 Aralık 2023 yönetmelik darbe girişiminin kahraman(!)ları, Zeynep Altıok Akatlı, Orhan Alkaya, Eren Aysan, Cezmi Baskın ve Bilgehan Oğuz idi. Gizli kapaklı yapılan ve kimlerin yaptığı da açıklanmayan şu son yönetmelik sonucunda, Akatlı ile Alkaya icadedilen Danışma Kurulu’nda, Üzümcü de Genel Sanat Yönetmenliğinde oturuyorlar. Buradaki köprüyü görebilen görsün…

O yönetmeliğin 7/2 maddesinde, “Başvuranların projeleri, Belediye Başkanı tarafından oluşturulan bağımsız bir uzmanlar kurulunun değerlendirmesine sunulur,” yazıyor.

O eskidendi paşacığım. Bir zamanlar. Kuruluşta. Çünkü tiyatro henüz yoktu. Yönetim Kurulu falan da yoktu. Sanat Yönetmeni de. Ama artık tiyatro kuruldu. Sanatsal özerkliği ve özerkliğini gözetecek, sanatçı ağırlıklı, bürokrasiye teslim edilmemiş bir Yönetim Kurulu vardı. Kurulduktan sonra tiyatronun yediyabancı bir kurulun vesayetine/velayetine neden ihtiyacı olsun? Tiyatronun sanatçılarını reşit görmüyor musunuz ki, şurda-burda adını duyurmuş bir takım abiler ve ablaların vesayeti altında tutmak istiyorsunuz? Anlamakta, algılamakta sıkıntı mı var? O başlangıçta idi. Artık gerek yok. Kusura bakmayın ama bu tutumu şöyle okumak mümkün:

Arpalığımız elden gidiyordu. Koltuklarımızı kaybetmemek için bir yönetmelik darbesine kalkıştık, kuruma çökmek için her türlü gizliliğe ve karanlığa ve taşra siyasetine bulaştık diye gürültü koparıyorlar. Bize haksız yere antidemokrat, darbeci falan diyorlar. Cevap veremeyeceğimiz sorular soruyorlar! Siz onlara aldırmayın, benim gibi bir bilgeye kulak verin: İlk yönetmelikte bu madde vardı. Geçici madde diyorlar. Bir geçici maddenin, geçici olduğu nerde görülmüş? Geçici madde geçici değildir!  

Yönetmeliğin orası değişmiş de, burası değişmiş de şeklinde eveleme-geveleme yapıyorsun da; söz Geçici Madde 6’ya gelince Alzheimer’e yatmaktan geri durmuyorsun. Geçici maddeler, geçicidir. Hükmünü icra ettikten sonra düşer. Düşmüş bir maddeyi dayanak alarak kendini ve arkadaşlarını ‘daimi senatör’ ilan etmek ahlâklı bir iş mi, buna cevap verebilmek gerekir.

İnternetteki bir deyim ile söylersek, kabahatleri bunları ‘susuruk’ yaptı. Şimdi ufak ufak hık-mık diyorlar ama; temel ahlâkî sorulara asla cevap yok, mantıksız, dibi boş, ucuz suçlamalar. Buyrun:

“KDK bırak yetkisiz toplantı yapmayı, öngörülen toplantılara davet gelmediğinde sesini çıkartmadı.”

Toplantılara davet edilmemişler. Yok hükmünde bir eski kurul üyelerine hangi toplantıya, neden davet gitsin? Centilmenlik gereği gala ve prömiyerlerimize davet edildiler. 

Ayrıca: Bütün Büyükşehir Belediye Tiyatrolarının Genel Sanat Yönetmeni ve İdarî Müdürlerini davet ettiğimiz bir çalıştay düzenledik. ‘Yerel Yönetim Tiyatrolarının Yasal Dayanak Arayışı’. Her birini bizzat ben, tek tek yazıyla davet ettim. O sırada zaten kurumda Direktörlük görevi yapan Eren Aysan ve -şimdi hatırlamıyorum belki Bilgehan Oğuz– dışında, bu ekâbirandan hiç birini orada göremedik. Hani davet etmemiştik? Yasa gerekiyor filan diye kalın doğrayarak lâfa giriliyor da, ona için söylüyorum…

Kuruma ilişkin hiç bir yetkiniz yokken, kurumu hiçe sayıp, 10 Aralık 2023 günü toplantı yaparak, korsan yönetmelik hazırladınız mı, hazırlamadınız mı? Alo! Kulağınıza karnabahar mı tıkadılar? Cevap bekleniyor!…

Şu cümle de erketeye yatmış mahalle ergeni gibi duruyor: 

“Sana bir tüyo vereyim, ilk yönetmeliğin ardından en az beş kere yönetmelik değiştirildi, biz de sonradan duyduk.”

Alt metni okuyalım: 

Yönetmelik kaç kere değişmiş. Biz korsan bir yönetmeliğe kalkışınca mı suç oluyor? Bunlar boş lâflar. Asıl onlar değiştirdi yönetmeliği. Hem de bize haber vermeden.

Bak, yine egosu balon yapmış lordlar kamarası üyeleri gibi düşünüyorsunuz. Size neyi, niye haber verelim? Siz kimsiniz?… 

Yönetmelik değişmez mi? Değişir tabii. Taştan oyulmuş heykel değil ya. İyileştirme anlamında değişir, yasal mevzuata uyum için değişir, pürüzleri gidermek, eksiklikleri gidermek için değişir. Ama kurumu yok sayarak değişiklik yapılmaz. Korsanlıkla yapılmaz. Kurumla ilişkisi bitmiş, kendini ayrıcalıklı sayan 6 kişinin, kurumun tepesine çöreklenme hevesi için yapılmaz. 

Şöyle bir bakalım, yönetmelik ne zaman hangi gerekçelerle değişmiş. Herkes öğrensin, bizim saklayacak bir şeyimiz yok.

Kuruluş yönetmeliği 10/08/2020 tarihini taşır. 

1. değişiklik, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 02 Şubat 2021 tarihli uyarısı doğrultusunda zorunlu olarak yapılmıştır.

2. değişiklik, Sayıştay’ın uyarısı üzerine, 13 Aralık 2021 tarihinde zorunlu olarak yapılmıştır.

(Not: Temmuz 2022 itibariyle ilk sezonun sona ermesi ile, yönetmeliğin öngördüğü görevi son bulduğundan; Kurumun, Kurucu Danışma Kurulu’na bilgi verme ya da danışma zorunluluğu kalmamıştır. Tersi, hayalî bir organ icad etmek ve onunla ilişki kurmayı denemek olurdu.)

3. değişiklik, 14 Eylül 2022 tarihinde teknik gereksinimler ve kuruluşun gerçekleşmiş ve ilk sezonunun sona ermiş olması dolayısıyla artık hükmü kalmayan geçici maddelerin kaldırılması; hukukî dayanağı kalmayan Kurucu Danışma Kurulu’nun Genel Sanat Yönetmeni adaylarını değerlendirme işlevinin, -tiyatronun öz erkini güçlendirme amacıyla- Yönetim Kurulu’na devredilmesi doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.

(Not: Buraya kadar olan tüm değişikliklerde Kurucu Danışma Kurulu üyesi Eren Aysan, İletişim Direktörü sıfatıyla Yönetim Kurulu’nda bulunmuş ve hiç bir konuda hiç bir itirazda bulunmamıştır. Bunu şu nedenle vurguluyorum: 1 Temmuz 2023’te kurumdaki konuk Direktörlük pozisyonuna son verilmesi (bir anlamda ikinci gelir kaynağının kesilmiş olması) üzerine; hukuken ölmüş Kurucu Danışma Kurulu’nu hortlatıp kurumun bir yönetim organı haline getirme manevraları baş göstermiştir.

Şunu da önemle vurgulamalıyım: Kurucu Danışma Kurulu, baştan itibaren ilkesel olarak yönetmeliğimizin hiç bir aşamasında bir yönetim organı olarak yer almamıştır.) 

4. değişiklik, 13 Mart 2023 tarihindedir ve hizmet ihalesindeki kadro gruplarıyla yönetmeliktekilerin uyumlandırılmasını sağlayacak hükümler eklenmiştir.

5. değişiklik 15 Eylül 2023 tarihindedir. Ve bir uzlaşma çabasıdır. Kurucu Danışma Kurulu üyelerinin hoşnutsuzluğunu ve yarattıkları derin huzursuzluğu gidermek amacıyla, Genel Sanat Yönetmeni adaylarının değerlendirmesinde iki katmanlı bir eleme öngörülmüştür. İlk elemenin Başkanlıkça belirlenecek bir Danışma Kurulu tarafından yapılması, Yönetim Kurulu’nun da ikinci elemeyi yaparak liyakatli bulduğu 2 adayı Başkan’ın tercihine sunulması öngörülmüştür. Burada Kurucu Danışma Kurulu üyelerine, ilk yönetmelikte olduğu gibi, Genel Sanat Yönetmeni seçiminde bir etkinlik alanı açılmış; ancak baştan beri olduğu gibi, ilkesel olarak bir yönetim organı statüsünden kaçınılmış; istişarî mahiyette görev yapacağı tanımlanmıştır.

6. değişiklik girişimi, bir çeşit darbe denemesidir ve Meclis tarafından reddedilmiştir. Kendilerini, kurumun tepesinde bir vesayet organı haline getirmek isteyen Kurucu Danışma Kurulu üyeleri Orhan Alkaya, Eren Aysan, Zeynep Altıok, Levent Üzümcü, Cezmi Baskın ve Bilgehan Oğuz, kurumun getirdiği uzlaşma önerisiyle yetinmemişlerdir. Ve kurumla bir diyalog ortamı aramadan, Genel Sanat Yönetmeni, Yönetim Kurulu, Direktörler nezdinde hiç bir girişimde bulunmadan, kurumu yok sayarak, bir yönetmelik darbesine kalkışmışlardır. 10 Aralık 2023 tarihinde bir zoom toplantısında kararlaştırdıkları bir korsan yönetmelikle, Danışma Kurulu’nu, kurumun yönetim organı yapmak istemişlerdir. Meclise gelen bu yönetmeliğin hukuk komisyonunca reddedilmesi üzerine, 8 Ocak 2024’te, Danışma Kurulu gibi bir vesayet organını reddeden Meclis, küçük farklılıklarla 14 Eylül 2022’deki yönetmeliğimizi tescil etmiştir.

7. ve son değişiklik, Başkan değişikliğinden sonra, hangi kurul ya da kişiler tarafından yapıldığı ısrarla gizlenen, içeriği kurumdan bile sır gibi saklanan ve 12 Haziran 2024 tarihinde Meclis’ten oy çokluğu ile geçen yönetmeliktir. Tiyatronun öz erkini çiğneyen, sanatsal özerkliği yok eden, tiyatroyu siyasilere ve bürokratlara teslim eden, akademik gelenekleri ve demokratik kazanımları yok eden yönetmelik.

Mırıldanarak klark çekmeyi bıraksanız da, şu sorulara yanıt verseniz diyorum:

1- İzBBŞT’nin yönetiminde sanatçıların söz hakkının ağırlıkta olduğu bir yönetmeliği neden kaldırdınız?

2- Yerine belediye bürokratlarının ağırlıkta olduğu, üstelik bir Danışma Kurulu icadeden, Genel Sanat Yönetmenini ve Yönetim Kurulu’nu vesayet altına alan bir yönetmeliği neden yürürlüğe koydunuz?

3- Yeni yönetmeliği kim/kimler hazırladı? Bu kişilerin isimleri neden saklanıyor? Kendilerini suçlu mu hissediyorlar?

4- ‘Bunları biz yapmadık’ diyorsanız; neden açıkça söyleyemiyorsunuz?

5- Kendinizi bugüne kadar verilen “Özgür ve Özerk Tiyatro” mücadelesinin paydaşı olarak görüyorsanız; geriye düştüğü çok açık olan böyle bir yönetmelik altında Danışma Kurulu’nda görev almayı neden kabul ettiniz?

6- Kendisini bugüne kadar verilen “Özgür ve Özerk Tiyatro” mücadelesinin aktörlerinden biri olarak görüyorsa; yeni Genel Sanat Yönetmeni, geriye düştüğü çok açık olan böyle bir yönetmelik altında bu görevi neden kabul etti?

Kime diyorum?…

YÜCEL ERTEN

İzmir, Eylül 2024

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku