“Sokrates’in Son Gecesi” Seyircisiyle Buluştu

editor
2,4K Okunma

HedoneArt’ın yapımcılığını üstlendiğini Stefan Tsanev’in yazdığı ve Burak Han Keyif’in yönetmenliğini yaptığı “Sokrates’in Son gecesi” oyunu geçtiğimiz günlerde prömiyerini yaparak seyircisiyle buluştu.

Yunus İmğa, Bahar Ahçıoğlu ve Umur Berk Seven rol aldığı 2 perdelik oyun, absürd bir komedya…

Oyunun Konusu:

Oyun, Sokrates’in ölüm anında kendi iç çatışmalarını ve hücresindeki Gardiyan ile arasında geçen diyalogları konu alıyor.

M.Ö 399 yılında Atina’da Sokrates’in fikir suçundan dolayı ölüme mahkum edilmesinden hemen sonra, baldıran zehrini içmeden hemen önce gerçekleşir. Yazar bu anı, Sokrates ve ona baldıran zehrini içerecek olan celladı yani Gardiyan ve ona son derece aşık olan karısı Ksantipi arasında geçirir.

Oyun, Sokrates’in baldıran zehri içirilerek öldürülmesinden hemen önceki geceyi anlatır. Horozların üçüncü ötüşünü ölüm saati olarak belirledikleri Sokrates ölümü beklerken, O’na hayran olan ve tek gayesi Sokrates ölmeden önce onunla sohbet edip ondan bir şeyler öğrenmek olan Gardiyan arasındaki diyaloglar oyunun akışını belirliyor. Gardiyan, Sokrates’i uyandırıp onunla hayatı hakkında konuşarak yaptığı doğru ve yanlışların farkına varmasına ve aynı zamanda Sokrates’in öğretilerini benimseyip Sokrates olabilmeye çabalıyor.  Ara ara bu diyaloglara Sokrates’in karısı Ksantipi’de dahil oluyor. İki horoz ötüşü arasında gerçekleşen bu oyun, hem Sokrates’in aslında bir insandan daha çok bir “fikir” olduğunu savunurken, hem de önemli olanın bir isme değil, bir fikre sahip olmak olduğunu vurguluyor.

İnsan kendisine mahkum ve ancak kendisine gardiyandır. Fikir hürdür ancak bu hürlüğü yalnızca biz bekletiriz ve engel oluruz. Oyun boyunca Sokrates diye tabir ettiğimiz kişi aslında ne Sokrates’tir ne de Gardiyan. Aslında sadece bir fikrin peşinde koşarken kendini bu fikirlere mahkum eden sıradan birinin bir başka yansıması belki anti karakteri ya da anti kahramanının, bu yolculuk içerisinde kendini mahkum etme çabasını görüyoruz. Aslında hücreden kaçmaya çalışan Sokrates’i değil de hücreye girmeye çalışan Gardiyan’ı izliyoruz. Çünkü insan, fikirleri kadar vardır ve fikirlerini savunabildiği ölçüde hürdür ve hürlük dört duvar arasında olmakla bozulmaz. Bu ancak o fikrin var olduğuna delalettir.

Oyun, Sokrates üzerinden kendi irademize ne ölçüde bağlı olduğumuzun, kendimizi ne kadar tanıdığımızın, ne kadar özgür ya da ne kadar mahkum olduğumuzun muhasebesini tutarak “bizi” başka bir perspektiften önümüze seriyor. Ayrıca erkeklerin çocuk gibi sırf “bir şey” olabilmek için birbirlerini öldürürken kadınların hayatlarında açtıkları yaraları ve bu savaşların tamamıyla bir zaman kaybı olduğunu net bir şekilde ifade ediyor.

Oyun Programı:

16 Kasım Şişli Blackout Şart Sahne 20.30

30 Kasım Kadıköy Emek Sahnesi 20.30

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku