Pandemi ve Ekonomik Kriz Cenderesinde Tiyatro, Tiyatrocular ve Seyirciler

Kımız Zeynep Bozkır

Sanatın ve tiyatronun geçtiği karanlık günlerden çıkmaya çalışırken, sorunlara sahip çıkarken olanı biteni doğru anlamak durumundayız. Haklarımız için basın açıklaması, protesto, eylem gibi her türlü mücadeleye açık olurken, mücadelenin hedefini,  kimden ne istediğimizi iyi bilmek zorundayız. Hak gasplarını yaşayan farklı alanlardaki kurum ve kuruluşları (bizlerden daha güçlü meslek yapıları) biliyoruz, görüyoruz. Ama bildiğimiz bir şey daha var ki, sanatın fıtratında vazgeçmek de pes etmek de yok…

Daha önce Bağımsız Tiyatro Birliği olarak da altını çizdiğimiz konu başlıklıklarını burada yinelemek isterim:

1- Biz ülkemizin tiyatrosunu yapıyoruz ve ülkemizin sanat insanlarıyız.

2- Toplumsal olanı görmezden gelemeyiz, tiyatronun tarafı seyircidir.

3- Var oluşumuz adına seçtiğimiz yol tiyatrodur, sanattır, her koşulda sanatımızı icra etmekten geri durmayız. Tiyatro yapmak için birilerinde icazet almayacağımız gibi, tüm yasaklara, engellemelere inat tiyatro yapmaya devam edeceğiz. Bu tiyatronun “tarihsel” duruşudur. 

Bu nedenlerle, tiyatronun ışığında yaşamak için, ekonomimizi, maddi çıkarlarımızı korumak ve kendimizi “kurtarmak” yetmez. Seyircinin durumunu da düşünmek ve onların tiyatrodan uzak kalmamalarını sağlamak da görevimizdir. 

Serbest piyasa ekonomisinin çarkları arasında ezilen, yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla patlayan enflasyon, hayat pahallığı, yükselen döviz kurları, zam yağmuru altında en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan, her geçen gün daha da zor koşullar altında yaşamını idame ettirmeye çalışan ve milyonlarcası açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkum edilen insanlar, emekçiler, emekliler, öğrenciler… Hepsi “bizim seyircilerimiz.”

Bu noktada, biz tiyatrocuların ve tiyatroların toplumsal sorumlulukları gereği seyirciyle ortaklaşa yaşadıkları ekonomik sorunları göz ardı etmemeleri gerekiyor. Dolayısıyla, sanatsal etkinliklerin, tiyatro oyunlarının bilet fiyatlarını belirlerken, krizden istifade eden tüccar zihniyetiyle değil, ülkenin içinden geçtiği ekonomik krizin ve pandeminin yarattığı sıkıntıların boğduğu seyircilerin “müşterimiz değil”, tiyatral eyleyişin iki öğesinden biri olduğunu unutmadan hareket etmemiz gerekiyor. Bu sıkıntılı süreçte, mümkün olan asgari bilet fiyatları belirleyerek seyircilerimizle buluşmak onlar için olduğu kadar bizim için de çok değerli. İşte bu yüzden, Bağımsız Tiyatro Birliği bileşenleri, bu çürümüşlüğün içinde “umutla ve inatla” ayakta durmaya ve inadına tiyatro yapmaya çabalıyor. 

“Sanat lüks değil, ihtiyaçtır” diyorsak, “gelen gelsin, gelmeyen gelmesin” demeye de hakkımız yok. Bu nedenle, bu yaklaşımı benimseyen “tuzu kuru” tiyatro tüccarlarının gerçekte önceliklerinin tiyatro olmadığını söylemek, sanırım abartılı olmayacaktır. Özellikle ekonomik krizin tavan yaptığı Aralık 2021’den bu yana, sahada yaşanılanlar sanat kurumları, sanatçılar, aydınlar, yazarlar çizerler, tiyatrocular olarak bizlere “bir aynaya baksak” dedirtiyor. 

Somut olarak şunları yapmak mümkün: Bilet fiyatlarımızı seyircimizin yaşadığı ekonomik krizi baz alarak düzenlemek, başta tiyatroyu ve sanatı desteklemekle mükellef belediyeler olmak üzere, uygulamaya sokulan fahiş salon kiralarını deşifre etmek, kiralama süreçlerinde yaşanan keyfiyete göz yummamak, dernek, birlik, kollektif oluşum, vakıf gibi tiyatro örgütlerinin bu süreçlerde taraf olmak yerine tüm tiyatroları koruyan, kollayan bir tavır izlemesini sağlamak için baskı yapmak, özellikle turne tiyatrolarının fahiş ve tutarsız salon fiyatlarından etkilenmemesi için adil, eşitlikçi ve tiyatroları destekleyen bir fiyatlama sisteminin oluşturulması için mücadele etmek. 

Öte yandan, kriz koşullarında çok daha zor durumda kalan çalışan tiyatroları, gönüllülük projeleri, amatör (aşkla yapan hesapsız anlamında) ısrarla desteklenmelidir. 

Elbette, bu mücadelenin hukuki zemini de önemli ve belirleyicidir. Tiyatroları vergileri düşürülmeden, salon destekleri, teknik donanım destekleri vb. gibi sorunları çözümlenerek kapsamlı, kalıcı ve gerçek bir devlet desteği sağlanmadan bir tiyatro yasası yapılması düşünülemez.  Ama bu sürecin, amatör, gönüllü, dernek ve çalışan tiyatrolarını şirketleşmeye zorlayarak yok olmalarının önünü açması da kabul edilemez. Nasıl ve kimler tarafından hani kıstaslarla belirlendikleri meçhul tiyatro yapılarının devletle masaya oturarak yaptıkları yasa ve yönetmelikler, tiyatronun tüm bileşenlerini kapsamaz ve tiyatroyu ticari olmaktan çok yaşam biçimi olarak gören tiyatrocuları dikkate almazsa, ülke tiyatrosunun yolunu tıkamaktan başka işe yaramaz. 

Benzer biçimde, aynı yapıların ticari kaygılarla, “seyircileriyle bütünleşmek” adına her türlü fedakarlığı yapan bağımsız tiyatroları, fiyat indirmek, “piyasayı düşürmek” gibi ithamlarla suçlamaları da kabul edilemez. 

Yol yokuş, at terli… Ama tiyatronun özüne sahip çıkmak, pandeminin ve ekonomik krizin zorlu koşullarında da olsa seyircimizle buluşmak ve sanatımızı yaşatmak için direnmek de bizim tarihsel sorumluluğumuz…

KIMIZ ZEYNEP BOZKIR
Bağımsız Tiyatro Birliği Başkanı
0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku