Nilüfer Yüce ile söyleşi

editor
2,7K Okunma

Nilüfer Yüce, 2012 senesinde Amerika’nın Georgia eyaletinin Savannah şehrinde Sinema Televizyon ve Dramatik Yazarlık okumaya gitti. Savannah College of Art andDesign’da geçirdiği vakitte okulun Öğrenci Emmy Ödülü adayı SCADerday a Night Live şovu için yazdı. Bu sırada 48 Saatlik Oyun Festivaline kısa oyunu seçildi ve burada kazandığı deneyim ona Denver’ın CuriousTheatreCompany’sinde bir oyun yazarlığı atölyesine davet kazandırdı. Denver’da sahnelenen oyunundan sonra Savannah’a geri döndü ve yüksek lisansını yine dramatik yazarlık alanında yaptı. Bu dönemde iki tane orijinal dizi yazdı ve mastırını tezini Komedide Kadınlar üzerine yazdı. Bitirme projesini The Nilüfer Show adında bir talk-show olarak hazırlayan Nilüfer Yüce, mezuniyetten sonra New York’a taşındı ve şu anda New York’ta stand-up yapıyor ve komedyenlerle mülakat yaptığı bir blog üzerinde çalışıyor. 

****

SORU: Nilüfer Yüce, Amerika’ya yolun nasıl düştü? Nerede ve hangi alanda okudun Amerika’da?

Aslında Amerika ile bağım yıllar önceye dayanıyor. Babam Amerika’da kukla tiyatrosu alanında yüksek lisans, annem sosyoloji alanında doktora yapmış. Daha sonra annemle bir kez dört aylığına, ikince kez, -lise üçte okurken- bir yıllığına Amerika’ya gelmiştik. Ve üniversite eğitimimi yapmak üzere, Amerika’ya 2012’de Savannah College of Art and Design’da Sinema Televizyon okumak için geldim. Üçüncü sınıftan sonra ana dalımı Dramatik Yazarlığa değiştirip Sinema Televizyonu yan dalım olarak tuttum. Lisansı tamamladıktan sonra yüksek lisansımı dramatik yazarlık alanında yaptım.

SORU: Çocukluğundan beri tiyatronun içindesin? Bu durum senin okulda yaptığın seçimleri nasıl etkiledi?

Babamın tiyatrocu olması ve çocukluğumun tiyatroda geçmiş olmasının çok büyük avantajını yaşadım. Zaman zaman tiyatroda sahneye de çıktım. Lise ve orta okul yıllarımda da tiyatro çalışmalarının içinde yer aldım. Bu durum ister istemez bana sanatsal bir bakış açısı kazandırdı. Babamın oyun yazarı arkadaşı Ahmet Önel de sık sık bizde kalıyordu ve onunla da çokça ilgimi çeken sohbetlerimiz olduğunu hatırlıyorum. Bütün bu geçmişin yazım şeklim üzerinde bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Oyun yazarlığına yakınlığımın ve hikayeleri yapısal olarak anlamamın sebebi de budur. Aynı zamanda tiyatroda geçirdiğim vaktin, babamın yönettiği oyunlara yaklaşım tarzı ve açık biçim tiyatro anlayışı beni daha yalın bir anlatım şekline çektiğini düşünüyorum.

SORU: Baban gibi tiyatroda oyuncu olmayı değil, dramatik yazarlığı seçtin ve bu alanda yüksek lisans yaptın. Eğitim sürecinde oyun yazma konusunda nasıl bir deneyimin oldu ve seni nereye taşıdı?

Lisansta okurken dramatik yazarlık dersi alıyorduk zaten. Bu dönemde oyun yazmaktan çok zevk aldığımı fark ettim. Lisansımın ikinci yılında, okulda yapılan ’48 Saat’ adlı bir oyun yazma yarışmasında oyunum seçildi ve sahnelendi. Bu durum beni çok heyecanlandırdı ve giderek oyun yazarlığı ilgimi çekmeye başladı. Bir de Denver’ın Curious Theatre Company’sinde bir yaz geçirme şansım oldu. Bu tiyatroda yapılan ve bütün bir yaz süren atölyelere katıldım. Atölyeler doğaçlama ve oyun metni yazma üzerineydi. Bu atölyeler sırasında yazdığım kısa oyunlar aynı tiyatro tarafından sahnelendi. Bunun yanı sıra lise yıllarımdan beri komedi sanatı, özellikle de stand-up ilgimi çok çekiyordu. Lisans son sınıftan başlayarak bu konuda yazmaya ve küçük komedi klüplerinde, komedi barlarda sahneye çıkmaya başladım. Burada da kendi yaşantımdan yola çıkarak kendi esprilerimi yazmaya başladım. Yüksek lisans tez konum da ‘Kadın Komedyenler’ üzerineydi. Bir de televizyon için  ‘The Nilüfer Show’ adlı bir komedi programı çektim. Aynı zamanda tez çalışmam olan bu deneysel programımla festivallere baş vuracağım.

SORU: Komediye başlamaya nasıl karar verdin? Oyunculuktan farkı ne?

Komediye başlamaya mastıra başladıktan sonra karar verdin. Mastırı yapma sebebim bir kadın tarafından sunulan talk show yazmaktı. Bu yola girince de ben sunucu olmak istediğimi anladım ve bu beni Savannah’ın komedi ortamına soktu.

Stand-up oyunculuktan çok farklı çünkü kendi yazdığın şeyleri kendin olarak anlatıyorsun (genellikle.) Bir oyuncunun birçok karakteri, metni, öyküyü, insan türünü öğrenmesi lazım… Stand-up yapan birisinin kendisini öğrenmesi lazım.

SORU: Komedi senin için nedir ve bu alanda neler yapmak istiyorsun?

Komedi mi, stand-up mı? Komedi her yerde var, sinemada ve televizyonda ama stand-up ayrı. Stand-up benim için çok zor bir sanat dalı ve amacım kendimi geliştirmeye devam etmek ve Amerika’da Amerikan seyircilere stand-up yapabilmek. Belki bu sanat dalına ben bir şeyler katabilirim. Bu alanda insanlarla daha büyük projelere girişmek istiyorum. Dünyayı stand-up yaparak dolaşmak ve görmekten başka daha çok istediğim başka birşey yok sanırım.

SORU: Kadın bir komedyen olarak sahnede var olmak nasıl bir şey? Türkiye’den veya yurt dışından seni etkileyen hangi komedyenler (stand-upçılar) var?

Bir kadın olarak sahnede olmak keyifli bir şey. İnsanlar kadınların konuşmasına alışık olmadığı için çoğunlukla söylediğin şeyler genelde konuşulandan farklı oluyor sanırım. New York’taki komedyenlerle konuştuğum blogumda (https://www.talkingtocomics.com/) anlıyorum ki aslında girdiğimiz ortamların ‘erkil mekanlar’ olması dışında kadın komedyen veya erkek komedyen olmak arasında pek bir fark yok.

Cem Yılmaz tabii ki benim için çok önemli bir komedyen ama şu anda Türkiye’deki ‘Çok Da Fifi’ adlı ekip çok ilgimi çekiyor ve uzaktan elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Onun dışında Katheryn Ryan, Nikki Glaser, ve Mark Normand şu anda beni etkileyen komedyenler.

SORU: Son olarak neler söylemek istersin? 

Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim!

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku