Tarsus 10 bin yıllık geçmişi olan bir kent. Hititler ve Roma döneminde dört kez Kilikya eyaletinin başkentliğini yapmış, kara ve sahip olduğu liman nedeniyle deniz aşırı ticaretle uğraşmış, kendi sikkelerini basma yetkisine sahip otonom bir kenttir.
Ünlü Roma senatörü, hukukçu ve hatip filozof Cicero Tarsus’ta iki yıl valilik yapmıştır.
Hiç kuşkusuz Tarsus’u önemli kılan olguların başında bu kentte çok sayıda felsefe okulunun varlığı ve Coğrafyacı gezgin Strabon’un da sözünü ettiği gibi bu okullarda yetişmiş filozoflarıdır.
Elbette bu tarihsel özelliklere sahip Tarsus gibi bir kentin tiyatrosunun olmaması düşünülemezdi.
Tarsus’ta 1930’larda kazıların yapıldığı ve kent tarihine ışık tutan Gözlükule höyüğünün eteklerinde Helenistik ya da Roma dönemine ait olduğu sanılan bir tiyatro kalıntısı bulunmaktadır.
Günümüzde sadece izlerine rastlayabileceğimiz bu amfi tiyatro, Gözlükule Höyüğü kazı verilerinde yer alan çizimlerde gösterilmektedir.
Bu bilgiler ışığında Gözlükule Höyüğü‘nün eteklerinde Antik Çağ’da bir amfi tiyatro olduğunu ve tiyatro oyunları sergilendiğini biliyoruz. Yine Tarsuslu filozoflar arasında tragedya oyun yazarları ve şairleri de bulunuyordu. (1)
Tarsus’un tiyatro geçmişi cumhuriyet öncesine ne kadar uzanıyor bilmiyoruz. Osmanlı imparatorluğunun son yüzyılda Tarsus’ta tiyatronun varlığına ilişkin bilgiler neredeyse yok denecek kadar sınırlıdır. Ancak bu sürece dair en fazla, Ramazan gecelerinde, direkler arası, orta oyunu olan meddah ve Hacivat-karagöz gibi seyirlik oyunlardan söz edilebilir.
Osmanlı’nın son yüz yılı içinde Tarsus’un tiyatroyla tanışmasına dair şimdilik ilk ve bilgi, 1918 yılında kentte bir “Millet Kahvesi Tiyatrosu” olduğudur.
Mersin Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Doç. Dr. Songül Ulutaş’ın eski belgelerde araştırma yaparken ulaştığı bilgiye göre, 1918 yılında Tarsus’ta “Millet Kahvesi Tiyatrosu” adıyla bir tiyatro olduğunu öğreniyoruz.
Oyunlarını Millet Bahçesi’nde sahneleyen ve kadrosunda bir Ermeni ile bir Rum şantörün de yer aldığı Tarsus’ta Millet Kahvesi Tiyatrosu’nun var olduğu bilgisi, kentin tiyatro tarihini 1918 yılına kadar götürmektedir.
Yine eldeki kayıtlara göre bilinen ilk Tarsuslu tiyatro sanatçısı ise Burhanetin Tepsi’dir.
Tiyatro oyuncusu ve yazarı Burhanettin Tepsi, 1882 yılında Tarsus’ta doğdu. Fransa’da tiyatro eğitimini Paris konsevatuarında ünlü aktör Sylvain’in sınıfında öğrenim gördü. Kurduğu Burhanettin – Saniye Tepsi Tiyatrosu ile sahne aldı.
1940 yılında Muhsin Ertuğrul ve arkadaşlarının düzenlediği jübileyle sanat hayatına son noktayı koydu. Afife Jale, Behzad Budak, İsmail Galip Arcan ve Muhsin Ertuğrul gibi tiyatrocuların yetişmesinde büyük katkısı vardır.
İstanbul Belediyesi’nin kurduğu ve 1914’de açılan Darülbedayi-i Osmani’nin ilk öğretmelerinden olması yanında belki de ülkemizin ilk diplomalı aktörüdür. Fransa’da iken yazdığı “İstanbul Çiçeği’ adlı bir tiyatro oyunu ile ödül kazanan sanatçıya “Laureat de L’academıe” payesi verildi. Bir ara sinemada da çalışan Burhanettin Tepsi, Sedat Simavi‘nin yönettiği Alemdar Mustafa Paşa adlı filimde başrol oynadı.
Tarsus’un tiyatro ile ilişkisine baktığımızda neredeyse cumhuriyetle yaşıt bir süreçle ve çabalarıyla karşılaşırız.
Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber tiyatro kendine daha fazla yer bulmuş ve Anadolu’nun birçok kenti gibi Tarsus tiyatroyla tanışmıştır.
Bu açıdan da bakıldığında önemli tarih ve kültürel geçmişi olan bu kentin tiyatroyla ilişkisinin sadece kente gelen tiyatro oyunları, kumpanyalar ile sınırlı olmadığını söylemek gerek. Tarsus, dışarıdan gelen oyunların izlenmenin yanı sıra, kendi bünyesindeki kuruluşlarca da tiyatro toplulukları oluşturmuş, oyun sahneye koymuş ve dahası Türk tiyatrosuna oyuncu kazandırmıştır.
Bu açıdan bakıldığında, Tarsus’ta 1931 yılında kurulan Halkevi, cumhuriyet döneminin neredeyse tek ve en etkili örgütlenmesidir.
Tarsus Halkevi ile başlayan süreç, bu kentten Haşmet Zeybek gibi değerli bir tiyatro sanatçısı ve oyun yazarını çıkarttı. Haşmet Zeybek ve arkadaşları, Tarsus’ta kurdukları “Tarsus Meydan Oyuncuları” tiyatro topluluğu, sergiledikleri oyunlarla, 1960-1970 arası döneme damgasını vurdu ve günümüze bir iz, bir miras bıraktı.
Bu dönem, Haşmet Zeybek gibi tiyatro insanı dışında, AST ve Devlet Tiyatrosu, Şehir Tiyatrosu ile çalışmış Erdal Gülver, yine Tarsus Halkevi bünyesinden çıkmış ve Ankara Ekin Tiyatrosu’nu kurmuş olan Faruk Güvenç’i de unutmamak gerek.
Günümüzde bu geleneği, 1998’de yola çıkan ve Nihat Çapar’ın kurduğu Tarsus Çağrışım Tiyatrosu sürdürür. Aratos dergisi 2011’de kentin kültür ve sanat yaşamına katkılarından dolayı Çağrışım Tiyatrosu’na “Aratos Kültür Sanat Ödülü” verir.
Tarsus’ta tiyatro denildiğinde tarihsel süreç açısından bakıldığında 1968’de Haşmet Zeybek Tarsus Meydan Sahnesi’nden, 1998’e Çağrışım Tiyatrosu’na atlıyoruz. Aradaki 30 yıllık dönemde dişe dokunur hiçbir şey yok.
Ne yazık ki benzer durum Çağrışım’ın varlığı döneminde de sürer. Bu süreçte de tiyatro adına ortaya çıkanlarınki sadece kısa süreli ve vasat çabalardan öte geçemiyor.
2019 yerel seçimlerinin ardından Tarsus Belediyesi Çağrışım Tiyatrosu ekibini bünyesine alarak Nihat Çapar’ın sorumluluğunda Tarsus Şehir Tiyatrosu Müdürlüğü kurulur.
Covit 19 dönemine denk gelen kuruluş sürecinden başlayarak 5 yıl boyunca oyun sahneleyen Tarsus Şehir Tiyatrosu oldukça başarılı bir dönem geçirir.
Tarsus Şehir Tiyatrosu kuruluşundan itibaren çok sayıda nitelikli oyunlar sahnelemiş ve bu oyunları turneye çıkarak başka kentlere taşımış ve ödüller almıştır. Öte yandan tiyatro bünyesinde çocuk oyunları sergilenmiş, kurslar açılmıştır. Ayrıca kente bir Kukla Tiyatrosu Festivali kazandırılmıştır.
2019 yılında kurulan Tarsus Şehir Tiyatrosu “Ezop” “Çirkin” “Çehov Vodvil” “Neden” “Masal Gülleri” adlı oyunlarıyla 236 kez perde açmış, 35.000’nin üzerinde seyirci ile buluşmuştur.
Tarsus Şehir Tiyatrosu, şimdiye kadar, yaptığı oyunlar ve sanat kursları ile Tarsus’a tiyatroyla halkı buluşturarak çok değerli sanatsal katkıda bulunmuştur.
Tarsus’ta 2024 yerel seçimlerini, başka bir adayla yine CHP kazandı. Yeni seçilen Tarsus Belediye Başkanı Ali Boltaç, göreve geldiği ilk gün olan 1 Nisan’da Tarsus Şehir Tiyatrosu’nun faaliyetlerini durdurdu. Ardından önce tiyatronun eşyalarını taşıtıp boşaltı ve sonrada oyuncuları belediyenin çeşitli birimlerine, çaycı, odacı, paspasçı işlere sürgün etti.
Tiyatronun sanat yönetmeni dâhil toplam 7 oyuncu belediyenin çeşitli birimlerine sürülmüştür.
“Başkanın kendi ifadesine göre kapatma geçici bir karar ve bunun içinde tasarruf tedbirlerini gerekçe gösteriyor. Hatta ‘Tiyatro Müdürlüğünü ya da tiyatroyu kapatmadık’ deniliyor. Tiyatroyu resmi olarak kapatmamış olabilirsiniz ancak tiyatronun malzemelerini taşıyıp, odaları boşalttığınızda, bütün kursları iptal edip oyuncuları sürgün ettiğinizde fiilen kapatılmış oluyor zaten”. (2)
Ne yazık ki Tarsus Belediye Başkanı Ali Boltaç’ın, tiyatroya ve sanatçılarına dair çeşitli yer ve zamanlar ile basına yaptığı açıklamaların neredeyse tamamı gerçeği yansıtmaktan uzaktı. İnandırıcı değildi ve altı boştu. Yaptığı gerçek dışı söylemlerle oyuncuları itibarsızlaştırmaya çalıştı.
Bütün yaşananlardan sonra Tarsus’un gururu ve tek profesyonel tiyatrosu olan Tarsus Şehir Tiyatrosu’nun kapatılmasının ardından sürgün edilen ve aylardır direnen oyuncuları baskılara dayanamayarak istifa etti.
İnsan, sadece yiyerek, içerek beslenmez. Felsefe, kültür ve sanattan da beslenir. Bunlardan beslenerek insan kendi gelişimini sağlar. Entelektüel bir birikim, yetenek ve becerisini artırır.
Tarsus Şehir Tiyatrosu kapandı, Tarsus’un hayat damarlarından bir koptu. Tarsus kenti tiyatrosuz kaldı.
UĞUR PİŞMANLIK
Kaynakça:
1- Cumhuriyetten Günümüze Tarsus’ta Tiyatro, Uğur Pişmanlık, Aratos Yayınları, 2017, Tarsus
2- https://tiyatrodergisi.com.tr/ugur-pismanlik-yazdi-tarsus-sehir-tiyatrosunu-kapatamazsiniz/