Tuncel Kurtiz’in İzinde Günümüz İçin Bir Tören: Biz de Bir Yol Sürelim…

Mustafa Kara
3,1K Okunma

“Duyduk Mustafa huruç eylemiş

Aydın elinde Karaburunda.

Bedredin’in kelamını söylemiş

köylünün huzurunda.”

22 yıl geçmiş, Bebek’te bir yokuşun başındaki evinin penceresinden “İşte kapatılmış gazetenin muhabiri geliyor” geliyor diye seslenişinin üzerinden. Bedreddin’i de konuştuk elbette, ama o günün söyleşi gündemi yeniden vizyona giren “Duvar” filmiydi. Tuncel Kurtiz’in henüz Yılmaz Güney filmleri ve eşsiz Bedreddin performansı ile aklımızda yer ettiği yıllar…

Söyleşiden hemen önce almıştım; Ankara Sinema Derneği’nin o dönemde çıkardığı “Oyuncu” adlı kitapta yazar Vivet Kanetti’nin “Aktörün yanardağ olarak portresi” başlıklı bir yazısı var. “Asya’nın bize yakın bölümünde ve özellikle Türkiye’de, hangi erkek aktör bedeniyle barışıklığı bu kadar cesaretle sergileyebilir ve sergileyebilmiştir?” diye soruyor Kanetti.

“Tuncel Kurtiz Almanya’dan Türkiye’ye yetenek ve birikimini sunma heyecanıyla döndüğünde, onu kalıplara mahkum etmenin nasıl bir cinayet olacağını en iyi, Sema’yla sergilediği Nazım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı’nda göstermiştir bizlere” dediği gösteriye yetişemedim maalesef; ama henüz üniversitenin ilk yılında bir gençlik etkinliğinde bir bölümünü izleyebildim. “Günümüz için bir ayin” üst başlığıyla sahnelemişti büyük usta. Ve sonra başka yerler, başka zamanlar…

“Ben gayrı zuhur ve huruç edeceğim!

Toprak adamları toprağı fethe gideceğiz.

Ve kuvveti ilmi, sırrı tevhidi gerçeklendirip

biz milletlerin ve mezheplerin kanunlarını

iptal edeceğiz…”

Günümüz için bir ayin! Tuncel Kurtiz’in yorumunun arı duru özeti. Şamanın kâh turnalar gibi göğe yükseldiği, kâh kazlar gibi süzüldüğü bir tören bu. Neden söz ettiğimizi anlamak ve “canlı izleme şansımız kalmamasına hayıflanmak” için Mısırlı Ahmet’in Kazdağları’ndaki ritim kampındaki performansla yetinebiliriz şimdilik. Hayatı var eden nefesin, sesin ve hareketin kusursuz bir geçit resmi gibi. Eşsiz bir karakterin, eşsiz bir metnin, insan bedeniyle ve dahi nefesle ile eşsiz buluşması.

Tüm bu uzun girizgâhın nedeni “Ustam Tuncel Kurtiz’den aldığım nefesle, hayalini kurduğum yolculuğumuza başlıyoruz” diyen İlkay Akdağlı’nın “Şeyh Bedreddin Destanı” oyunu. Canım Tiyatro’nun bu ilk oyunu, çello-vokalde Sevgi Güleç, bağlama-vokalde Nur Öngün ve bendir-vokalde Hakan Sivlim’in canlı müzikleriyle sahneleniyor. Oyunda önemli bir yer tutan müziklerin direktörlüğünü Devrim Özder Akın, kareografisini Alpaslan Karaduman, ışık tasarımını ise Murat Öngün yapmış. Oyun prömiyerini Kasım ayı ortalarında yaptı ve 2022’nin son ayında büyük bir turne ile yolculuğuna devam etti.

İlkay Akdağlı, yönettiği ve oynadığı “Şeyh Bedreddin Destanı”nda türkü, semah, ağıt ve deyişlerle çağdaş besteleri bir araya getirmiş. Üst başlıktaki “Günümüz için bir ayin” sözünün yerini, bu oyunun afişinde “Tuncel Kurtiz’in izinde günümüz için bir tören” üst başlığı almış. Ayin sözünün dinsel çağrışımı yerine seküler bir vurgu istenmiş olmalı. Hikâyeyi tarih öncesi çağlara kadar götüren, nefes ve ritmiyle transa girerek uçmaya başlayan bir Tuncel Kurtiz’in “ayin”inin bir benzeri yok elbette sahnede. Onun izinden yürüyen, onun yolundan ilerleyen bir oyun, yeni bir kurgu var.

Tuncel Kurtiz, “Uçuyordum, bu uçma kaz uçmasıydı, turna uçmasıydı. Transa giriyor şamanlığa yaklaşıyordum. 1420 yılına doğru gidebilmek için transa geçmek zorundaydım. Yerin altından fırlamış bir maden amelesi gibi…” diye anlatıyordu ayinini. İlkay Akdağlı’nın “tören”inde ise sözden çok müziğin, ritimden çok ezginin öne çıktığını söylemek mümkün. Deyişlerden çağdaş bestelere geniş bir repertuvarı var oyunun. Bu anlamda gelenek ile geleceği buluşturmayı başarıyor.

1400’lü yılların başında, Anadolu’nun yaşadığı büyük aydınlanmayı bir kez daha anımsamak, pek bilimsel olmasa da “tarih başka türlü de akabilirdi” diye hayıflanmak isteyenler için kusursuz bir seçim “Şeyh Bedreddin Destanı”. Nâzım Hikmet’in bilgi ile emeğin buluştuğu nadir kesitlerden birini, çağını aşan bir isyanı anlatan eseri bugün için de çok şey söylüyor.

Öyleyse kulağı yeniden destana vermekte, “kardeş toprağını bir yol sürmek”te fayda var.

“Varalım,

              dedik.

  Görelim,

              dedik.

  Yapışıp

              sabanın

                    sapına

  şol kardeş toprağını biz de bir yol

                      sürelim, dedik.”

MUSTAFA KARA

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku