“kara kabare’nin yeni oyununu izliyorsunuz.
şimdi karşınızda,
çözümlemesi yapılmış,
tiyatro kişileri tarafından analiz edilmiş
ve tiyatro olmadığı tespit edilmiş
bazı şeyler.”
Sahnenin ortasını kazan oyuncular bir “anlam”ın peşinde. Hayatın anlamının. Bugünlerde hayatın pek bir anlamı olmasa gerek, geçmişe doğru açılan bir çukur bu. Tarihe soracak sorusu olan hele biraz yanaşsın. Herkes öldü mü sahiden? Medeniyetler, evlenip çocuk yapmayı bırakınca mı çöktü? Peki yazarlar kitaplarını yazarken okunmayacaklarını biliyorlar mıydı?
Mesela Heidegger. Hatta özellikle o! “Haaaaydeeeeger okumadık, okumayacağız! / belki podkesti çıkarsa dinleyip / çok biliyormuş gibi yapacağız!” Sahi, kimsenin okumayacağını bilseydi yine de yazar mıydı o kadar yazar?
Kara Kabare’nin “Man-La”sı bu ve benzeri soruları tarihin çukuruna sormakla kalmıyor, oyunu deneyimleyen herkese de soruyor. Deneyimlemek diyoruz çünkü “çözümlemesi yapılmış, tiyatro kişileri tarafından analiz edilmiş, tiyatro olmadığı tespit edilmiş bazı şeyler” var sahnede. Nasıl oyun diyelim? Çözümlemeyeceğiz haliyle. Düğüm üstüne düğüm atabiliriz en fazla.
Anlam krizine yanıt ararken, üzerine tiyatronun kimlik krizini koymak ve “tiyatro olan ile olmayan arasında salınmak” güzel fikir. Müzikli kara komedi de böyle bir iş için ideal form. “Man-La” bununla yetinmiyor üstelik, kabare formundan seyirliklere, performanstan müzikale “tiyatro olan” pek çok şeyi kullanarak “farklı bir şey” çıkarıyor.
Sahnedeki toprak yığının altındaki çukur da öyle işte. Oyunun kritik bir anında bu büyülü çukurun sırrına da eriyoruz zaten. Hayatın en basit, en sert gerçekleriyle üstelik!
“TİYATRO OLMAYAN ŞEYLER MERTEBESİ”
Tinder, bumble, pipi, meme, toprak, nailart, kadın, haydegger, erkek, beden… Bir sürü sözcük var havada uçuşan. Tıpkı sözcükler gibi sahnedeki imgeler de, tarihten, mitlerden ve hiç şüphesiz “modern hayat”ın içinden izler taşıyor. Kalıpların zorlandığı, anlamın kalıpların dışında arandığı ve krizler ve sarsıntılarla ilerleyen bir oyun bu. Bir yanı kadim dini metinler, bir yanı seyirlik oyunlar, öbür yanı masallar. Varsa bir anlam, tarihe açılan çukurda bulunan anlam haritasından çıkmıyor, işte tüm bu “şeyler” toplamından çıkıyor. Bir anlam çıkmıyorsa da, yine bu “şeyler”den çıkmıyor.
“Man-La”yı, Şirvan Akan yazmış yönetmiş, besteler Kıvanç Kürkçü imzasını taşıyor. “Man-La”da Selami Üstübi, Mehtap Demirel ve Cihan Alparslan rol alıyor. Yazar ve yönetmen Şirvan Akan’ı da “tiyatro olmayan şeyler mertebesi”ne düştüğümüzde sahnede sıklıkla görüyoruz. “Teknik Ekip Rolü” diye bir tanımlama var, kafanızı karıştırmasın. O bütün içinde hiç göze batmıyor. Seyircilerin arasında, sahnede oynamaları gereken rolleri oynuyorlar. Hem şarkılı bölümlerde, hem mizah tonu yüksek anlarda, hem de bedenin ve koreografinin öne çıktığı anlarda oyuncuların oldukça başarılı olduğunu söylemek lazım.
“Man-La”nın dramaturjisi Özlem Tıpırdamaz’a, kabarenin olmazsa olmazı dansların koreografisi Şirvan Akan’a ait. Müzikler hem sözleri, hem besteleriyle “Man-La”nın özgün yapısını geliştiriyor, kara komediyi güçlendiriyor. Işık tasarımı, dekor ve kostüm de ekibin ortak eseri ve sınırlı olanaklar içinde sundukları yaratıcılık takdire şayan. “Empatik destek” nedir bilemedim açıkçası ama Kıvanç Çubukçu’nun bu işi “ustaca kotardığını” yazsam başım ağrımaz! Tiyatro otoriteleri analiz edip, bu yazının “eleştiri olmayan şeyler” içerdiğini mi tespit edecek sanki! Laf!
KARA KABARE’NİN VAR OLUŞ KODLARI
“Man-La”nın “müzikli kara komedi”deki gücü Kara Kabare’nin varoluş kodlarından geliyor. Bütün oyunlarını armağan ekonomisi ile sahneleyen Kara Kabare, sabit bir bilet fiyatı belirlemiyor, topluluğun kendini “dengede hissedebileceği” bir yelpaze sunuyor. “Gönlümden kopan başka bir armağan var!” kategorisi ile her türlü armağanlaşmaya alan açan bir yaklaşım bu. Kara Kabare Topluluğu, kendi ifadeleriyle “Toplumsal dönüşümü kişisel dönüşümle eşzamanlı olarak ele alan ve buna hizmet edebilmek için tiyatroya köklenen, daha güzel bir dünya hayalini şimdi ve burada hayata geçirmeye niyet eden insanların, araştırma yapmak, keşfetmek, oynamak, üretmek, birlikte öğrenip büyümek, armağanlaşmak için bir araya geldiği, şiddetsizliği ve tahakkümsüzlüğü ilke edinen bir alan.”
Evet, şiddetsizlik ve hiyerarşisizlik ilkeleriyle birlikte “toplumsal barışa katkıda bulunmaya niyet koyan bir sanatçı topluluğu”ndan söz ediyoruz. 2011’de Şirvan Akan’ın yazdığı, Selin Zafertepe’nin yönettiği “Meymenetsiz Musibet” adlı oyunla yola çıkan Kara Kabare, 2016’da “Kamamber”i tek perdelik bir “arabesktease” olarak sahneye koydu. Burcu Halacoğlu, Defne Koldaş, Nilay Erdönmez ve Selin Zafertepe’yi bir araya getiren “Kamamber”de, Gözde Berberoğlu Özen’in besteleri sahnedeydi.Üçüncü oyun “ZBAM!” çemberlerden gelen yaşanmışlıkların yine Şirvan Akan tarafından harmanlanmasıyla oluştu ve tamamıyla seyircinin sponsorluğuyla sahnelendi. Sonra “Bir Tören Oyunu: Zenhar” geldi. Medeniyetlerin temelindeki anlatı olan hikayenin kendisini katılımcılıkla ürettiği fikrinden hareketle, seyirciyi doğrudan “katılımcı” olmaya davet eden bir oyundu Zenhar. Ve beşinci oyun; gözünüzün içine bakarak, yüzünüze dokunarak “Dünya her gün yıkılacak, her gün baştan kuracaksın”diyen“Man-La”.
HİYERARŞİSİZ TOPLULUK VE ARMAĞAN EKONOMİSİ
“Toplumsal dönüşümü kişisel dönüşümle eşzamanlı olarak ele almak” ne demek, buna hizmet etmek için tiyatroya köklenmek ne demek, “araştırmak, keşfetmek, oynamak, üretmek, birlikte öğrenip büyümek” gibi kavramlar etrafında bir araya gelmek ne demek… Tüm bunlara dair daha geniş fikir sahibi olmak ve “tiyatroda hiyerarşisiz topluluk oluşturma ve armağan ekonomisi pratikleri” üzerine bilgilenmek için Kara Kabare’nin web sitesini inceleyebilirsiniz.
Bu “eski ve yeni” fikirlerin sahnede yarattığı “tiyatro olmayan şeyler” için ise “Man-La” yılın son oyununu 27 Aralık Cuma günü saat 20.30’de oynayacak. Yeni yılda ise 16 Ocak Perşembe saat 20.30’da yine GRİ Sahne’de olacak.
MUSTAFA KARA
MAN-LA künye:
“eski ve yeni bir oyun”
yazan – yöneten: Şirvan Akan
müzik: Kıvanç Kürkçü
koreografi: Şirvan Akan
ışık tasarım: kara kabare
afiş tasarım: Fuat Değirmenci
dekor – kostüm: kara kabare
oyun fotoğrafı: Cem Çelik
empatik destek: Kıvanç Çubukçu
web sitesi: Onur Özen
oyuncular:
Selami Üstübi
Mehtap Demirel
Cihan Alparslan
teknik masa rolü:
Emirhan Uzun
oyun süresi: 80 dakika