Mustafa Demirkanlı yazdı: Neden “Tiyatro Ödülleri?”

“Tiyatro Ödülleri”, İngiliz “Play And Players” dergisinin tüm eleştirmenlerin katıldığı bir sezon değerlendirme yönteminden esinlenerek Ahmet Levendoğlu’nun önerisi ile hayata geçirilen bir projedir. Yeni eleştirmenler yetiştirmek, bununla birlikte dedikodusuz, şeffaf bir ödül oluşturmak amaçlanmış şeffaflık kısmı sağlanmıştır.

Ödülde, “Tiyatro… Tiyatro… Dergisi”nin adının geçmemesinin nedeni, ödülü bir kuruma mal etmemek, zaman içinde anonimleşecek bir ödül oluşturmaktı, dergi logosunun kullanılmasını da minik bir ayrıcalığımız olsun istedik. Ödül maketini Genco Demirer yaptı, sarı top dünyayı, üzerindeki yol gibi akan ise oyun metinlerini temsil ediyordu.

Törenin video hazırlıklarını Deniz Demirkanlı üstlenirdi, sahne tasarımı tabii ki Kemal Yiğitcan’a aitti, Gülay Ayyıldız Yiğitcan görsel zenginliklerin mimarıydı. Pınar Erol, Ebru Seyhan, Çiğdem Esmer, Nalân Özübek, Gülhan Avşar ve onlarca kahraman ödül töreni için gecesini gündüzüne katardı.

Seçici Kurul’un sayısı yoktu, her yıl süreç belirliyordu; kaç kişi olacağını ve kimlerden oluşacağını. Ödül Yönetmeliği’ne göre yazılı basında bir sezon içinde 6 oyun eleştirisi yayımlamış olması ve sezonda sahnelenen oyunların yarısını izlediğini deklare etmesi yeterliydi, nerede yayımlanmış olduğu bizi ilgilendirmiyordu, tespit edip de önerdiğimizin dışında, yazdığını kanıtlayarak Seçici Kurul’a başvuranları kabul etmeme gibi bir yetkimiz yoktu. 

Şöyle bir durum yaşadık, Dergi’nin adını kullanarak, o zamanlar Dergi’de yazan Erbil Göktaş, aklına estikçe, haber vermeden tiyatroların kapısına dayanır, yer yoksa da “sizi yazarım ha diye tehditler savurur ve bu durum, çeşitli zamanlarda çok sayıda tiyatrodan şikayet olarak gelirdi. Yayın Kurulu’nun 2 kez bu arkadaşla yolları ayıralım kararı alınmasına rağmen, izin isteyip Erbil’i 2 kez ikaz ettim ama 3’üncüsünde benim de yapacağım bir şey kalmamıştı.

Sonrasında Erbil Göktaş, “Yeni Tiyatro Dergisi”ni yayınlamaya başladı ve orada da doğal olarak eleştiri yayımlıyordu. 

Yayın Kurulu’nda şöyle bir tartışma yaşandı, “Nasıl yani, şimdi bu arkadaş Seçici Kurul’da mı olacak?” Ahmet Hoca’yla gülüşerek yönetmeliği işaret ettik ve konu kapandı hatta -her yıl bir konsept belirler ve o konsepte göre ödülleri kimlerin takdim edeceğini belirlerdik- o yılın konsepti eleştirmenlerdi ve Erbil de doğal olarak ödül takdim etti. Kısaca, değerlendirme konusuna bizim dahlimiz olmuyordu/olamıyordu. Yayın Kurulu’nun belirleyip takdim ettiği tek plaket “Teşekkür Plaketi”ydi, gerekçesi açıklanarak verilirdi ve ödül kategorilerinin dışındaydı. 

Değerlendirmeye, İstanbul’da sahnelenmiş tüm oyunlar dahil edilirdi, tabii Seçici Kurul’un izlemesi şartıyla. Gerekçelerin açıklandığı sayıda, değerlendirmeye katılan oyunlar da açıklanırdı.

Seçici Kurul üyeleri bir araya gelmez, oyunları tartışmazlardı, sadece her kategorideki adaylarını belirler ve gerekçelerini de belirtirlerdi; ödül töreninden sonra oylar ve gerekçeler açıklanırdı. Ödül gecesi Seçici Kurul üyeleri de kendi aralarında yarışır, iddiaya girerlerdi, herkes gibi onlar da ödül töreninde öğrenirdi sonuçları.

Aşağıda paylaştığımız video, “Tiyatro Ödülleri-2012”nin kamera arkası, o yılın ödül töreninde de paylaşılmıştı. Gördüğünüz gibi her Seçici Kurul üyesinin çekimleri farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda yapılırdı. Melih Korukçu’nun çekimi için de “sokakta yapalım” demiştik. Melih’in uzun bekleyişi ve kafasını uzatıp yaptığı kontroller, araç gelip gelmediğine ilişkindi… Sonrasında, hepimiz çok eğlenmiştik. Bu kamera arkası, son ödül töreninin en keyifli yanıydı.

Rahmetli Osman Şengezer’in yaptığı bir espri, ödülün bu yanının yerle bir olmasını sağlamak üzereymiş. Osman vefat etti ama sevgili Funda Çebi olayın kahramanlarından biri. Kostüm kategorisinde Osman ve Funda aday. Adayları yan yana oturturduk, sıra bitince arka sıradan devam edilirdi, ayni kategorini adaylarından Funda (İsmi alfabeye göre önde olduğu için) ön sırada, Osman’da hemen arkasında oturuyor. Kostüm kategorisi geldiğinde, Osman yanındakilere; “Haydi ben yavaş yavaş ayaklanayım da şu ödülü alıp geleyim.” der. Funda Çebi, alı al moru mor sinir içinde, içinden söylenmeye başlar; “Lanet olsun ya önceden belirlenmediğine, kazananlara haber verilmediğine ve şeffaf olduğuna inandığım tek ödül buydu, meğer onun da diğerlerinden kalır yanı yokmuş.” Adaylar tanıtılır, kazananı açıklayan şahıs, zarfı açar, Osman esprilerine devam eder, Funda yavaş yavaş ayaklanıp, salonu terk etmeye hazırlanırken hoparlörlerden yükselen ses karşısında Funda şok olur, Osman tüh be, der. Kazanan Funda Çebi’dir.

Funda, bu hikayeyi çok sonra karşılaştığımız bir yerde anlatmıştı, o anlatırken soğuk terler dökmüştüm. Yani gerçekten Osman kazanmış olsaydı ne yapardık? Düşünmek bile istemiyordum.

Ödülde, gerekçeli kararların ve kimin kime oy verdiğinin açıklanması; kayırmacılık, sübjektif görüşler olmasın diyeydi. Peki, bu başarılabildi mi? Büyük oranda evet ama tamamen değil, sonuçlar bana geldiğinde kimin kime sempati duyarak oy verdiğini hemen anlardım, gerekçeli kararları okuyanlar da anlardı mutlaka ama dediğim gibi müdahale şansımız yoktu. Tarihe karşı tüm sorumluluk, oy verenlerin kendi omuzlarındaydı.

İyi de bu kadar önemsediğimiz “Tiyatro Ödülleri”ni neden sonlandırdık? O da sonraki yazının konusu olsun.

MUSTAFA DEMİRKANLI

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku