“Benim bu kitapla yapmaya çalıştığım şey, Kerim Afşar gibi bir değere ait, onun hem yaşarken yaptıkları, ürettikleri hem de ölümünün ardından bıraktığı izleri ve anıları bir araya getirerek kalıcılık kazandırmaya çalışmaktan ibarettir.”
Uğur Pişmanlık
Geçtiğimiz günlerde, Tarsus Belediyesi Kent Yayınları tarafından okurla buluşturulan “Sahneye Uyarlanmış Bir Yaşam: Kerim Afşar “kitabında, Uğur Pişmanlık, Kerim Afşar’ın yaşamı, sanat anlayışı, Devlet Tiyatrosu ile Ankara Sanat Tiyatrosu’nda, Berlin’de çalıştığı döneme, yaşar kıldığı karakterlere, yönettiği oyunlara, radyo tiyatrosu ve arkası yarınlarda sesi ve oyunculuğuyla kitleleri etkileyişine kadar, Kerim Afşar‘ı farklı boyutlarıyla ele almış, geniş bir yayın taraması neticesinde derlediği makale ve diğer belgelerle yarına kalacak, arşiv değerinde, çok önemli, değeri ölçülemez bir esere imza atmış.
Sanatçıların, gerçek sanatçıların özyaşam öyküleri her zaman ilgimi çekmiştir.Verdikleri mücadeleler, geriye bıraktıkları izler gelece yazılmış mektuplar gibidir aslında…bir dönemin belgelenmesi, dünün bugün ve gelecekle iliklenmesidir.
Bir izleyici olarak, aktör Kerim Afşar kişisel tarihimde, unutulmazlarımdan biri olduğu kadar, benim için hep bir ölçüttür.Kerim Afşar ve başkaları, diye söze başladığım çok olmuştur.
Andora, Cadı Kazanı, Bağdat Hatun, Tarla Kuşuydu…
Ama en çok Küheylan’daki Kerim Afşar, Dr.Martin Dysart, Galile, Bahadır…
Şems, Cemil, Ali Rıza Bey olarak Kerim Afşar…
Eugène Ionesco, Haldun Taner, Arthur Miller, William Shakespeare, Bertold Brecht, Nikolay Gogol, Nazım Hikmet, Sait Faik, Maksim Gorki, Peter Shaffer imzalı eserlere ruh üfleyen Kerim Afşar.
Tiyatro sanatında soylu ve yiğit duruşun simgesi, bir anıt oyuncu olarak Kerim Afşar.
Yerine koyacak hiçbir ismin olmadığı, çakala çiyana minnet etmemiş, Leyla Afşar‘ın ifadesiyle “Sadece seyircinin karşısında selam için eğilmiş” Kerim Afşar.
Ali Sirmen’in tanımıyla, “Yüreğini, ruhunu ve sesini satmayan” Kerim Afşar.
“Sahneye Uyarlanmış Bir Yaşam : Kerim Afşar” kitabında; Zeynep Oral, Gökhan Akçura, Adem Dursun, Rutkay Aziz, Hikmet Çetinkaya, Sevgi Özel, İlhan Selçuk, Altan Erkekli, Levent Ülgen, Güneri Civaoğlu, Fikret Otyam, Can Dündar, Tufan Türenç, Semih Sergen, Sevgi Özel, Ali Sirmen, Esin Afşar , Müşerref Hekimoğlu, İbrahim Demirel, Hıncal Uluç, Gülşen Karakadıoğlu, Günay Güner, Işık Kansu, Hasan Bülent Kahraman gibi pek isimden Kerim Afşar ile ilgili harikulade metinler okurken, beş yıl kadar önce kaleme aldığım, Kerim Afşar yazıma rastlamak beni nasıl onurlandırdı, bilmezsiniz.
Siyah beyaz Kerim Afşar fotoğraflarının yanısıra, gazete ve dergi kesiklerinden örneklerin de yer aldığı “Sahneye Uyarlanmış Bir Yaşam: Kerim Afşar” kitabı içeriğiyle son derece önemli bir kaynak olarak da ele alınması gereken bir çalışma.Ve her güzel kitap gibi, birden çok kez okunmayı, tartışılmayı fazlasıyla hak ediyor.
“O da, Gılgamış gibi, ölümsüzlüğü buldu ve gitti. Sahnede elinde tuttuğu ateş yanmaya ve aydınlatmaya devam ediyor, edecek de. O ateş hiç sönmeyecek. Bu kitap, işte o ateşten doğdu” diyen “Sahneye Uyarlanmış Bir Yaşam: Kerim Afşar” kitabının yazarı Uğur Pişmanlık ile konuştuk…
Pınar Çekirge: “Ölürsem sahnede ölürüm” diyen Kerim Afşar gibi tiyatro tarihimizin simgelerinden bir aktörü yazmak nasıl bir duyguydu?
Uğur Pişmanlık: “Sahneye Uyarlanmış Bir Yaşam Kerim Afşar” kitabında yer alan bu ifadeyle, Kerim Afşar, gerçekten tiyatroya adanmış ve tiyatro için sahnede ölmeye hazır bir sanatçıdır.
Türk tiyatrosunun böyle yetenekli ve değerli bir sanatçıyı yazmak elbette ki benim için büyük bir onurdur.
O güzel insan Kerim Afşar ile 1990’lı yılların başında, Tarsus’taki St. Paul Kilisesi(Orjini Ortodoks Rum Kilisesi)’nde Sait Faik öykülerini ve Orhan Veli şiirlerini “Yaşasın Edebiyat” adlı oyunu için geldiğinde tanıştım.
Bir kültür sanat vakfının organize ettiği etkinlikte gönüllü olarak görevliydim ve sahnedeyken Kerim Afşar’ın fotoğraflarını çektim. Şiirler okurken onu mumların ışığı altındaki birkaç fotoğrafı kitapta kullandım.
O’nunla tanışmak heyecan vericiydi. Yıllar sonra eşi Leyla Afşar ile tanışmamız ve Ankara’da Nazım Hikmet Kültür Evi’ndeki buluşmalarımızda Kerim abinin anısına kitap yapma düşüncemi paylaştım.
Leyla Hanım’ın olumlu yaklaşımıyla başlayan kitabın yolculuğu ayrı bir heyecandı benim için.
Hemen herkesin dile getirdiği, “Radyo Tiyatrosu” ve “Arkası Yarın” gibi TRT programlarındaki sesinden tanıdığım, sonrasında yaşadığım kente geldiğinde sahnede izleme ve daha önemlisi tanışma şansını yakaladığım değerli bir tiyatro sanatçısı ve sinema oyuncusunun yaşamına ve sanatına dair bir çalışma ortaya koyma çabasının heyecanı anlatılır gibi değil.
Pınar Çekirge: Neden “karanlığa yakılan ateş” diye sorsam…
Uğur Pişmanlık: Antik çağlardan kalan bazı ülkelerin, kentlerin adı, “Güneş ülkesi” diye anılır. Prometheus’un tanrıların evi Olimpos’tan insanlar için çaldığı ateşti.
Ateşe pek çok anlam yüklenebilir ancak ateş aydınlığın, aydınlanmanın simgesidir. Konfiçyus’un “Karanlığa küfretme, bir ateş yak” dediği gibi ateş karanlığı aydınlatır. Kerim Afşar’ın fiziki anlamda Sait Faik öykülerini ve Orhan Veli şiirlerini “Yaşasın Edebiyat” seslendirdiği oyununda hem mum ışıklar hem de sigarasını kaktığı ateş karanlığa yakılan bir ateşti. Ama öte yandan, bütün bir yaşamını tiyatroya adamış bir sanatçı ve bu toprakların bir aydını olarak ise başta tiyatro olmak üzere, sinemada ve seslendirme çabalarıyla ilerici dünya görüşüyle ve duruşuyla aydınlanma mücadelesi veren insandı.
Tabi bir de Nazım Hikmet’in “Sen yanmazsan, ben yanmazsam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” dizesindeki gibi, Kerem gibi yana yana Kerim Afşar da bu ülkede bedel ödeyen aydınlardan biridir. Bu yüzden, aydınlık bir yürekten çıkan bir kıvılcımın ateşidir Kerim Afşar ve onun aydın yanı.
Pınar Çekirge: Kitabı hazırlarken detaylı bir yayın taraması ve arşiv çalışması yapılmış. Belgelere ulaşmak kolay oldu mu?
Uğur Pişmanlık: Türk tiyatrosunun önemli ismi Kerim Afşar’ın kitabı için arşiv çalışmasında en büyük destek eşi Leyla Afşar Hanımdan geldi. Ankara’da bir araya gelişler, yazışmalar, gazete haberleri, albümlerden fotoğraf taramaları, telefonda danışmalar ve Leyla Hanımın görüşme yapmam, yazı istemem için yönlendirdiği isimler. Bu isimler arasında Rutkay Aziz, Altan Erkekli ve Levent Ülgen vardır.
Çağımızın iletişim aracı internetten da bulduğumuz şeyler oldu. Deniz Gezmişlerin idam edilmesine karşı yapılan bir imza kampanyasında Kerim Afşar’ın da adı vardı. Onu da kitaba ekledim.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü arşivlerinden yararlandım. Bana Kerim Afşar’ın oynadığı oyunların fotoğraflarını verdiler.
Belgeler ve arşivlere her zaman kolay ulaşılamayabilir. Ben özellikle Leyla Afşar hanıma hem arşivlerde yazılı ve görsel dokümanlar sağlayarak katkıda bulunmasından dolayı yürekten teşekkür ediyorum.
Bir teşekkür de arşivlerinden yararlanma konusundaki katkısından dolayı Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt Beye olacak.
Pınar Çekirge: Leyla Afşar’ın tanımıyla, “sadece seyirci karşısında eğilen bir aktör”den bu toplumun alacağı mesaj var mı?
Uğur Pişmanlık: Leyla Afşar’ın dediği gibi, gerçek sanatçı sadece seyirciye boyun eğer. Kerim Afşar, boyun eğmeyen sanatçılarımızdan biri onurlu bir aydındı.
O ilerici ve aydındı, laikliği savunan bir cumhuriyetçi, anti emperyalist bir yurtseverdi.
Çağımızda pek çok şey hızla değişiyor, en azından yaşadığımız bu düzende değişmeyen şeyler de var, açlık, yoksulluk, baskı, sömürü, eşitsizlik, adaletsizlik…
Sanat da sanatçının kendisi de toplumsal yaşamın ileriye doğru değişmesi için vardır.
Toplumsal bilincin gelişmesi, eğitimin dışında felsefe ile kültür ve sanatın çeşitli alanlarındaki üretiminin paylaşılmasına bağlıdır. Sanatın temel işlevi toplumsal bilincin gelişmesini ve aydınlanmayı sağlamaktır.
Toplumun alması gereken mesajın başında sanatın kendisi için olduğunu anlaması ve bundan beslenmek istemesi olmalıdır.
Aynı şekilde, tiyatrodan sinemaya, resimden müziğe kadar, insanı ve insan sevgisini merkeze koyan sanatın kardeşlik, sevgi, paylaşma, dayanışma gibi yitip giden değerlerimizi hatırlatması ve bunları canlı tutması, toplumun ve bireylerin ders çıkartması gereken şeylerdir.
İnsanın kendisiyle yüzleşmesini sağlayan sanat, toplumsal ve kültürel değişimin vaz geçilmez edinimidir.
Haksızlıklara karşı çıkmayı, boyun eğmemeyi, hak arama mücadelelerini, eşit ve özgür bir yaşam arayışını, estetiği, ahlakı, onurlu yaşamın yansımalarını sanat aracılığıyla görmesi gerekir.
Kerim Afşar’ın da zorluklar içindeki yaşamı ve aydın görüşü ile duruşundan da alınacak dersler çıkartılacak mesajlar vardır.
Muhsin Ertuğrul’un Dünya Tiyatro Günü nedeniyle yayınladığı bir mesajda ifade ettiği gibi, “Tiyatronun işlevi Gogol’ü halkın seviyesine indirmek değil, halkı Gogol’ün seviyesine çıkarmaktır”.
Toplum buradan, Gogol’ün seviyesine çıkması gerektiği mesajını çıkartmalıdır. Tiyatro ise toplumun/halkın çıkması gereken yeri göstermeli ve onu yukarı doğru çekmelidir.
Pınar Çekirge: Kerim Afşar’ı oyuncu, yönetmen, eş, ilkelerinden ödün vermeyen bir kimlik olarak farklı yönleriyle okura sunmak pek kolay olmadı sanırım…
Uğur Pişmanlık: Kerim Afşar gibi bir sanatçıyı elbette oyuncu, yönetmen, eş ve ilkelerinden ödün vermeyen bir sanatçı olarak yansıtmak kolay değil.
Aldığı eğitim ile meslek deneyimleri birleştiğinde, Kerim Afşar sesi ve seslendirmedeki ustalığı, diğer yetenekleriyle çok yönlü bir olduğunu ortaya koyuyor.
Ama onun içindeki insancıl yan ve bununla örtüşen aydın bir dünya görüşüne sahip olması, böyle bir sanatçıyı okura sunmak kolay değil tabi.
Hiç kuşkusuz Kerim Afşar, oyuncu, yönetmen, seslendirme gibi başarıyla yürüttüğü mesleki uğraşlarının yanı sıra özel yaşamında da iyi bir eş olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrıca, tiyatrocu meslektaş dostları dışında bilim, sanat alanlarından yazar-şair (Hasan Hüseyin Korkmazgil), oyuncu (Yılmaz Güney), ressam (Fikret Otyam), gazeteci (Uğur Mumcu) gibi sağlam dostluklar kuran bir kişiydi.
Okurun bütün bunlara sadece hayranlıkla bakmayacağını aynı zamanda bütün yaşam öyküsünün de Kerim Afşar’a dair derin izler bırakacağını düşünüyorum.
Tiyatro dünyamızın Kerim Afşar’ını sevgi ve saygıyla anıyorum.
Pınar Çekirge: Söyleşi için teşekkür ederim.
Uğur Pişmanlık: Ben de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne teşekkür ederim.