“Ferhangi Bir Makale”

Neslihan Ekim

Onun dilini taklit ile… 

Uzun süre alamadım kalemi elime. Sapların ucundaki güller dolandı dilime. 

Bundan önceki yazılarımda “Metamodernizm” akımından bahsetmiştim. (*) Meta; Ötesi demek.

Modernizm ise tam olarak Ferhan Şensoy’un bu ülkede başardığı şeydir. Tanzimat döneminden bu yana süre gelen modernleşme ön girişimlerinin aksine -izm’in hakkını sonuna kadar vermiştir büyük usta Ferhan Şensoy. Ortaoyuncular’ın ilk afişlerinde oyuncular yerine “Gibi yapanlar” demiştir, Eflatunengiz bir selam ile… Epik, yani açık biçimdir. Fakat, üsten indirilmiş batılı bir epik tiyatro değildir. Kendisi; “Brecht açık biçimi öğrenmek için Çin Tiyatrosuna gitmiş, o kadar yola ne gerek vardı. Biraz aşağıya inse zaten ortaoyununu, karagözü görürdü.“ diye ifade ediyordu. Haklıydı. Tam da bu sebeple Ferhan Şensoy’un epik tiyatrosu batılı değildir. Türkiye tiyatrosunun kendi dinamiklerinden evrimleşmiştir. Modernizmi geç de olsa Türkiye tiyatrosunda gerçekleştirmiştir. Bir çok oyunu batılı oyunların uyarlaması olarak anlaşılır ki, oyunları incelediğimizde uyarlama olmadığını, mizah için sadece batılı yazarları özellikle seçtiğini görürüz. Oyunların yapısını tamamen bozar ve kendi öz dinamiklerine bir güzel oturtur. Örneğin; Vişne Bahçesu oyunu Rusya’nın karşı kıyısına taşınır. Ya da Üç Kurşunluk Opera oyununda kapitalizm eleştirisi Kemalist bir gangster olan Mahmut üstünden yapılır. 

Bunları yazarken oyunları zihnimin içinde oynuyor… Meta kelimesi tekrar çınlıyor bir klise çanı gibi tepemde! Ustam olsa; “Nedir yahu ötesi?” diye sorardı. Anlat bakalım metamodernizmi… Oysa onun kaleminin en önemli özelliğidir şu ötesi meselesi. ”An’da kal. Ötesini gör. Oradan üret.” diyor Metamodernistler. E tamam işte diyorum. Onu da yapmış Ferhan Şensoy! Kahraman Bakkal Süpermarkete karşı oyunu sahnelendiği sırada çok M’li hiper marketler yoktu. İstanbul’u Satıyorum oyunu sahnelendiğinde İstanbul’da tek bir gökdelen vardı bir bankaya ait. 2019 Bilimsiz Kurgusal Güldürü oyununu sahnelediğimiz sırada akademisyenler cezaevinde değildi. Alkol, müzik yasakları yoktu. Bu açıdan bakınca Nostradamus da meta hikayeci oluveriyor. 

Ferhan Şensoy’un kendisine özgü dilinin hiç bir dile çevrilemez oluşu O’na uluslararası bir şöhret getirmedi. Zaten şöhretle de hiç işi olmadı. Uluslarla değil, kendi ulusu ile bir meselesi vardı. Üzerine yapıştırılan, ulusalcı, kemalist, komünist gibi bir sürü etiket ve ideolojiye gülüp geçti. Sanatçının ideolojisi olmazdı. Sanatçı muhalif olmak zorundaydı. En güzel silah her zaman mizahtı. Her dakika yazdı, oynadı, üretti. O’nu tanıdığımdan beri hiçbir şeye vakti olmadı. “Hocam zamanınızı almadan bir kaç şey sorabilir miyim?” deseniz,“Direkt sorsana kardeşim, soruyu sormayı sorarak da zamanımı alıyorsun!” yanıtını alırdınız. Kısa ve net olmalıydınız. Zaman değerliydi. En büyük hırsızlık zaman hırsızlığıydı. 

Nedir ötesi? Zamanın bile ötesi? Ölüm mü? 

Metaölümdür lan o zaman Ferhan Şensoy. Onun gibi yapmak namümkün! Eflatun rengi güller açsın mezarında. Varsayalım Aristo ondan bahsediyor olsun. Biz taklidin de taklidiyizdir şimdilerde… An’da kalmak zor. Geçmişten kalıntılar çok. Pek makale gibi de olamıyor bu yazı. Umudumuz var bir miras gibi direniyoruz yazarak, oynayarak. Zaman değerli. Ölüyorsun bitiyor. Bizler anılarımızın ortasında NÖBET tutuyoruz. Ustamızın emaneti olan Ses Tiyatrosu’nu seyircisiz bırakmayınız. Lütfen demiyoruz. Çünkü lütfen deyince üstünüze alınmıyorsunuz. 

İyi seyirler usta… Bu dünyanın ötesindesin artık. Işık hızına ulaştın. Işığını eksik etme… Seyir eyle… Atomların güllere karışsın. O güllerle donatılsın tüm kalemler. Her şey için teşekkürler… 

NESLİHAN EKİM

 

(*) https://tiyatrodergisi.com.tr/neslihan-ekim-yazdi-21-yuzyilin-yeni-sanat-akimi-metamodernizm/

https://tiyatrodergisi.com.tr/neslihan-ekim-yazdi-metamodernizm-cercevesizliginde-tiyatronun-yeri/

2

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku