Tiyatro Mahal’in “Güle Güle Parga” Oyunu Ankara ve İzmir’de Seyirciyle Buluşuyor

editor

Tiyatro Mahal’in İstanbul Moda Sahnesi’nde perde açan  “GÜLE GÜLE PARGA” oyunu, İzmir prömiyeri ardından sergilenmeye devam ediyor. Oyun, 13 Aralık’ta İZMİR NHKM Konak Halk Sahnesi’nde sergilendikten sonra yılın son oyununu ANKARA’da 17 Aralık’ta “Bİ’ARALIK FESTİVAL’DE” oynayacak.

Oyun Hakkında:

 ‘…Sonra bir savaş bitti diğer savaşı başlatmak için!’

Caner Arıkan‘ın dört ayrı karakteri farklı hayvan formlarında canlandırdığı performansıyla dikkat çektiği oyun; Kamer Yıldız Ok‘un modern bir tragedya gibi kaleme aldığı, Erkan Kocaman‘ınsa tüm sahneye hakimiyet kurduğu izleyiciyi sürekli oyunda tutan rejisiyle, güçlü hareket düzeninin ve oyun için tasarlanan müziğin iç içe geçmesiyle ve oyuncuyu sarmalayan kostüm tasarımı ve ayrıcalıklı ışık rejisiyle yılın dikkat çeken oyunları arasında yer aldı!

Sosyal medyada yayınlanan oyunun tanıtım şarkısı da ayrıca oyuna farklı bir seyirci kitlesi yaratmakta. Şarkı hem oyuna dair hem de bağımsız bir şarkı olarak ilgi çekmeye devam ediyor.

Güle Güle Parga bir nevi Adım Adım Parga…

Oyunun koreografisini Utku Demirkaya, müzik tasarımını Serkan Yeşilyurt, giysi tasarımını Esra Aydemir, giysi uygulamasını Şükran Vilken yaparken; ışık tasarımını İmran Aydın Tali, efekt tasarımını Asfalya Records, fotoğraf ve video tasarımını Alihan Aşı üstleniyor. Oyunun hiç görünmeyen kahramanları Dalya ve Alto ise devlet tiyatrosu sanatçıları Hülya Savaş ve Cengiz Toraman’ın sesiyle can buluyor. Yardımcı yönetmenliği ise Ece Doğan üstleniyor.

“GÜLE GÜLE PARGA” oyunu;

‘…Sonra bir savaş bitti diğer savaşı başlatmak için!’ diyen Parga’nın kimsesizliğinin hikayesi!

İkinci dünya savaşının ortasında, Parga kentinden İzmir kentine sandalla göç etmek zorunda bırakılan insanlardan Alto ve Dalya’nın, nereden gelip nereye gittiği belli olmayan bir sandaldan düşen ya da atılan bir bebeği denizden yarı ölü kurtarmasının ardından; Parga ismini verdikleri günümüzün sokak insanının yaralarının, hiçbir zaman hiçbir yere ait olmayan yaşamının, hiç bilmediği köklerini arayışının, ömür boyu boğulmasından kalan aklı yarım dünyayı farklı algılayışının hikayesi…

40 yaşlarında yarım akıllı bir adam. 1945’te denizden çıkartıldığında en fazla altı aylık bir bebek… Sandaldan düştüğünde ya da atıldığında boğuluyor, nefessiz kalıyor Parga. Dedem diyeceği Alto yaşama döndürüyor Parga’yı… Nenem diyeceği Dalya Hanım bağrına basıyor.

Düşündüğü başka, söylediği başka… Boğulduğu günden beri aklı başka… Kuşların dilini anlar denilen Parga…

Parga’nın ömürlük süren “Atıldım mı? Düşürüldüm mü?” muamması…

Denizin ortasında başımda “Karga, Yarasa, Baykuş savaştı; İbibik kazandı” diye diye savaşın, yitirilmişliğin, aidiyetsizliğin içinde çaresizce yaşam savaşı…

“İnsan gökyüzüne, kaderine, hürmetkar evine bakar ya hani? 

İnsan savaştan, toptan, tüfekten, bıçaktan kaçar ya hani? 

Hayvan insandan, sesten, açlıktan bıkar ya hani?”

 

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku