Kumbaracı50’nin 29 Kasım – 10 Aralık haftası programı açıklandı. Program şöyle:
|
Matrak, dinamik ve sımsıcak bir oyun. Hikaye iklim krizinden yola çıkarak dallanıp budaklanıyor. Melih, Cevdet ve Orhan’ın kendi hikayelerinin de iç içe geçtiği, üç kişinin oynadığı çok kalabalık bir oyun. Oyun başlar başlamaz seyirci kendini o çok bildiği mahallelerden birinin içinde buluyor. Melih, Cevdet ve Orhan kendi dertlerine Dünya gezegeninin de derdini eklediğinde ortaya çıkan kaos oyun boyunca devam ediyor. Yazan: Volkan Çıkıntoğlu |
|
İstanbul’un farklı iki zamanında yaşanan sokağa çıkma yasağı günleri… İçinde ruhların, kalplerin durmadan yer değiştirdiği Çamlıca’da bir evin salonu…Komik ve içli bir ailenin, demansın bulanıklığı içinde bir zamandan bir başka zamana zıplayan, bir kaç nesillik hikayesi… Elden ele dolaşan bir avuç fındığın dem tuttuğu, hafızanın zamanı parçaladığı, her bir parçanın tekrar tekrar çağırıldığı, nihayetinde her ihtimalin mümkün olduğu buluşmalar…Ve bu buluşmalara eşlik eden bir terennüm… “Söylenecek şey bazen öyle bir raddeye ulaşır ki fındığım, hangi kelimeyi koysan kifayetsiz kalır, işte orada şarkıya terennüm girer.” Yazan: Firuze Engin Oynayanlar: İpek Türktan, Tolga İskit |
|
2006 senesinden beri devam eden Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesinin festival ayağı olarak 2012’den beri GalataPerform’un hayata geçirdiği ve Türkiye’nin oyun yazarlığı odaklı tek tiyatro festivali olarak yolculuğunu sürdüren Yeni Metin Tiyatro Festivali 12 kapsamında her sene Yeni Metin Atölyelerinde yazılan oyunlardan bir seçki festival bünyesinde oyun okumaları olarak tiyatro profesyonelleri ve seyirciyle buluşuyor. Gülperi Karademir’in bu senenin seçkisinde yer alan metni hassas bir taciz hikayesinin karanlık sularında gerçeği arıyor. “Oyun bir adam ve genç kızın yaşadığı birliktelik sonrasındaki sürece işaret eder. Genç kız olaydan sonra verdiği ifadeler ve bıraktığı mektupla yaşadığı şeyleri anlatmış ve çekilmiştir kabuğuna. Kaybettikleri “neden” ve “niye” geldiğini bilmediği bu yerde artık yoktur, bu yokluğun yerini adamın soruları ve sürekli tekrar eden “yapmadımları” almıştır. Belki de söz konusu bir yetişkin ile genç bir kızın ilişkisi olduğunda basit yaklaşımlardan ve olayın bir an önce aydınlatılmasından, toplumda gereğinin yapıldı imajı verilmesinden ziyade daha da derine inip düşünmemiz gerekir.” Yazan: Gülperi Karademir |
|
Herkes Yolunda, tiyatro, dans ve performans alanında çeşitli projelerde yer alan ve kendi projelerini de üreten sanatçının yazıp yönettiği ve aynı zamanda oynadığı ilk oyundur. Özgün ses tasarımının ve oyuncu bedeninin fiziksel sınırlarını araştırmaya yönelik düzenlenen hareketlerin merkezde olduğu bir hikâye anlatıcılığı biçimi kullanılarak oyunun masalsı dünyası kurulmaktadır. Oyuncunun, hareket ritmi, zaman, mekân ve seyirci ile kurduğu ilişki sahnede, karaktere özgü olan “oyunsu” tavrı yaratmaktadır. Karakterin; kent, sokak ve kadın-erkek ilişkilerine dair meseleleri ile kurduğu ilişki direkt, alaycı ve sorgulayıcı bir tavır üzerinden gerçekleşmektedir. *Sanatçı, Sevgi Soysal’ın Tutkulu Perçem ve Tezer Özlü’nün Yeniden Akdeniz adlı öykülerinden ilham alarak yola çıkmıştır. Yazan, Proje Tasarım, Oynayan: Meltem Gürlevik |
|
Oyun, bir çağrı merkezinde geçiyor. “Hatırlatma Merkezi”nin şikâyet bölümünde, biri uzun zamandır çalışan, diğeri yeni işe başlayan iki kişinin gece vardiyası sırasında, çağrı sisteminde işler karışır. Buldukları çözümler ve cevaplar; gerilim ve mizahın iç içe geçtiği yüksek tempolu bir gece sonunda, onları çarpıcı bir gerçeğe ulaştırır. Yazan: Yiğit Sertdemir Oynayanlar: Gülhan Kadim, Yiğit Sertdemir |
|
William Shakespeare’in; aşkla, sihirle, doğayla, insanla ve perilerle dolu komedisi “Yaz Gecesi Rüyası”, Can Doğan’ın çevirisiyle ve bir Kumbaracı50 uyarlamasıyla seyirciyle buluşuyor. Aşkı gördüğü yerde aklı karışan gecelerin perisi Puck, “o” yaz gecesi dönümünde sebep olduğu her şeyi tekrar tekrar anlatmaya mecburdur. İbretlik nefis bir masal belki, ya da kocaman şahane bir yalan, hatta belki de ayarı bozuk müthiş bir rüya… Kim bilir? Cupid’in yayını alıp kaçan bir periden her şey beklenir. Siz istediğiniz yerden dinleyin, yeter ki aşkın peşinden gidiverin. Yazan: William Shakespeare Oynayanlar: Burcu Özhızalan, Ceyda Akel, Gizem Akdoğan, Gülhan Kadim, Sercan Gülbahar, Tuğra Can Bıçak, Yeşim Sarı |
|
Kadının öldükten (öldürüldükten) sonra bile bozulmaya çalışılan bedeni sahnede, aynı anda bir canavar, katil, iyi eğitimli bir oğul, kurban, sanatçı, peygamber olan bir erkek tarafından, sadece dil ile ele alınıyor. Dilde kabul ettiğimiz ve normalleştirdiğimiz kadının erkek tarafından bozulan bedeni, imajı, yeri kaçacak hiçbir yer bırakmadan irdeleniyor. Cesaretli tınılara gitmekten çekinmeyen, her paragrafın başka bir sese dönüştüğü “klasik jazz” metni olarak Close up, erkeğin, erkekliğin, erkek egemen sistemin kara deliğine giriyor. Kadının bu savaştaki yerini, neye inandığını/inandırıldığını, fantezilerimizdeki yerini, erkek beynindeki varlığını sorguluyor. Yazan: Koffi Kwahule |
|
”İlk kadehimi her zamanki gibi tüm yenilmişlere ve susturulmuşlara kaldırıyorum. Onlar sustu, ama biz onları hala duyuyoruz ve gölgelerde hikayelerini fısıldıyoruz.” Çember’in Anası, yenilmişlere ve susturulmuşlara adanmış tuhaf bir hikaye. Babil’de kendini kraliçe ilan eden ve Çember adını verdiği yeraltı gettosunda neşeyle hüküm süren Semiramis, Babil Kulesi’nin yıkıldığı gece Çember’de saklanarak halkını ve ailesini koruyabileceğini düşünmektedir. Fakat Semiramis için esas tehlike yıkılan Babil Kulesi değil, yüzleşilmemiş günahlardır. Yazan / Yöneten: Burçak Çöllü |
|
Neredeyse görünmeyecek kadar fark edilmeyen bir kadın, yeraltında sessiz uyuyan ölülerin yerüstünde yeniden konuşulması için anlatıyor. Hayalet olup da kaybolmala |