Yeni Oyunlar, Tiyatro Tutkunlarının Alkışını Bekliyor

Eda Geven

Bildiğimiz üzere tiyatro, pandemiden etkilenen sektörlerin başında geldi. Kısıtlamalar ve tam kapanmalar derken sıkıntıların üstüne yenileri eklendi. Ancak ne zaman ki yavaş yavaş yeni normale geçildi, önce yarı sonra tam kapasite salonlar açıldı, işte o zaman yaralar da sarılmaya başlandı. Yeni oyunlar yazıldı, provalar yapıldı, sahnenin önünde oyuncular, arkasında tiyatro emekçileri yerini aldı, sonunda “ve perde!”  

Tiyatro, bu kadar soruna rağmen yeni sezona eskisinden çok daha hızlı ve emin adımlarla giriş yapmış oldu. Pandeminin etkisi geride kalırken yazarlar, yönetmenler, oyuncular ve tüm tiyatro emekçileri iki yılın acısını üretkenlik ve yaratıcılıklarıyla kapatmaya başladı. Biz tiyatroseverler de birbirinden güzel oyunlarla bu durumdan keyifle nasiplendik. Artık bir oyundan diğerine koşma, listemizdeki oyunların yanına tik atma ve yorumlarla diğer oyun tutkunlarını motive etme zamanı geldi bizim için de. Ben de yeni sezonu alkışa değer oyunlarla açıp, yeni yılı da daha da çok oyunla karşılama heyecanıma yine yeniden kavuştum. Hazır hasretimizi yavaş yavaş sonlandırmaya başlamışken, oyun önerilerimle de sizin özlem giderme telaşınıza ortak olmak istedim.   

İşte listenize eklemeniz gereken oyun önerilerim: 

Istırap Korosu, BAM Tiyatro

Bir apartman düşünün, her katında ayrı bir roman konusu komşular, üst üste çekilecek dertlerle dolu aileler, bitmeyen aynı muhabbetler, bir o kadar da hiç sönmeyecek umutlar… Istırap Korosu‘nda tüm bunların yaşandığı bir apartmana konuk olacaksınız. Karşınızdaki apartman sakinlerini gözünüz bir yerden ısıracak. Şahsen, eski mahallemden tanıdık gelen en az iki komşu sayabilirim. Murat Mahmutyazıcıoğlu, çok karakterli ve aynı bu apartman gibi çok katlı bir oyunla yine alkışımızı hak ediyor. Seda Türkmen ve Deniz Karaoğlu, eğlenceli oyunculuklarıyla saniyeler içinde bizi giriş katındaki bekar gençten, beşinci kattaki her işe karışan ablaya, birkaç kat indirerek dünyaya çivi çakmaya niyetli teyzeye, oradan da egosu tavan IT kişisinin balkonuna çıkartıyor. Adının ıstırap olduğuna bakmayın, bu oyundan gülerek, eğlenerek, düşünerek ve “sonuçta herkesin ıstırabı kendine diyerek” salondan ayrılmak garanti.

Muamma, Kumbaracı50

Pandemide en çok özlediğim Kumbaracı50, Muamma ile tıpkı ilk karşılaşmamızda kolonlarına sarıldığım gibi beni sarıp sarmaladı. Gaye Boralıoğlu’nun; “Mübarek Kadınlar” ve “Hepsi Hikaye” öykü kitaplarından 4 hikaye, bu oyunda buluşuyor. Her biri tasarımıyla ayrı bir oyun niteliğindeki sandalyede üç anlatıcı, her gün Sirkeci garından trene binen “Mi Hatice”nin hikayesini ve Hatice’nin hikayesiyle iç içe geçen 3 farklı kadının daha hikayesini aktarıyor.  Dinlerken bizler de tren yolculuğunun bir parçasıyız artık. Birlikte sallanıyor, duraklarda inenlere yol veriyor ve sağımızda solumuzda konuşulan her şeye kulak kabartıyor, hatta yorum yapıyoruz. Hikayeler gibi biz de sonunda Menekşe istasyonunda iniyoruz. İsmail Sağır’ın uyarlamada ve yönetmenlikte başarılı bir iş çıkardığı Muamma’nın kadınları Gülhan Kadım, Ayşegül Uraz ve Sinem Öcalır’la trende, olmadı Marmaray’da veya metroda hep denk gelmek isteyeceksiniz.

Demiryolu Hikayecileri, Kumbaracı 50

Oğuz Atay sevenler, öykülerini daha çok sevenler ve en çok da Demiryolu Hikayecileri’ni sevenler, derhal sahnenin karşısında yerini alsın! Bu özel öykü, Yiğit Sertdemir’in uyarlaması ve oyunculuğuyla artık benim için çok daha özel bir yere sahip. Bu oyunda ilk dakikadan itibaren öykü satıcısının oturup yazılarını yazdığı bankta buluyoruz kendimizi. Tren raylarının soğukluğunu hissederek önemsenmeyen ama bence çok önemli bir iş icra eden bu satıcılarla birlikte bir umut, öykülerin satılmasını bekliyoruz. O anlatıyor, biz dinliyoruz, öykü içindeki öyküleri. Birden bir öykü tanıdık geliyor, o yetmiyor üstüne başka bir öykü daha… Sonunda ise Oğuz Atay’ın seyircilere seslendiğini duyuyoruz: “Ey okur, ben buradayım, sen neredesin?“. Yiğit Sertdemir işte burada farkını ortaya koyuyor ve bir öyküden diğerine bize sürprizler hazırlıyor. Tek kişilik görünse de aslında oyundaki kuklalar ve kostümler de resmen rol çalıyor. Candan Seda Balaban’ın ustalığına, özellikle öykülerin yazıldığı kağıtlarla yarattığı harikalara şapka çıkartıyoruz. Oyunun sonunda Oğuz Atay’ın da bizimle birlikte alkışladığına emin bir şekilde salondan ayrılıyoruz.

Gomidas, Yolcu Tiyatro

Siz hiç kilisede oyun izlediniz mi? Büyülü atmosferinde bir rahibin hayatına kilise korosu eşliğinde tanık oldunuz mu? Cevabınızın hayır olduğuna eminim, o halde Gomidas’ı listenizin en başına yazmalısınız. Müzikolog, besteci ve koro şefi bir rahip olan Gomidas’ın Kütahya’da başlayan, Ermenistan’a uzanan ve İstanbul’da son bulan yaşam yolculuğu sizi alıp götürecek. Ahmet Sami Özbudak’ın kalemini konuşturduğu Gomidas’ı Fehmi Karaaslan’ın oyunculuğunda nefes almadan izleyecek olmanız kuvvetle muhtemel. Surp Vortvots Vorodman Kilisesi’nde (Meryem Ana Kilisesi) sahnelenen ve böylesine bir mekanda bambaşka bir boyut kazanan Gomidas, Lusavoriç Korosuyla da hafızanızda uzun bir süre yer edecek.

Düğün Şarkıcısı, TOY İstanbul

Sezonun yıldızı olmaya aday Düğün Şarkıcısı’nı nerden başlasam, nasıl anlatsam? Bir zamanlar BBG Evi’nde kendinden söz ettiren 03 Şahnaz’ın caz sanatçılığından düğün salonu şarkıcılığına terfi edildiği hikâyesini mi, sahneye çok yakıştırdığım Nergis Öztürk’ün hayranlığımızı göklere çıkardığı oyunculuğunu mu, ülkemizin değişim rüzgarlarından nasiplendiği gerçeklerle yüzleşip ağlanacak halimize hepimizi kahkahalarla güldürdüğünü mü ve yine yeniden geleceğim dedirten seyir keyfini mi? Sanırım cevabı belli, e) hepsi! Geçtiğimiz sezon, başarılı kalemiyle tanışıp ve tanıştığıma memnun olduğum Erdi Işık, her zaman olduğu gibi oturduğu yönetmen koltuğunun hakkını veren Kayhan Berkin ve oyunculuğuna “hastasıyım” dediğim Nergis Öztürk bir araya gelip Voltran’ı oluşturmuş. Sonunda o eller havaya kalkacak çünkü sahnede Şanzelize Wedding House’ın yıldızı Şahnaz var. Oturmaya gelmedik, değil mi?

Kalabalık Duası, Fiziksel Tiyatro Araştırmaları

İzleyeli iki ay olmasına rağmen aklıma geldikçe hala yüzümde tatlı bir tebessümle hatırladığım, oyunculuk ve metin açısından az iki kez izlenmeyi hak eden bir oyun Kalabalık Duası. Bu efsunlu şehirde bir şeyler oluyor, aynı şeyi mi anlıyoruz, diye soruluyor. Adını bilmediğimiz birinden ölüm, rüyalar ve şehre dair hikâyeler anlatılmaya başlanıyor. Beklemenin ateşten yakıcı olduğunu düşünerek İstanbul’un semtlerinde dolaşıyoruz. Kayboluyor muyuz, birlikte sorulara cevap mı buluyoruz, orası meçhul… Ancak emin olduğumuz bir şey var, böyle bir metni Volkan Çıkıntoğlu’ndan başkası yazamazdı. Oyunculukta da Tolga İskit için ise, ne desem yetersiz kalacak, hatta cevap bulamadıklarınıza “bu nasıl bir performans?” sorusu da hayranlığınızın yanında yer edinecek. İzledikten sonra üstüne hala konuşuyor olacaksınız.

Nora 2, Bahçe Galata

Avrupa yakasının çiçeği burnunda tiyatrosu ve sahnesi Bahçe Galata, sezona özenli bir armağan sunuyor. Ibsen’in meşhur oyunu Nora (Bir Bebek Evi)’ni izleyenler hatırlayacaktır. Nora, sonunda eşini ve üç çocuğunu terk eder. Lucas Hanath ise bu oyunun devam etmesi gerektiği düşüncesiyle Nora 2’yi kaleme alır. Aradan 15 yıl geçmiştir, kapı çalınır. Nora, sanılanın aksine ölmemiş ve geri gelmiştir. Gelmesinin bir nedeni vardır. Haklı mıdır, istediğine ulaşacak mıdır ve en önemlisi yine kapıyı çarpıp çıkacak mıdır? Cevaplar oyunda ve karakterlere hayat veren Nihal Geyran Koldaş, Tülin Özen, Tansu Biçer, Zeynep Çötelioğlu’nun oyunculuğunda saklı. Saim Güveloğlu’nun yönetmenliğinde her şeyin yerli yerinde ve olması gerektiği şekilde “temiz ve izlenilesi iş” dediğimiz Nora 2, her tiyatro severin ilgisini fazlasıyla hak ediyor. Şubat biletlerinin çoktan tükenmesi de bunun en güzel göstergesi oluyor.

Yaftalı Tabut, İBB Şehir Tiyatroları

Şehir Tiyatroları’yla aramdaki mesafeyi Yaftalı Tabut hiç vakit kaybetmeden kapattı. Türkiye’nin ilk kadın oyun yazarı, aktivist Fatma Nudiye Yalçı’nın hayatı, tiyatro sahnesine konuk oluyor. İnandığı uğruna savaşan ve bu savaşta Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Nazım Hikmet’in desteğini alan bu cesur kadın, azmiyle oyun boyunca takdirimizi kazanıyor. Yelda Baskın’ın yönetmenliğinde, oyuncular Bensu Orhunöz, Ceren Hacımuratoğlu, Lale Kabul, Nazan Yatgın, Selin Türkmen, Şenay Bağ ve Yeşim Mazıcıoğlu, sırayla yazarın yaşamının bir bölümünü canlandırıyor. En can alıcı detay karanfil, yaşamdaki bölümlerin temsilcisi tabut, oyunun başarısının altını çiziyor. Yaftalı Tabut, başarılı kadın hikayelerinden ilham almak isteyen herkesin izleme listesine eklenmeli!

Gördüğünüz gibi, oyunlar büyük bir heyecanla, sahnede biz tiyatro severlerini bekliyor. Bu kadar güzel oyunlar olunca da, onların davetine cevap vermemek olmaz. Özellikle de böyle bir dönemde iyileşmek için bize en çok tiyatro gerekirken, görevimiz başarıyla yerine getirilmeli. Yeni oyunlarda görüşmek ve birlikte alkışlamak dileğiyle.

Şimdiden iyi seyirler!    

EDA GEVEN
0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku