Oktay Emre’nin “Toplu Oyunlar 1” Kitabı Çıktı

editor
2,3K Okunma

Oktay Emre’nin “Toplu Oyunlar I” aslı kitabı Arketip Kitap tarafından yayımlandı. Süreyya Karacabey’in kaleme aldığı kitabın önsözünü okurlarımızla paylaşıyoruz:

ÖNSÖZ YA DA SÖZDEN SON ÇIKIŞ

Birbirleriyle anlamsal olarak bütünleşen iki oyun okuyacaksınız, dünyayı kederli bir yer olarak gören bir yazarın, oyun metinlerinden aldığı kişileri başka duraklarda, bildikleri replikleri ellerinden alınmış biçimde karşımıza çıkaracağı oyunlar.  Kurmacanın sınırını eğer gerçekliğin başladığı yer çiziyorsa burada bu sınırların karıştığı bir bölgede kendi yönelimlerini başka bir mekanda hiçbir zaman bulamayacak, insan varoluşunun zalim, kötücül alanında dolaşacak teatral figürlerin, sustukları yerden başlatılan seslerine tanık olacaksınız. Her şey olup bittikten sonra, kendi oyunlarındaki yazgıları tamamlandıktan sonra onları bir başka mekana çağıran yazar, son rezerv olarak kurduğu bir çeşit distopik Maconda’da Brecht’in, İbsen’in, Shakespeare’in, Sofokles’in figürlerini Sezuan’ın İyi İnsan’ındaki temel kalıpta- iyi bir insan bulmak için yeryüzüne gelen tanrılar- birleştirir. Ekmek Adalet Sirk başlıklı oyunda Oidipus, Richard, Wang, Nora ve Tanrılar vardır. Bir de Marguez’in kurmacasından gelen Albay, bir sesle unuttuklarını hatırlayan, göğsünde kuşlar barındıran Albay’ın beklediği zamansız, trenin sadece sesinin geçtiği bir istasyona diğer figürler de gelirler ve oyun, adaletin hiçbir zaman gerçekleşmediği uzun bir tarihin içinde sesleri alıkonulmuş olanların umutsuzluğunu, kalmışsa bir parça iyimserliği bütünüyle ortadan kaldıracak bir finale doğru ilerlerken ortada ne inanılacak bir şey, ne gelip götürecek bir tren ne de bir çıkış yolu bırakacaktır. 

 İkinci oyun Mezarlıkta Gece Kuşları ve Ay Işığı ise ülkenin acılı bir tarihinden fragmanlar sunarken, yakın zamanda öldürülen Hrant’ın imgesiyle geçmiş zamanlardaki felaketleri birleştirir, bu defa bu oyuna Tabori’nin oyun kişileri aracılığıyla Nazi döneminin gölgesi düşürülmüştür. Kazılan mezarlar, varlıklarını saldırıdan önce toprağa saklayanlar, topraktan çıkan ölüler, mezarlarda altın arayanlar ve onların yanında dolaşan Weisman, Ruth ve Kızıl Yüz. Bir felaket, yıkım olarak tarih ve kıyısında dolaşan ölüler. Ölülerin sesleri, açılıp kapanan kapıların, ölü bir adamın ayakkabısındaki delikte büyüyen ceviz ağacının sesi, bir uğultu olarak tarih, bütün bunlar oyunda bizi bir yere çağıran seslerin kalıntısı olarak dururlar. Kardeş kardeşi öldürmüştür, onun yerel simgesi Phepuk da yıkıntılar arasında dolaşır. Bir mezarlığa, kazınan toprağa, uzakta yakında duran ölülere uzun bir bakış gibidir oyun.İçinden kimsenin kaçamayacağı, çeşitli zaman dilimlerini sesin çağırdığı yerde birleştiren ve bakışa sunan bir form.

Ait oldukları metinlerden başka yere çağrılan karakterler yerlerinden edildikleri için çaresizdir, ait oldukları metinlerde hikayeleri anlatılmış ve kendi kurmacalarında bir sona ulaşmıştır yazgıları. Fakat onları, sonrasına taşımak bir çeşit güvensiz ve tekinsiz bölgeye çekmek demektir. Başka bir hikaye yaratamayacak kadar çıktıkları yere ait görünürler, farklı cümleler kursalar da bağlı oldukları hikayeden kalan sesin bir yankısı gibidirler, yeni bir başlangıç onlar için mümkün görünmez, bir arafta, geçmişlerinden kaçamayarak asılı kalırlar. Onları Oktay Emre’nin çağırdığı yer sahnenin boşluğuna aittir, onların yazgıları aracılığıyla bize insan varoluşunun çıkmazını gösterirken, Albay’ın beklediği tren istasyonunu bütün zamanlarda oradan geçmiş tarihsel figürlerin anılarıyla doldurarak- Kant, Sokrates, Yılmaz Güney- aslında büyük bir insanlık tarihinin dramını da karşımıza getirir. İlerleme düşüncesi bir sesten ibaret tren metaforuyla yanılsamaya, onu bekleyen Albay içinse uzun bir geçmişin hatırasına dönüşür. Kurmaca figürlerin geçmişi ve şimdisi, insanlığın geçmişi ve şimdisi, asla gelmeyecek bir tren istasyonunda kanlı bir törene dönüşürken, son arkaik başlangıcın barbarlığıyla birleşir. Mezarlıklarda ölüler vardır, felaketler zincir halinde önümüze yığılmıştır, tarih tekinsizdir, tanrılar kimseyi kurtarmayacak, insan insana yardım etmeyecektir. 

İyi okumalar.

Süreyya KARACABEY

Kitabın Künyesi:

Derleyici:Eren Barış Eke
Kapak:Duygu Kocabaş Atılgan
Yayın Tarihi:09.10.2020
Fiyatı24 TL
Baskı Sayısı:1. Baskı
Dil:TÜRKÇE
Sayfa Sayısı:160
Cilt Tipi:Karton Kapak
Kağıt Cinsi:Kitap Kağıdı
Boyut:13.5 x 21 cm

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku