Kemal Kocatürk’ten 27 Mart 2020 İçin “Korsan” Bildiri: “REDDEDİYORUM!”

editor
1,5K Okunma

Reddediyorum! 

27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü reddediyorum!… 

Evet, bu günü reddediyorum!

Bu, tiyatroyu hatırlatmak adına insanlığa sesleniş günü, evet… 

İnsanlığın yeniden farkına varıp, tiyatro aracılığıyla kendiyle yüzleşme günü, evet. Elbette insanlığın ortak acılarının sonucunda, belli mücadeleler sonucu kazanılmış olan bazı günler bile artık kimin işine yarar halde? Bunu bir düşünmeli…  

Kitlelerin gazını almak haline dönüşen bu günlerin, anlamları nasıl da kapitalizmin elinde birer oyuncağa dönüştü? 

Bütün bunların ışığında 27 Mart’ı da derinlemesine bir düşünmeli. 

Elbette, insanlığın kendiyle yüzleşebilmesi adına bugünlerin varlığı çok kıymetli ama her günümüzü kof bir kutlama çabasına dönüştüren kapitalizmin, önümüze sürekli servis ettiği, içini boşalttığı her gün, aslında bir şeyler günü; Kadınlar günü, anneler günü, babalar günü, sevgililer günü, emekçiler günü, çocuklar günü, şiir günü, çevre günü vs. vs. 

Ama şu insan denilen yüce varlık bir türlü “ben” ve “benim” demekten kendiyle yüzleşmeyi başaramadığı sürece, bu, sonsuza kadar her yıl kendini tekrarlayacak bir durum gibi görünüyor. Tam da bunun için bu günü, günüm gibi göremiyorum artık. 

Kapitalizmin hayatlarımızı, yaratıcılığımızı, hayallerimizi, en önemlisi özgürlüğümüzü uzun zamandan beri en sert haliyle kıstırdığı biz tiyatroculara da “hadi bu gün de senin olsun” dediği bir gün olarak görüyorum bu günü . Benim için yüreğimin attığı her saniye, her dakika, her saat, her gün zaten benim günüm. Kimse bana, bunu bahşedemez, bahşetmedi de zaten, O’nu benliğimde biriktirdiğim, binlerce yıllık devingen tözüm; bilerek ve isteyerek, binlerce yıldır, ben ve benim gibilerle yaşatıyor ve yaşatmayı, soluk alıp verdiğimiz sürece, bizden sonraki kuşaklara aktardığımız bayrak yarışı misali genlerimiz aracılığıyla sürdürüyor ve sürdürmeye de devam edecek. 

Hele hele bu günlerde, kapitalizmin oburluğu sebebiyle, neredeyse dünyanın her köşesinde tiyatro salonlarının boş kaldığı, boş bırakıldığı bu günü kutlamayı kendinde hak gören tüm meslektaşlarımın coşkusunu kaygıyla izliyor ve onların unutkanlıklarına seslenerek, o yapay coşkularının nasıl bir yanılsama olduğunu acıyla hatırlatmak zorunda kalarak, ne yazık ki onların o zoraki coşkusuna katılamıyorum. Çünkü, yaşadığımız şu dünyanın binlerce yıldır daha güzel bir yer olması adına en büyük savaşı veren tiyatro sanatının, bugün ileri kapitalizmin dünyanın şerefsiz bir şekilde yok oluşunu hazırladığı şu günlerde, bu güzelim dünyamızın yok oluş ağıtını yakmak yine bize, tiyatro sanatına, tiyatroculara düşmemeli diyorum. Onların, yani egemenlerin bizlere, alın, “hadi bu gün de senin olsun” dedikleri şu günde onların istediklerini yapmayı reddediyor ve yaşadığım dünya için çığlığımı ancak kendi adıma, yine kendim atarım demek istiyorum. Yani, egemenlerin sahte gözyaşlarının çığlığı, sesi, bedeni, ağıtı olmak istemiyorum. Reddediyorum! 

365 gün boyunca hayatı ve onun güzelliklerini savunmayı, insanoğlunun ortak erdemini, eşitlik ülküsünü, adalet ve insan haklarını en yüce değer sayarak üretmeyi kendine şiar edinmiş bir sanatın emekçisi olmayı kabul ederek, kapitalizmin bana “hadi bu gün de senin olsun” dediği 27 mart dünya tiyatro gününü önce insan olmanın gerekliliği nedeniyle redddediyorum! Kapitalizm: “Dünya üzerine kurgulanan oyun büyük” diyorsa, büyük oyunları bozan büyük oyunları, ancak tiyatronun bizzat kendisi sahnede görünür kılar, diyorum!

Yaşasın her gün hiç aklımızdan çıkmayacak olan insanlığın tüm ortak değerleri, yaşasın tüm dünyanın kardeşliği, yasaşın hayat, yaşasın sanat ve yaşasın bağımsız, özgür düşünceye dayalı Tiyatro!

27 Mart 2020

KEMAL KOCATÜRK

 

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku