Rauf Altıntak’ın Ardından: “Anlar Birer Sonsuz, Sonsuz An İçinde”

Pınar Çekirge

Bu sabah Nedret Güvenç‘in aramızdan ayrılışının yıldönümü için hazırladığım yazıyı son kez okurken, Rauf Altıntak‘ın ölüm haberi ulaştı.

Kırmızı yanakları, heyecanlı konuşması geldi aklıma… Ve tabii, “Mürai”, “İpekçi Merhum”, “Kıskanç” oyunları.

Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yapılan cenaze törenlerine katılırdı hep. Fuayede bir şeyler anlatırdı çevresindekilere telaşla.

Can Doğan imzalı “Zor Yıllar” belgeselinde yaşar kıldığı Vasfi Rıza Zobu…

Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun, hiç kuşkusuz önemli isimlerinden biriydi Rauf Aktıntak. “Meddah Karagöz Kanto ve Kar-ı Kadim Ortaoyunu”, “Atmasyonya Berberi “, “Estepetatüf “, “Buzlar Çözülmeden” oyunlarını yönetti.

Belki de Karagöz ve Hacivat hep hayatında bir yerlerde olmuştu. Hatta çocukluk yıllarında Doğan Kardeş Mecmuası’nın açtığı yarışmada, bu konuda yaptığı bir çalışmayla birincilik ödülüne değer bulunmuştu.

Ferih Egemen daha okul yıllarında fark etmişti Rauf Altıntak‘ın yeteneğini. Ve ilk oyun, ilk başrol: “Ben Çalmadım”.

Sonrasında İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu yılları, arkası yarınlar, radyo tiyatroları, provalar.

Rauf Altıntak, Nedim Saban ile…

“Yedi Kocalı Hürmüz”, “Resimli Osmanlı Tarihi”, ” Kıskanç”, “Mürai”, “İpekçi Merhum”, “İstanbul’un Gözleri Mahmur”da izlemiştim kendisini. “Mürai”yi nasıl unutabilirim?

Rauf Altıntak, “İbiş’in Rüyası”, “Kılıç ve Ney”, “Aynadoz Kadısı”, “Balaban Ağa”, “Genç Osman”, “Şu Bizim Evliya Çelebi”,”Kezban”, “Misafir”, “Köşebaşı” gibi oyunlarda da rol aldı.

O da pek çok gerçek oyuncu gibi ateşle denenmeyi göze aldı. Hayatını sürdü pey olarak. İzleyicisinin gönüllerinde derin izler bıraktı. Her defasında, her yeni rolde yepyeni şafaklara erişti. Malzemesi bol oyunculuğuyla sahneden hayata füsun serpti cömertçe.

Resimli Osmanlı Tarihi

Mor, eflatun, lila kıvılcımlı mercan gölgelerde gök kuşağının yedi rengine ses ve beden, yankı ve çığlık oldu. Ne çok karaktere hayat suyu akıttı bilseniz.

Turan Oflazoğlu‘nun yazdığı “Gardiyan” adlı oyundan bir repliği hatırlıyorum şimdi :

“Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde, anlar birer sonsuz, sonsuz an içinde…”

Rauf Altıntak‘ın değerli hatırasına saygıyla…

PINAR ÇEKİRGE
0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku