Posthüman Bir Çağda Performans ve “Ucubeler Sirki”

editor
2,9K Okunma

dijitalLABperformans’ın ikinci araştırma projesi, Posthüman Bir Çağda Performans ve Ucubeler Sirki, posthüman düşünce bağlamında, ekoeleştiri ve ekofeminizim kuramlarından yola çıkarak, bu güncel teorilerin, tiyatro ve performans sanatıyla kesişim noktalarına odaklanıyor. Proje, British Council Yaratıcı İş Birlikleri Hibe Programı tarafından destekleniyor.

dijitalLABperformans – Şule Ateş ve Londra Üniversitesi, Birkbeck Centre for Contemporary Theatre – Seda İlter ortaklığıyla gerçekleşen proje kapsamında, sekiz ayrı seminer ve bir dramaturji laboratuvarının çıktılarını içeren iki açık prova sunumu izleyiciyle paylaşılacak. Programın fiziksel etkinlikleri Salt’ın Açık Prova programı kapsamında Salt Galata’da gerçekleşiyor.

Posthümanizm son otuz yılda popülerliği artan; edebiyat, felsefe ve medya başta olmak üzere, teknoloji ve çevre bilimi alanlarında da yoğun ilgi gören eleştirel bir kuramdır. ‘İnsan’ı Avrupalı/eğitimli/zengin/beyaz/erkek şeklinde tanımlayan Batı hümanizmini reddederek, insanın dünyadaki yerini ve doğayla olan ilişkisini sorgulayan teori; insan, hayvan, madde ve teknoloji arasındaki geleneksel sınırları sarsarak, hiyerarşik olmayan, çevreci ve barışçıl bir bakış açısı geliştirmiştir. Posthüman Bir Çağda Performans, posthüman bilginin gösteri sanatları ile ilişkilenmesi için uluslararası sanatsal bir zemin yaratarak, bu yeni değerler sistemine dair farkındalığı arttırmayı hedefliyor. 

Ucubeler Sirki Dramaturji Laboratuvarı ise, ekofeminist düşünür Donna Haraway’in siborg, ucube, canavar imgelerinden ilhamla, posthuman edebiyatın ikonlaşmış gotik karakterlerine, Shakespeare’in doğaüstü kahramanlarına ve Anadolu coğrafyasının “canavarlarına” odaklanıyor. LAB kapsamında Şahmeran, Medusa, Tepegöz, Alkarısı, Beyaz Kadınlar, Dybbuk gibi mitolojik figürler üzerine ekoeleştiri ve ekofeminizm bağlamında yapılan okumalar, oyuncularla birlikte yorumlanıyor. Şule Ateş yönetimindeki dramaturji laboratuvarı, dramaturglar Eylem Ejder ve Miran Bulut’la birlikte yürütülüyor. 

İletişim ve tasarım çalışmalarını Yaşam Özlem Gülseven’in yaptığı projede, toplam 10 kadın yer alıyor. Projenin görselleri Midjourney programında, yapay zekâ ile birlikte tasarlandı. 

İngilizce ve Türkçe Detaylı Bilgi ve Kayıt için: https://linktr.ee/DijitallabPerformans 

Küratörler: Şule Ateş, Seda İlter

Yönetmen: Şule Ateş

Tasarımcı: Hatice Gökçe

Dramaturglar: Eylem Ejder, Miran Bulut

İletişim ve Afiş Tasarımı: Yaşam Gülseven

Etkinlik programına aşağıdan ulaşabilirsiniz:

22 Ocak Pazar 15.00 – 17.00  /  ZOOM

(Etkinlik dili İngilizcedir, simultane çeviri yapılacaktır)

Dr. Louise LePage – Posthuman Tiyatro

Dr. Seda İlter –  Ekodramaturji: Tiyatro ve İklim Değişikliği 

29 Ocak Pazar 15.00 – 17.00   / ZOOM

 (Etkinlik dili İngilizcedir, simultane çeviri yapılacaktır)

Dr. Caroline Edwards – Posthuman Erotizm: Wangechi Mutu’nun Karşı-Poetikasının Temelleri
Beatriz Cabur – Dijital Tiyatronun Farklı Biçimleri

4 Şubat Cumartesi 15.00 – 19.00  / Salt Galata

15.00 – Deniz Başar – Bedenin İhlali ve Bedenin Savunması

Bilimkurgu Tiyatrosu Örneklerinde Beden Modifikasyonlarının Yol Açtığı Ahlaki Tartışmalar

16.00 – Miran Bulut – Posthuman Bağlamında Sahne Sanatlarında Bedensel ve Teknolojik Kesişmeler

17.00 – Eylem Ejder – “do,laş,mak”  / Sunum Performans

5 Şubat Pazar 15.00 – 18.00  / Salt Galata

15.00 – Ezgi Hamzaçebi – Ucube Anlatılar: Posthümanizm ve Hikâye Anlatıcılığı

16.30 – Açık Prova Sunumu – Ucubeler Sirki

25 Şubat Cumartesi 16.00 – 18.00  / Salt Galata

16.00 – Açık Prova Sunumu – Ucubeler Sirki

Program Hakkında:

22 Ocak Pazar 15.00 – 17.00  /  Zoom 

Dr. Louise LePage – Posthuman Tiyatro

Tiyatro geleneksel olarak hümanisttir: insanlar tarafından, insanlar için ve insanlar hakkındadır. İnsan merkezli bir dünya görüşü sunan tiyatro, insan karakterini sahnenin merkezine yerleştirir ve en yaygın ve popüler biçimlerinde Aristotelesçi yapıya göre işlemeye devam eder. Bununla birlikte, insan teknolojiyle birlikte gelişiyor ve geleneksel “ötekiler”i (makine, hayvanlar ve doğaüstü), insan formuna sıkı sıkıya bağlı kılıyor. Sınırlar bulanık… 

Ancak insan teknolojiyle evrimleşiyor. Makine, hayvan, doğaüstü gibi geleneksel “ötekiler”, insan formuna çözülemez şekilde bağlanıyor. Sınırlar bulanıklaşıyor. Aynı zamanda,  Darwin, Marx, Freud gibi bilim insanları ve düşünürlerin çalışmaları ve yakın zamanda gelişmiş kapitalizm, bilim, teknoloji ve iklim değişikliği nedeniyle,  ‘insan’ geleneksel merkezi konumundan giderek uzaklaşıyor. Bu tür bir merkezden uzaklaşma (ya da merkezsizleşme) insan bedenini ve insanın uzay zamanla olan ilişkisini (psikolojik, kavramsal, toplumsal ve fiziksel), yeniden tanımlanmasına dair giderek artan bir baskı yaratıyor.

Tiyatro, insanlar tarafından insanlık durumu hakkında bir sanat biçimidir, bu nedenle insan ve dünyası değiştikçe tiyatro da değişir. Bu konuşma, karakter, birlik, orantılılık, mekan, aksiyon, zaman, tekinsizlik, atmosfer ve nesneler gibi dramaturjik unsurlarla ilgili posthuman nitelikleri tanımlayıp incelerken, bu değişimin meydana geldiği bazı çarpıcı yolların haritasını, örnekler eşliğinde çıkarmaya çalışıyor.

Louise LePage, York Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde Docent Doktor ve Program Yöneticisi olarak çalışıyor. Şu anda Palgrave için Posthuman Tiyatro adlı bir monografi yazıyor ve çok yakında, robot karakterler ve oyuncular üzerine bir makalesi yayınlandı. 

https://pure.york.ac.uk/portal/en/persons/louise-emma-lepage 

Dr. Seda İlter –  Ekodramaturji: Tiyatro ve İklim Değişikliği 

Ekodramaturji nedir ve ekodramaturjik düşünce ve pratik, baskın insanmerkezci temsil tarzlarına nasıl direnebilir?

Bu konuşma, tiyatro ve performansın ekolojik düşünceyle nasıl ilişki kurduğunu, iklim krizini nasıl sunduğunu ve buna nasıl yanıt verdiğini ele alıyor. Londra Üniversitesi Tiyatro ve Performans Çalışmaları Bölümü öğretim üyesi olan Seda İlter, Tiyatro ve performansın, beyaz çevreciliğin yoğunlaştırdığı eşitsizlikleri ortaya çıkarmak üzere, baskın insanmerkezci temsil biçimlerini nasıl sorunsallaştırabileceğini tartışıyor. Ekodramaturjik düşünceyi ırk, sınıf, cinsiyet, sosyal hareketlilik vb. açısından ele alarak, ekodramaturji fikrini ve uygulamasını kesişimse olarak keşfetmeyi hedefliyor. 

Dr Seda İlter, Birkbeck College, Londra Üniversitesi’nde Tiyatro ve Performans Çalışmaları alanında Doçent Doktor olarak çalışmaktadır ve MA Dramaturji Program Direktörüdür. Tiyatro, dramaturji ve yeni metinlerde teknoloji ve medya kültürünün teorik ve estetik çıkarımları üzerine araştırmalar yürütmektedir. Ayrıca çevirmenlik ve yönetmenlikle de ilgilenen Seda İlter, Tim Crouch’ın The Author oyununu, 2015 yılında İstanbul’da sahneledi.  Mediatized Dramaturgy: Evolution of Playtexts in the Media Age monografisi Bloomsbury yayınevi tarafından Ağustos 2021’de yayınlandı.

https://www.bbk.ac.uk/our-staff/profile/8194820/seda-ilter 

29 Ocak Pazar 15.00 – 17.00   

Dr Caroline Edwards

İnsan Sonrası Erotizm: Wangechi Mutu’nun Karşı-Poetikasının Temelleri

Bu konuşma, Kenya doğumlu sanatçı Wangechi Mutu’nun karışık medya kolajlarını ve heykellerini konu ediniyor. Wangechi Mutu, insan, hayvan, bitki ve misel (mantar) formları şiddetli ve rahatsız edici bir şekilde yan yana getirerek, hibrit formlara dönüştüren yapıtlarıyla tanınır. Bu yapıtlar, siyahi kadın bedeninin, ölüm ve çözülmeye vurgu yaparak, sanatçının imgeleminde defalarca parçalanıp yeniden bir araya gelmesini anlatır. Aynı zamanda canlandırıcı bir yeniden büyümeden de bahseder. Eleştirmenler, onun kolaj kullanımını, Xenogenesis üçlemesindeki Octavia Butler’ın uzaylılarının grotesk melezliğine veya Dr. Victor Frankenstein ın Bavyera mezarlıklarından çıkardığı çok sayıda cesetten meydana getirilmiş Mary Shelley’in ‘Yaratık’ına benzetir.

Ben ise konuşmamda Mutu’nun yapıtlarının, çevresel çöküş ve Sarah E. McFarland’ın “insanın yok olma kültürleri” dediği şey bağlamında, insan dışı olanın ütopik olasılıklarını hayal etmemize yardımcı olacağını öne sürüyorum. Mutu’nun insan/insan olmayan karşılaşmalarında, grotesk ve doğurgan erotizmini kullanması bu durumla yakından alakalı… Mutu’nun çalışmalarındaki Siyahi kadın bedeninin ikame edilebilirliği, G. W. F. Hegel ile başlayan ırkçı bir insanlıkdışılaştırma sürecinde, Siyahi bedenlerin ‘tam insanlıktan’ mahrum bırakılma biçiminin güçlü bir eleştirisini yapar. İnsanlıkdışılaştırmanın tarihini hatırlatan Mutu’nun ağaçsı insan (human-arboreal) ve mikolojik insan (human-mycological) çalışmaları, Sylvia Wynter’ın Siyahi karşı-poetika tanımlaması gibi, güçlü bir siyasi jestle, “insan olmayanın ya da insandan daha fazla olanın” öznelliğini yeniden tanımlar.

Dr. Caroline Edwards, Çağdaş Edebiyat Merkezi Direktörü olduğu Londra Birkbeck Üniversitesi Modern ve Çağdaş Edebiyat Bölümü’nde Docent Doktor olarak calismaktadir. Utopia and the Contemporary British Novel (2019) adlı kitabın yazarıdır.  China Miéville: Critical Essays (2015) ve Maggie Gee: Critical Essays (2015) makalelerinin ortak editörlüğünü ve The Cambridge Companion to British Utopian Literature and Culture‘ın editörlüğünü yapmıştır. Edwards’ın araştırmaları New Statesman, the Guardian, SFX Magazine, BBC Radio 4, BBC Radio 3 ve BBC One’da yer aldı. Şu anda ikinci monografisi olan Hopeful Inhumanism: The Elemental Aesthetics of Ecocatastrophe‘u yazıyor. Bu kitap, temel bağlamlarda insandışı iş birliğinin garip bir şekilde umut verici anlarını inceliyor.

https://www.bbk.ac.uk/our-staff/profile/8006748/caroline-edwards

Beatriz Cabur

Dijital Tiyatronun Farklı Biçimleri

Dijital Tiyatro derken neyden bahsediyoruz? Bu konuşmada dijital tiyatroyla ilgili pandemi öncesinde oluşturulmuş kavramların yanı sıra, bu kavramların pandemi sırasında ve sonrasında nasıl sayısız seçeneklere dönüşüp patladığını inceleyeceğiz. Peki, şimdi “Dijital Tiyatro”nun farklı biçimleri nelerdir ve nasıl adlandırılıyorlar?

Konuşmamda ben bu formların örneklerini katılımcılarla paylaşacağım ve ardından beraber bu kavramlara nasıl yaklaşacağımızı sorgulayacağız. Bu konuşmanın son bölümünde, katılımcılara oluşturmaları için araçlar ve yazılımlar vereceğim ve bunları kendi sanat pratiklerinde en iyi nasıl kullanacaklarından bahsedeceğiz.

Beatriz Cabur, kariyerine 2000 yılında tiyatro yönetmeni ve oyun yazarı olarak başlayan ödüllü, yenilikçi ve çok yönlü bir tiyatro sanatçısıdır. İspanya, Meksika, İtalya, Avusturya, İngiltere ve ABD’de kırktan fazla tiyatro oyunu yazdı ve yönetti. 2012 yılında dijital ve online tiyatro üzerine çalışmaya, Twitch, TikTok, Zoom, Facebook, Twitter, Skype ve canlı yayın kanallarında oyunlar tasarlamaya ve yönetmeye başladı. Cabur, 2020’den beri dünyadaki çeşitli üniversitelerde Dijital Tiyatro ve Z kuşağına Dijital Artivizm öğretmek üzere eğitim programları gerçekleştiriyor.

 https://beatrizcabur.com/

4 Şubat Cumartesi 15.00 – 19.00  / Salt Galata

15.00 – Deniz Başar – Bedenin İhlali ve Bedenin Savunması

Bilimkurgu Tiyatrosu Örneklerinde Beden Modifikasyonlarının Yol Açtığı Ahlaki Tartışmalar

Bu konuşmada özellikle bilimkurgu tiyatrosu örneği sayılabilecek metinlerdeki insan bedeninin modifikasyonları üzerinden sorulan, insan olmanın ne olduğuna dair temel ahlaki sorunları analiz edeceğim. Bu sunum kapsamında kendi seçimim olan ve bilimkurgu türünün bir alt türü olarak beden-bilimkurgusu ya da beden-modifikasyonları-bilimkurgusu olarak tanımlanabilecek alandan bazı örnekleri inceleyeceğim. 

Başta kısaca Frankenstein romanına ve bu romanın sayısız sahne uyarlamasına değineceğim, çünkü beden bilimkurgusu alanında bir öncü fikri tanımlamaktadır bu roman: Kadınlara ihtiyaç duymadan insanlığın kendini üretebilmesi fikri. Bu fikir aynı zamanda bir yapma insan fabrikasında geçen R.U.R. oyununun da temelini oluşturur. Bu oyunda robotlar insanlarla aynı biyolojik malzemelerden, fakat bir fabrikada ve hissiz olarak üretilmektedirler. Eğer Frankenstein ve R.U.R. kadınsız doğum yapma sorunsalına bakan işler olarak beraber kümelersek; Vladimir Mayakovski’nin Tahta Kurusu adlı fütüristik komedisini, Nazım Hikmet’in Kafatası oyununu, Sermet Çağan’ın Ayak Bacak Fabrikası oyununu, ve Hintli yazar Manjula Padmanabhan’ın Hasat adlı oyununu toplumun ve global sosyo-ekonomik düzenin insanın beden bütünlüğüne müdahale hakkını tartan eserler olarak beraber kümeleyebiliriz. 

Bu altı eser birbirlerinden çok farklı bağlamlarda yazılmalarına rağmen şu benzer sorunsala bakarlar: Başka insanların bizim beden bütünlüğümüz üzerinde nasıl bir hakkı olabilir? Ya da insanın beden bütünlüğü sorgulamaya açıldığında, denek olarak kullanılabilir ve harcanabilir bedenler kimlerin bedenleri olacaktır? Beden modifikasyonları kimlerin kendi öz tercihleri ile ve olumlu yönde uygulanabilir olabilir?  

Deniz Başar lisansını 2008-2012 döneminde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde, yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nde, ikinci yüksek lisansını ise Toronto Üniversitesi’nin Drama, Tiyatro ve Performans Çalışmaları Bölümünde tamamladı. 2021’in başında Kanada’nın Montreal kentindeki Concordia Üniversitesi’nin Sosyal Bilimlerde Doktora adlı bölümünden mezun oldu. 2014 yılında “Kaşıntı” adlı oyunuyla Mitos-Boyut Yayınevi’nin yarışmasında jüri özel ödülünü, 2016 yılında ise “Yekpare, Geniş Bir Anın Parçalanabilir Akışında” adlı oyunuyla İranlı ve Türkiyeli genç tiyatrocuların ortak çalışması olan Derbent Yarışması’nın ödülünü kazandı. “Yekpare, Geniş Bir Anın Parçalanabilir Akışında” 2019 yılında İngilizce çevirisiyle Montreal’deki feminist tiyatro festivali Revolution They Wrote’da okuma tiyatrosu olarak sahne aldı. “Wine and Halva” oyunu 2023 yılında Kanada’da Toronto Laboratory Theatre tarafından sahneye konulacak. Şu an FRQSC post doktora bursu ile Boğaziçi Üniversitesi’nde misafir araştırmacı ve Bahçeşehir Konservatuarı Tiyatro Programında yarı zamanlı öğretim üyesi olarak çalışıyor.

https://boun.academia.edu/DenizBaşar

16.00 – Miran Bulut

Posthuman Bağlamında Sahne Sanatlarında Bedensel ve Teknolojik Kesişmeler

Bu seminerin ana amacı odağına, “Posthuman kavramı dijital performansı kuramlaştırmakta bize nasıl yardımcı olabilir?” sorusunu alarak, sahnede organik ve inorganik olan arasındaki sosyal, politik ve tiyatral sistemler üzerine düşünmek ve yorumlamak için felsefi bir alan açmaktır. 

Teknolojiyle iş birliği yapmaya başladığında bedene ve performe eden bedene ne olur? Teknolojik bedenleri sahne sanatlarında kullanan öncü eserlerden örnekler vererek, bu soruya kesin ve net olmayan cevaplar bulmaya çalışacağız. Seminerin finalinde ise elimizdeki bulgularla her an anlamını yenileyen ‘siborg tiyatrosu’nun, bulunduğumuz an itibariyle ne olabileceğine dair tanımlamalar yapmış olduğumuzu göreceğiz.

Miran Bulut, Yeditepe Üniversitesi’nde tiyatro okuduğu yıllarda dijital sanata ve performansa duyduğu ilgi üzerine bu alanda akademik çalışmalar yapmaya karar verdi ve eğitimine Aristotle Üniversitesi’nde dijital medya master programıyla devam etti. “Dijital Performans: Yeni Medya Teknolojilerinin Performans Sanatlarında Kullanımı” adlı tezini yazarken, “Lütfen Cep Telefonlarınızı Kapatmayınız!” adlı interaktif tiyatro oyunlarında kullanılmak üzere bir mobil aplikasyon tasarladı. Miran, akademik araştırmalarına beden ve teknoloji odağında devam etmek üzere, bedensiz teknolojik aktörlerin siborg tiyatrosunda kullanımının felsefi ve uygulamadaki sonuçlarını araştıran doktora teziyle devam etti. Re-connect Tiyatro Festivali, Dijitallab:Performans, Gazişehir Tiyatro Festivali, gibi festival ve programlar kapsamında seminerler verdi ve danışmanlık yaptı. 

17.00  Eylem Ejder – “do,laş,mak”  / Sunum Performans

 “Geri dönüş” ve “dolaşmak” kavramlarını ekolojik bir yöntem ve bir biçim olarak benimseyen Eylem Ejder,  sunum-performans biçiminde tasarladığı bu konuşmasında performans ve ekoloji ilişkisi üzerine araştırma notlarını şiir-metin ve otokurmaca yazılardan oluşan günlüğü ve çektiği fotoğraflarla harmanladığı çalışmasını paylaşıyor. Çalışma, geri dönüşün temelindeki geri dönülecek bir yer olduğu fikrini “dolaşmak” ve “köklenmek” eylemi olarak okuyarak arayışın kendisini görünür kılmak ve bu arayışın geri dönüştürdüklerinin izini sürmek istiyor. Bitmemişliğin, gelişigüzelliğin, karışmanın ve geriye dönüp bakmanın içgüdüsel bir ekolojik yönteme dönüştüğü bu arayışta do,laş,mak eylemi, bizi ekolojik düşüncenin kalbinde yer alan “dolaşıklık” (entanglement) kavramına ve kavramın Türkçede sahip olduğu anlam ve çağrışım çoğulluğunca kelimelerden ve imgelerden oluşan patikalarda dolaşmaya çıkarıyor. 

Eylem Ejder, İstanbul Üniversitesi’nde Fizik ve Ankara Üniversitesi’nde Tiyatro eğitimi aldı. “Geri Dönüşüm Dramaturgileri: 2010’lu Yıllar Türkiye Tiyatrosunda Nostalji, Metatiyatro, Ütopya” başlıklı teziyle Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümünde doktorasını tamamladı. 2017’de Oslo Üniversitesi İbsen Çalışmaları Merkezi’nde misafir araştırmacı olarak çalışmalar yürüttü. Harvard Üniversitesi Mellon Tiyatro ve Performans Araştırmaları Okulu’nun 2018 ve 2022 ve Arter Araştırma Programının 2020-2021 dönem katılımcıları arasında yer aldı. Tiyatro ve performans sanatı üzerine yazıları düzenli olarak ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanıyor. 

Doktora sonrası araştırmalarına devam etmekte olan yazar, akademik çalışmalarının yanı sıra ekoloji üzerine sunum-performanslar ve metin odaklı sanatsal çalışmalar üretiyor. Hevesle Beraberlik Arasında Bir Şey: Bir Kritik Kolektif Kitabı (2022) ve İçinden Tiyatro Geçen Mektuplar (2022) kitaplarının yazarlarındandır.

5 Şubat Pazar 15.00 – 18.00  / Salt Galata

15.00 Ezgi Hamzaçebi – Ucube Anlatılar: Posthümanizm ve Hikâye Anlatıcılığı

Bu konuşma, posthümanist yaklaşımı hikâye anlatıcılığı çerçevesinde ele almayı hedefliyor. 

Posthümanizm, ne bir öncelik ne de sonralık anlatır. Posthümanizm insan mitinin sonuna dair bir krize, geleneksel anlamlandırma modları ile kavranamayacak olana hayret etme arzusu ile yaratılan bir çokluğa işaret eder.  

Hayvan çalışmaları ve posthümanist teori alanlarında kurucu figürlerden biri olan Cary Wolfe (2010) What is Posthumanism (Posthümanizm Nedir?) başlıklı çalışmasında ekolojik ve etik bir mücadele için hümanizmin ötesinde düşünmenin gerekliliğine dair bir tartışma yürütür. Klasik hümanist anlayışın ben-öteki, akıl-duygu, kültür-doğa gibi keskin ayrımlarını reddedip, insan ve insan olmayan arasındaki sınırın muğlaklığına dikkat çeker. “Dünya”, “doğa”, “kültür”, “insan”, “akıl”, “duygu”, “dil” ve “özne” gibi kavramların, var olan tanımlarını yeniden düşünüp tartışmayı önerir. Tahakküm ilişkilerinin olmadığı ya da en aza indirildiği başka türlü bir dünyanın ancak hümanist yaklaşımda hâkim olan “özne” ve “varlık” anlayışının dönüştürülmesiyle mümkün olacağını savunur. İnsan-doğa ilişkisi, hümanizmin insan diline atfettiği önemle ilişkili olarak birçok farklı temsil sorunu içermektedir. Bu yüzden dilsel olarak da yeni bir ilişki türüne doğru ilerlemek önemlidir. 

Hikâye anlatımı bir tür dünya yaratmaktır. Donna Haraway’e göre hangi hikâyelerin dünyalar yarattığı, hangi dünyaların hikâyeler yarattığı önemlidir. Anlatacağımız hikâyeler, canavar/ucube addededip tecrit edeceğimiz mutlak ötekiler yaratmaya mı hizmet edecek, yoksa kendimize benzeterek tüm başkalıkları bertaraf ettiğimiz bir dünya mı yaratacak? Bu ikisi arasında durmanın estetiği nasıl kurulacak? Biz, başkalıklarla ilişkilenen hangi metinleri dolaşıma sokacağız? Böylelikle hangi hikâyeleri zayıflatıp, hangilerini güçlendireceğiz?

Bu konuşmada, proje kapsamında gerçekleşecek olan Ucubeler Sirki ile bir diyalog kurma arzusuyla, çeşitli edebi metinlerdeki ucubelerle karşılaşma anlarına ve anlatılarına odaklanılarak, anlatının ucubeliği ve bunun alışmadığımız türden biraradalıklar üretebilme potansiyeli tartışmaya açılacak. 

Ezgi Hamzaçebi, Lisansını Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatında tamamladı. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarına Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde devam etti. Araştırma alanları ekoeleştiri, hayvan çalışmaları ve posthümanist yaklaşımlar olup, “İnsan Olmayanların Edebi Temsili: Yere Düşen Dualar ve Yeryüzü Halleri’ne Ekoeleştirel Bir Yaklaşım” (2017) başlıklı yüksek lisans tezini 2017’de tamamladı. Doktora çalışmaları kapsamında, feminist spekülatif kurmaca metinlerde insan olmayanların etik temsilinin yanı sıra, bilgi üretimi, edebiyat ve bilim ilişkisi gibi konularla ilgileniyor. 

http://ezgihamzacebi.com    

5 Şubat Pazar  16.30 – 18.00 / Salt Galata

Açık Prova Sunumu – Ucubeler Sirki

25 Şubat Cumartesi 16.00 – 18.00  / Salt Galata

Açık Prova Sunumu – Ucubeler Sirki

 

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku