Yafo Tiyatro Festivali’nde Sanat, Siyasetin Önüne Çıktı!

Robert Schild
1,4K Okunma

İsrail’in Yafo kenti, yüzyıllardır Arap ve Yahudi halklarının iç içe yaşadığı, “eski ve yeni”nin birlikte var olabileceğinin canlı bir kanıtıdır. Burada her yıl tekrarlanan Uluslararası Tiyatro Festivali, komşu Tel Aviv Belediyesi, ülkenin önde gelen sahnelerinden Gesher Tiyatrosu, Kültür & Spor Bakanlığı ve kentin diğer kültürel kurumlarının işbirliğiyle bu kez Rusya’dan 4, Hindistan’dan 2 ile Almanya, İtalya, Latviya, Litvanya ve Avustralya’nın yanı sıra, Türkiye’den de birer topluluğun katılımıyla 3 Mayıs – 2 Haziran tarihleri arasında gerçekleşti. Değişik İsrail tiyatrolarının sahnelediği 7 prömiyerin de yer aldığı çok sayıda yerli yapım, 9 çocuk oyunu, değişik sokak performansları, 5 master class ile toplam 9 müzik ve dans gösterisi, sanatseverlerin bu tarihi liman kentinin meydan, sokak ve tiyatro salonlarına bir ay boyunca akın etmelerine neden oldu.

Türkiye’yi bu festivalde Tiyatro Keyfi topluluğu, Kemal Başar’ın yönettiği ve özel bir nedenle sadece buradaki üç gösteride rol aldığı Gözlerin Ardında Müzikal oyunuyla temsil etti.

20 yıllık bir oyun yeniden doğuyor!
Devlet Tiyatroları’nın dışa açılmasına kurucu müdür olarak büyük hizmetlerde bulunmasının yanı sıra, bir dönem bizzat müdürlüğünü de yaptığı Ankara DT bünyesinde ve birçok ülkede onlarca oyun yönetmiş olan Başar, çalışmalarını 2013’de kurduğu Tiyatro Keyfi repertuar tiyatrosunda sürdürmektedir. Bundan öte, Hanoch Levin ve Zadok Zemach’ın oyunlarını Türkçe’ye çevirmiş olup, İsrail’in tiyatro çevrelerinde ayrıca ülkenin belki de en önemli sahnesi olan Cameri Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Noam Semel ve geçtiğimiz Aralık ayında genç yaşta ölen eşi, yazar Nava Semel ile işbirliğiyle tanınır. Bu sevilgen yazarın down sendromlu bir çocuğun annesini konu alan öyküsünü Gözlerin Ardındaki Çocuk adı altında 20 yıl önce bir “monodrama” olarak sahneye uyarlayıp Romanya’daki Petculescu Tiyatrosu’nda yönetmişti. 2006 yılında Braila Tiyatro Festivali’nde “En İyi Oyun” ile “En İyi Yönetmen” ödüllerini de alan bu yapım Romanya’da halen sahnelenmekle birlikte, Başar’ın değişik bir yönetim çalışmasıyla Ankara DT’nda da 5 sezon sergilenip yurtiçi ve dışında birçok turnede gösterildi.

Bundan kısa bir süre önce aynı oyunu bu kez Gözlerin Ardında Müzikal adıyla, Türkiye’nin popüler ses sanatçısı Özgün Uğurlu’nun bestelerini içeren bir konser/dans/tiyatro performansına dönüştüren Kemal Başar, bu yeni uyarlamayı genç oyuncu Eda Kandulu ile Uğurlu’nun rol almasıyla 2017/18 sezonunda Tiyatro Keyfi’nde sahnelemeye başladı. 19/11/2017 tarihli Hürriyet Gazetesi, “uluslararası bir barış projesine dönüşüyor” sözleriyle övdüğü bu oyun ile Kemal Başar için “(…) resmi makamlardan aldığı davet üzerine, devlet yetkilileri ve tiyatro çevresiyle işbirliği için 22 – 25 Kasım tarihlerinde İsrail’e gidiyor…” haberini yayımlamıştı.

Bu gösterimler Kasım 2017’de değilse de, ancak altı aylık bir gecikme ile işte 23 ve 24 Mayıs tarihlerinde üç kez Yafo Tiyatro Festivali’nde gerçekleşti. Ne var ki bu tiyatro şenliğinin programı oluşturulduğunda, Türkiye ile İsrail’in ilişkileri her ne kadar toz pembe sayılmamışsa da, bugünün dondurucu rüzgârları henüz hissedilmiyordu – ve son gelişmeler ışığında, bu ziyaretin iptal edilmesi dahi bekleniyordu… Ancak sonuçta sanat aşkı, siyasetin küstürücü çehresine üstün çıkmış ve Tiyatro Keyfi ekibinin İsrail’e konuk edilmesini sağlayabilmişti!

Teatron Yafo’daki İsrail prömiyerine konuk olduğumuz oyun başlamadan festivalin yöneticisi Lena Kreindlin’in Kemal Başar’ı izleyicilere tanıtmasının ardından kendisi de söz alıp, uzun yıllar arkadaş olduğu Nava Semel’in anısına yardımcı “baba” rolü buradaki üç gösterimde bizzat üstleneceğini belirtti. Oyunun aktüel cast’ında babayı, kendi çocuğu da down sendromlu olan besteci/ses sanatçısı Özgün Uğurlu canlandırıyordu…

Göz yaşartıcı alkışlar…
Nava Semel’in öyküsü, down sendromlu doğmuş oğlunun kendisinde yarattığı ruhsal bunalımdan başlayarak bu duruma gittikçe alışan annenin monologundan oluşurken, yönetmenin katkısıyla eşi David de bu gelişime katılıyor. Böylece oyunun devinimi hızlanmakta, hele babanın “(…) aklına bir şey takılınca koşuya çıkar. Hüzünlenince koşar, korkunca koşar.” Gerçi Kemal Başar bu ilave kişi ile yetinmiyor, sahnenin ortasına yerleştirdiği bir keman/akordeon/gitar/vurmalı çalgılar dörtlüsüne repliklerin arasında veya onlara eşlik eden müzik yaptırıyor, zaman zaman David’e şarkılar da söyleterek…

Gözlerin Ardında Müzikal, kanımca tipik bir “değişim oyunu”dur – David’in en başta dile getirdiği “İnsanlar beni tebrik etmeye geliyorlar, ne diyeceğimi bilemiyorum…” siteminden kısa bir süre sonra eşine “En azından git de bir gör. Seni ona bağlayan bir şey var mı, ancak o zaman anlarsın…” telkininde bulunabiliyor. Anne ise doğumdan hemen sonraki  “Böyle bir şeyi hak etmek için ne yapmış olabilirdim ki?” haykırışının ardından geçen 5-6 yıl sonra “Onunla yaşamak, dışarıdaki hengâmeden sonra eve, onun yanına gelmek huzuru bulmak gibi…” kanısına varıyor! Salt kayınvalidesi, kendisi için en başta dile getirdiği “Özürlü bir prens dünyaya getirmiş (…)” yorumundan şaşmayarak bu durumu bir türlü kabullenememiş, yıllar sonra da bir kez “Kaç torununuz var?” sorusuna “Bir …buçuk...” yanıtını vermiş, annenin aktardığına göre!

Kemal Başar bu türden kırılgan repliklerli tam anlamıyla damardan aktarırken oyunu sırtlamış olan, sahnede ilk kez gördüğüm Eda Kandulu bu reji kıvılcımlarını bir çıra gibi kaparak, izleyicilerin kalplerini cayır cayır yakıyor – önümüzde/arkamızda oyun boyunca gözyaşı dökenlere bakarken, bazı sahneleri kaçırır gibi olduk! Baba rolünü sadece birkaç saat içinde çalıştığını belirten Kemal Başar, gerek kıvrak koşu performansı, gerekse hiç de rahatsız etmeyen vokalleri ile de öne çıkıyor

…ve müzisyenliklerinin yanı sıra, özellikle akordeoncu gencin doruğa çıktığı parmak ısırtan dansları, sahneyi dolduruşlarıyla Melike Çetin (keman), Ziya Serkan Doğan (akordeon), Güney Kumaş (gitar ve ukulele) ile Erkan Çelebi (vurmalı çalgılar) birinci sınıf, ak-pak birer Türkiye sanat elçileri olarak göz dolduruyor!

İstanbul Devlet Tiyatrosu’ndaki nice başarılı çalışmasını anımsadığımız koreograf Alpaslan Karaduman, alçak gönüllü olmakla birlikte, temiz bir iş çıkarmış – belki de sadece bir kez uygulattığı interaktiviteyi birazcık daha kullansaydı… Onyıllardır İstanbul’un en önemli sahnelerinde beğeni ile izlediğim Yüksel Aymaz, kime ait olduğu belirtilmemiş son derece minimalist (ancak bence yeterli) sahne tasarımına mavi/yeşil spotlar ile oyunun konusuna özgü ışığı sağlamış – gölgeleri de boşlamadan! Ankara Devlet Tiyatrosu’nda da temel alınmış olduğunu öğrendiğim Melike Çetin’in akıcı çevirisinden sadece bir avuç Türkiyeli olarak yararlanabildik – izleyicilerin neredeyse tümü Ruti Bahar’ın kaleminden gelme İbranice üst yazılarına bakmak durumunda kaldılar.

İzleyiciler demişken – katıldığımız ilk gösterim akşamında, eski/tarihi Yafo’da bulunan ve Arapça oyunların da sahnelendiği Teatron Yafo’nun koltuklarını dolduranların çoğu, İsrail tiyatro camiasının ünlü simaları ve Semel çiftinin dostlarıyla yakınları, örneğin Nava’nın ağabeyi, ülkenin en gözde folk-rock sanatçısı Shlomo Artzi gibi sanatseverlerdi… Dakikalarca süren alkışları, bir yandan zamansız biçimde yitirdikleri dostlarının metni ile onun da dostu Kemal Başar’ın yetkin çalışmasıyla ekibinin başarısını kutluyordu – ki onlar aynı zamanda, Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Ankara’ya geri çağrıldıktan on gün geçmeden İstanbul’dan  gelmiş olan sanat elçileriydi… Hiç bir siyasetçinin –parlamenter olsun veya bakan– elde edemediklerini başarmışlardı: İki ayrı ulus bireylerinin karşılıklı olarak birbirlerini alkışlamasını!..

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku