Şermola Performans: Çoğulcu Tiyatro İçin Bir Genç Dinamo…

Sadık Aslankara

M.Sadık Aslankara

Salonlarla topluluk adları zaman zaman birbirine girerek karışıklığa neden olabiliyor. Mîrza Metîn-Berfîn Zenderlioğlu ikilisinin öncülüğüyle 2010’da kurulan Destar Tiyatro, Şermola Performans da bu sıkıntıyı yaşıyor ki, kendi sitesinde, oyunların artık Şermola Performans adı altında sergileneceğini duyuruyor.

Şermola Performans, tiyatromuzda farklı bir damar üzerinde kendini konuşlandırdığı izlenimi bırakıyor. Bu ana damar doğrultusunda yol alırken, çalışmalarını başlangıçtaki birikime yaslanarak geliştirmeyi hedeflediği belli topluluğun.

berfin zenderlioglu-mirza metin

“Farklı damar” derken, ülkemizdeki çoğunlukçu Türkçe tiyatronun yanı sıra, topluluğun dizgeli biçimde buna ekleyip süreğenlik içinde götürdüğü “Kürtçe tiyatro” olgusuna dayandırıyor değilim bunu salt. Bana kalırsa Şermola Performans’ın gerçekliğe bakışı üzerinde yoğunlaşmak, gerçeklik algısının sahne düzleminde kuruluşuna, estetik çözümlemenin plastik olarak nasıl somutlandığına bakmak da gerekiyor aynı zamanda. Dilde yapılan tiyatro değil, sahnede yapılan tiyatro önemli çünkü!

Topluluktan bu mevsim izlediğim iki oyun, buna dönük kimi ipuçları taşımakla birlikte, bu yönde bir öne sürüşler bütünü getirebilmek olanaksız yine de. Ancak bu yazı, Şermola Performans için “giriş” bağlamında da alınabilir pekâlâ. Öyleyse kesinleme anlamında değilse de kimi vargılarımı paylaşmamda sakınca olmasa gerek.

PicMonkey Collageİzlediğim iki oyun, Rênas Jiyan Kürtçesi, Mîrza Metîn rejisi, Berfîn Zenderlioğlu dramaturgisi eşliğinde Alan Ciwan’ın tek kişilik gösteri halinde sunduğu Tuvalette, ötekisi Pelin Temur’un metninden Ayşenil Şamlıoğlu’nun rejisiyle Tülin Özen’in tek kişilik gösterisi Dil Kuşu oldu.

Şermola Performans’ın Gerçeklik Yelpazesindeki Yeri…
Sanat yapıtları, nesnel gerçekliğe bakış, bu algılayışa yönelik yansıtım, ayrıca sahne plastiği odaklı uygulayım ölçütlerine göre estetik olarak dünya görüşünü ele verirken ardıl konumdaki alımlayıcıyı da etkiler ciddi anlamda… Hele tiyatro, sinema, müzik vb. kitlesel tabanlı alanlarda kolektif üretime dayalı sanat yapıtları, barındırdığı çok daha yoğun iletişim paydaşlığı, etkileşim gücüyle belirgin bir öne çıkış sergiler.

Kaldı ki “gerçekçilik” kavrayışı öylesine çeşitliliğe sahip ki, bu çerçevede her sanat yapıtı, akılcılığa dayalı bir nirengi noktası alabiliyor kendisine. Sözgelimi gerçekçilik, önüne eklenen nitelemeye göre pek çok değişiklik gösterebiliyor. “Gerçeküstücülük” örneğinde olduğu gibi farklı bir terim de çıkabiliyor karşımıza. Örneğin büyülü, aykırı, kirli vb. nitelemeler getirilerek elde edilecek pek çok gerçekçilikten söz edilebilir. Buna göre romantik bir gerçekçilikten söz edilebileceği gibi, postmodern bir gerçekçilik de bu doğrultuda örneklenebilir.  Çünkü sonuçta bütün sanat yapıtları, dış gerçekliğin alımlanması, yansıtımı üzerinde yapılandırılıyor.

İşte Şermola Performans, izlediğim iki oyundan kalkarak söylersem acımasız gerçekçilikle düşsü gerçekçilik arasında kolan vuran bir anlayışa sahipmiş kanısı uyandırdı diyebilirim bende. Bir yanda vahşetle, şiddetle örülmüş bir gerçeklik egemen dış yaşamda öte yanda bütün bunlara karşı iyimserliğini yitirmeyen bir düşsü gerçekçilik…

Cg8pc6NW0AEizRv

 

“Tuvalet”teki Alan Ciwan…
Özgün adıyla Dı Tuwaletê de olan oyunun tanıtmalığında metnin, “dramatik kurgusu olan ve dört farklı karakterin monologlarından oluştuğu”, ancak yazarın notuyla bunun tek kişilik oyuna dönüştürülebileceği bilgisi eklenmiş. Söz konusu oyun, diyalektik açıdan sınıfsal temele dayanıyor görünmekle birlikte, muhafazakârlık örtüsüyle bulanıklaştırılan bir çatışma üzerine oturtuluyor yine de acımasız gerçeklikle örüntülenmiş halde. Dış yaşamdaki albenili parıltının da etkisiyle özgürce yaşamak isteyen, gençlik çağı eşiğindeki bir genç kızla evde mahalle baskısının simgesi ağabeye yöneliyor oyun. Ağabey, kardeşini denetliyor sürekli, onu sözümona erkeklerin vandallığından korumak istiyor. Bu arada bir biçimde kardeşinin özendiği şık kadınlardan nefret ederken kendisi de ama öfkeyle ama tutkuyla onlara yöneliyor. Ağabey bir vandala dönüşüp avcılaşırken kız kardeş ise kurbana dönüşüyor, derin bir tragedyanın içine yuvarlanarak…

Karakterin tuvalette “monolog” halinde konuşmasından oluşan metin, bu haliyle radyo oyunu havası yansıtmıyor değil. Ancak Alan Ciwan, metnin barındırdığı bütün dehşeti, vahşeti, şiddeti, aynı zamanda karşılıksız, katıksız kutsal sevgiyi aktararak, söz ağırlıklı da olsa bu tek kişilik gösteriyi, acımasız gerçekçi yapıt örneği olarak uçurup seyirci önüne taşımayı başarıyor hakkıyla.

img_3384

“Dil Kuşu”…
Bir söylen, masal kol kolalığında önümüze gelen Dil Kuşu ise düşsü gerçekçi yapıt örneği olarak bir iç titremesi yaşatıyor denebilir seyirciye… Böylece biz, gerçekliğin çelişik yanlarıyla yüz yüze gelirken aynı zamanda diyalektik bağlamda ketlenmelerle karşı karşıya kalıyor, birinden ötekine savrulmalar yaşıyoruz enikonu. İşte ancak bir büyük sanat olarak tiyatroda yaşanabilecek enerji patlaması…

Şermola Performans, bu iki sunumla, farklı damar üzerinde tiyatro yapmak istediğinin belirgin ipuçlarını veriyor bir bakıma. Bu yaman çelişkiyi sahne plastiğiyle harmanlayıp bütünlerken dikkat çekici çıkış ivmesi de yakalıyor gözle görülür biçimde. Böylece tiyatromuz, bu genç topluluğun kendisine kazandırdığı erkeyle, düşünsel olduğu denli estetik anlamda da bu çoğulcu yolculukta daha güçlü yekinme olanağı yakalıyor kendisi için.

Sunduğu, ardı sıra sahneye taşıyacağı yeni çalışmalarını da izleyeceğim elbette, ama salt getirdiği bu çoğulcu yaklaşımla bile dikkatle izlenmeyi hak ediyor Şermola Performans.

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku