Murat Yiğit’in Kaşif Kumpanya ekibi ile çocuk oyunları ve tiyatro üzerine yaptığı, Tiyatral Gazete’nin ikinci sayısında yer alan söyleşiyi okurlarımızla paylaşıyoruz:
Murat Yiğit: Kaşif Kumpanya kimdir?
Derya Ağaoğlu: Çocuklara ve gençlere, hikayesinin kalbinde dolu dolu konular olan Türkiye’de çok duyulmamış farklı formları deneyen, Kaşif Kumpanya seyircisinin sahneye ya da biz neredeysek oraya gelmesinden gidişine kadar tiyatro seyircisine bir deneyim olarak sunmaya çalışan yeni bir kumpanya. Kumpanya biz tarafından kuruldu: Derya Ağaoğlu, Seyit Ali Çelik ve Engin Baysal. Üçümüz de genellikle her şeyine koşuyoruz. Küçük yeni ve yenilikçi bir kumpanya.
Murat Yiğit: Çalışmalarınızda yer alan çocuk tiyatrosu kategorisini bir adım daha önde tutuyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
Derya Ağaoğlu: Benim ısrarım. Şöyle bir hikaye var: Geçen sene hepimiz yeni şeyler denemek isterken ve hepimizin küçük bir boşluğu varken, niye bir oyun yapmıyoruz diye başladık. Ben de o zamanlar yeni dönmüştüm Amerika’dan. Benim son derecem “Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu” üzerineydi. Amerika’da bir ders almıştım: “Erken Yaşlar İçin Tiyatro” çok komikdir ki o ders benim en düşük notlu derslerimden birisi. Çok zorlanmıştım o derste, dersin hakkını veremediğimi düşünmüştüm. “Erken Yaşlar İçin Tiyatro” başlığının Türkiye’de de çok olmadığını ve ihtiyaç duyulduğunu görmüştüm. Bundan dolayı “Bulut Oyunu”yla seyirci karşısına çıktık. Sonra benim başka bir oyunum gelecekti, onu çalışırken bir baktık ki hem gençlere hitap ediyor hem yetişkinlere o da “Çocuk ve Genç Tiyatrosu” kapsamında çıktı. İlerleyen kısımlarda kreşler ve okullar bizden daha fazla şey istedi. Son oyunumuzda o kapsamda çıktı.
Murat Yiğit: Kaşif Kumpanya ekibinin ilk oyunu “Bulut Oyunu” izleyiciye ne anlatıyor?
Seyit Ali Çelik: Hayal kurmanın öneminden, kendi başına bir şeyler başarmanın gerekliliğini, çocukların empati kurarak, süperkahraman tiyatroları ve çizgi filmleri örnek aldırmak yerine gökyüzüne baktığında hayal kurdurtmayı amaçlıyor. Bu amacımızı başarıyoruz. Çocuklar, oyun içerisindeki yaptığımız şeyleri düşünüp oyun sonrasında yanımıza gelip bizlerle oynayabiliyorlar. Örneğin bir balon getiriyorlar, sahnede yaptığımız hayvan taklitlerini yapıyorlar. Bizleri sahnede oynadığımız karakterler olarak hatırlıyorlar.
Engin Baysal: İlk oyun olmasıyla da Kaşif Kumpanya ismiyle de çok çok uyumlu bir proje. Kendini keşfetmeye çalışan bir bulutun hikayesini anlatıyoruz. Çocukların kendilerini keşfetme üzerine bir şeyler yapıyoruz. Oyunun, oyun ve prova sürecinde de bizler de birçok şey keşfediyoruz. Tek seyirci için değil bizler için de bir keşif süreci. Geri dönüşlerini seyirci tarafından kısa sürede aldığımız için, bizim açımızdan başarılı olduğunu düşündüğümüz bir oyun.
Murat Yiğit: “Bulut Oyunu” oyununun yönetmenlik kısmında Derya Ağaoğlu bulunuyor. Oyunu yönetirken neler anlatmak istediniz ve hangi yöntemleri kullandınız?
Derya Ağaoğlu: Oyun fikrinin doğuşu Seyit Ali Çelik’e ait. Hayalinde bir şey canlanmıştı. Bir çocuğun bulutun peşinden koşması, bulutun bir parçasını almasıydı. Benim de yöntemim yönetmekten daha ziyade bir oyun üretmek. Hiçbir metin yokken, her şey bir boşlukken, birkaç gösterge ve kaynaktan yola çıkıp kendi oyunumuzu kurmak üzerine çalışıyoruz. Bu hayali nasıl kuvvetlendirip bir oyuna döndürürüz diye bulutlarla ilgili birçok kaynağa baktıktan sonra, bu oyunu yönetmeye başladık. Kaynaklarda da şunu gördük: kendini keşfetmeye, Bulut Akademisinden mezun olmaya çalışan bir bulut var. Ancak bu bulut yağmur yağdıramıyor, şimşek çaktıramıyor, dünyaya indiğinde yapması gereken hiçbir görevi yapamıyor. Bunlar yerine hep hayaller kuruyor. Bunu anlayan jüri üyemiz de onu hayal bulutu olarak mezun ediyor ve Hayal Bakanlığında görevlendiriyor. Sembolik bir hikaye. Kendini başka bir yoldan keşfedebilirsin mesajı çok güzel burada. Ben de onu çocuklarla birlikte oyunda keşfedebilmeyi anlatmak istedim. Çocuklar da bir rol alıyor bizim oyunumuzda. Bulutlar oluyorlar, yeri geldiğinde hayal bulutumuza yardım ediyorlar. Bu sembolik anlatım benim için çok önemliydi. Kendini keşfetmeyi sembolik olarak bulutlar üzerinden anlatmak istiyordum, bunu da başardığımızı düşünüyorum 100 oyunu aşkın temsille birlikte.
Murat Yiğit: Kaşif Kumpanya ekibi olarak bir Culture Civic projesi olan “Çocuklar için Tiyatro’nun İmkanlarını Yeniden Düşünmek ve Yaratmak: “Bulut Oyunu”nu deprem bölgesinde gerçekleştirdiniz. Proje Kaşif Kumpanya’ya neler kattı, hangi deneyimleri elde ettiniz?
Seyit Ali Çelik: Deprem Bölgesinde yer alan Malatya şehrinde otizmli bir gruba oyunumuzu oynadık. Onların oyunu izleme anlayışıyla, oyunu çok farklı bir biçimde anladım. Biz oynarken bütün oyunu taklit ettiler, bizimle beraber oynadılar. Onlar oynadıkça ben yaptığım şeyleri karşımda bir ayna gibi gördüm, tekrar tekrar aynı şeyleri oynadım. Adeta sesim yankılanıyor bütün salonun içinde. O kadar güzel eğlendiler ki… Çocuk tiyatrosu yaparken yetişkin gibi oynadığımı fark ettim. Dedim ki artık benim de çocuk olmam gerekiyor. Bana muhteşem bir deneyim katmıştı.
Engin Baysal: Oyunun kalbinden bahsediyoruz,Kaşif Kumpanya için önemli bir şey. Oyunun anlattığı şeylerden birisi de aslında “öteki” meselesine de biraz dem vuruyor. Yalnız kalmış hatta dalga geçilen bir bulutun sonrasında kendini keşfetme hikayesi. Deprem bölgesinde özellikle haberlerden duyduğumuz, gidince de şahit olduğumuz o yalnızlaşma meselesiyle, çocuklar oyunla çok daha fazla empati kurdu. Ankara’nın da çeşitli bölgelerinde oynamıştık ama oradaki empati biraz daha fazlaydı. Bu bizi çok fazla şaşırtmıştı. Onlarla özdeşlik kurabildiğimizi görmek bizim için çok kıymetliydi. Çocuklar gülebilir, alkışlayabilir veya başka bir şey yapabilir bunun yanı sıra o empatiyi kurabilmek bizler için daha önemliydi. Benim adıma oradaki kazınmalarımızdan birisi buydu.
Derya Ağaoğlu: 6 deprem bölgesine gittik. Deprem bölgesinde uzun bir süre sonra belki de ilk oyunlarını oynuyorduk. Tabii kalbimde de bir konu olduğu için çocuklar onu direkt aldı. Bazen bizlerin oyunla ilgili söyleyemediği öz cümleleri, izleyen çocuklardan duyduk. Deprem bölgesinde, oyun izleme kültürü hepimize o farklılığı görmek anlamında çok şey kattı. Bizden bir kumpanya olarak ne isteniyor ve biz ne yapmak istiyoruz noktasını, bu projede çok fazla temsil oynadığımız için harmanlayabildik.
Murat Yiğit: Kaşif Kumpanya 2023/2024 Tiyatro sezonunda repertuarına “Kukuruku:Bir Kuşun Hikayesi” oyununu ekledi. “Bulut Oyunu”yla benzerlikleri nedir?
Derya Ağaoğlu: Geçen sene “Bulut Oyunu” çıkmak üzereyken bir yandan “Kukuruku:Bir Kuşun Hikayesi” oyununu yavaş yavaş çalışıyordum. Yaz aylarında “Bulut Oyunu”nun serüveni tamamlandı, İngiltere’ye gittim orada bir uzmanla çalıştım, geri döndüm sonrasında bireysel bir şekilde çalıştım ve çıkardım. Projeler bizden çıktığı için dolayısıyla ortak noktaları bulunuyor. En önemli noktası tekrar tekrar belirttiğimiz -kalbimdeki hikaye- yani kalbimde yatan şey. “Kukuruku:Bir Kuşun Hikayesi” oyununda bir kuş var. Kuş aslında yarı insan. Arkadaşıyla yaptığı bir yarış sonucu dünyaya düşüyor. Düştükten sonra da bir çerçevede farklı renklerin olduğu insanların arasına girmeye çalışıyor. Fakat o insanlar bütün tüylerini alıyor, tüysüz kalıyor. Tüylerini bulabilecek mi. Sembolik anlamda:kendini tekrar keşfedebilecek mi, kendi sesini duyabilecek mi gibi bir sorusu var. Bulut kendini nasıl keşfediyorsa Kukuruku da kendini bu süreçte keşfediyor. O anlamda benzer. Farklı bir form denemesi anlamında da benzer. Hem çocuğa hem de onunla ebeveyne hitap etsin, jenerasyonlar arası bir izleyicisi olsun istemiştim. O konseptle yola çıkmıştım. Nasıl “Bulut Oyunu” katılımlıysa ve katılımlı oyun anlamında yeniyse, “Kukuruku:Bir Kuşun Hikayesi” oyunu da konusu anlamında “Bulut Oyunu”yla aynı ve Kaşif Kumpanya çizgisiyle uyumlu bir başka oyunumuz. Yaşı biraz daha yüksek ve biçimi farklı. “Kukuruku:Bir Kuşun Hikayesi”nde anlatı tiyatrosu var ve fiziksel tiyatro biraz daha odakta. Anlatımı, “Bulut Oyunu”na göre biraz daha farklı.
Murat Yiğit: Ülkemizde çocuk tiyatrosu yaparken “teknik kullanmak” geri planda kalıyor bazı sebeplerden dolayı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Seyit Ali Çelik: Çocuk tiyatrosunda 15.yılıma yaklaştım. Çok fazla kötü çocuk tiyatrosu içerisinde de bulundum, kötü çocuk tiyatroları da gördüm. Provasız çocuk oyunlarına da şahit oldum. Yolda prova alıp, nasıl olsa çocuk anlamaz mantığıyla oynanmaya devam ediyor. Türkiye’de böyle bir çocuk tiyatrosu mantığı var olduğu için;prova süreci, teknik düşünme, metin analizi, dramaturji gibi terimler çocuk tiyatrosunun içinde maalesef yok. Kaşif Kumpanya olarak bu konu için Engin Baysal’ı transfer ettik. Deprem bölgesindeki oyunlarımızda Engin Baysal’ın dokunuşları çok önemliydi. Çocuk tiyatrosu üzerinde teknik düşünmenin önemini, iyi yapıldığında bir yetişkinin de keyifle izleyebildiğini görmenin keyfini bu süreçte yaşadım.
Murat Yiğit: Dünyada yapılan çocuk tiyatrosuyla ülkemizde yapılan çocuk tiyatrosunun ayrım noktaları nelerdir?
Engin Baysal: Türkiye’deki çocuk tiyatrosu şaklabanlık üzerine ya da animasyon üzerine kurulu. Tabii ki animasyonu küçümsemek ya da başka bir yere koymak için söylemiyorum. Tiyatrodan ziyade daha anime üzerine gidiliyor. Çocukları sadece eğlendirelim, dans ettirelim, şarkı söylettirelim ve bırakalım… Kaşif Kumpanya’yı bir araya getiren sebeplerden birisi de bu: çocuk tiyatrosu bu değil. Belki bizlerin yaptığında da eksiklikler var ama bir yerlerden çocuğa dokunmak. Belki de çoğu çocuk ve öğretmen ilk kez çocuk tiyatrosuyla karşı karşıya geliyor. Gittiğimiz okullarda, “Ee balon getirmemişsiniz”, “Kaç posta oynayacaksınız” diyen öğretmenler var. Bunlarla yüzleşince evet biz doğru bir şey yapıyoruz diyebiliyoruz. Çünkü çocuk tiyatrosu böyle bir şey değil. Yetişkin tiyatrosunda birçok hata yapabilirsiniz lakin çocuk tiyatrosunda en ufak bir hata,söylem çocukta ciddi bir olumsuzluğa yol açabilir. Özellikle deprem bölgesine giderken ciddi hassasiyetlerle gittik. Aslında hata yapmaktan korkarak gittik.Türkiye’deki çocuk tiyatrosu açısından tiyatronun eksik kaldığı yerler çok fazla. Ankara özelinde de Türkiye genelinde de birkaç ekip sadece başarılı ilerleme içerisinde.
Derya Ağaoğlu: Amerika’da danışmanım sorardı hep. Sorulara bakış açım basit 2 soruydu. Sorular “Ne için?” ve “Nasıl?” sorularıydı. Her derste, her yaptığımız işte ki biz büyük prodüksiyon ve küçük çaplı performanslar da yapardık, sadece dersin içinde yapacağımız aktivitelerimiz de olurdu. Her seferinde danışmanım “Ne için?” ve “Nasıl?” sorularını sorardı. Bunlar bana hep basit sorular olarak gelirdi. Nasıl ya içeriğini konuşmayacak mıyız, seyirciyi konuşmayacak mıyız, teori öğrenmeyecek miyiz falan derdim. Fakat ona bir süre teslim olduktan sonra baktım ki o çok kaslaşmış ve benim yaptığım işler de o iki soru üzerinden ilerliyor. Bence yurt dışında ister çocuk tiyatrosu ister yetişkin tiyatrosu olsun bu iki soru çok net, detaylarıyla, planlarıyla, sürecin nasıl sonlanıcağına kadar çok güzel detaylandırılıyor. Bundandır ki çok farklılıklar var. Farklılıklara şunları da dahil ediyorum: Yurt dışındaki çocuk tiyatrosu baktığındaki repertuarı. Bir kukla işi görürsün ve o kuklaya gerçekten kapanırlar çalışırlar. Bir çocuk operası işi görürsün onun uzmanını getirtir onu yaparlar. Büyük sahne prodüksiyonu görürsün ayrıca okullara gidecek oyunları görürsün. Bunların hepsi farklı süreçler, farklı uzmanlarla çalışılır ve işte oturmuş bir kültürün içinde de gayet temiz bir şekilde sorunsuz bir şekilde çıkar. Çünkü herkes rolünün ne olduğunu bilir. Ben o konuda Türkiye’yi farklı görüyorum. Bizde işler el yordamıyla ilerliyor. Şöyle bir şey hadi yapalım deyip atlanılıyor. Yapalım ama şunu ne olacak, bunu ne olacak, sonrasında nasıl kapatacağız süreci noktası havada kalıyor.
Engin Baysal: Türkiye özeline baktığında yaş grubu dahi önemsenmiyor. 3-10 yaş arası deyip geçiştirilebiliniyor.
Derya Ağaoğlu: Erken yaşlar için oyunlar aslında bir çocuk tiyatrosu değil aslında çok daha küçük yaşları kapsıyor. Çok daha küçük yaşların ihtiyacından yola çıktığı için farklı anlatım biçimleri var ama bir prodüksiyon çocuk tiyatrosu da daha genele hitap ediyor. Sahnede ilerleyen daha kapsayıcı bir şekilde çıkarken, jenerasyonlar arası oyun başka bir şekilde çıkıyor. Yurt dışında, Operasından tut, Erken Yaşlar Tiyatrosuna kadar farklı formların ne olduğu biliniyor ve o formlar hakkında çocuk tiyatrosu yapmak zorunda değil uzmanlığı olmak zorunda değil ama tiyatro yapıyorsa bir kişiyle de bunu konuşabiliyorsun. Kelime dağarcığında ve pratiğinde bunun var olduğu biliyorsun. Hiçbir zaman da öteki olarak bakılmıyor. Türkiye’de çocuk tiyatrosu diye bir ayrım var, ya da en fazla gelebildiğimiz nokta –çocuk tiyatrosu da tiyatrodur- noktası… Yurt dışı oraları çoktan geçmiş de içindeki formları nasıl deyimleyebilirim diye düşünüyor. Elementleri çok iyi ele alabiliyor. O noktada biz daha bazı isimleri bazı formları yeni duyurmaya çalışıyoruz. Böyle bir ayrım var. Türkiye olarak formlar konusunda bebek adımları atıyoruz, yurt dışı bu konuda tecrübeli bir yaşlı.
Murat Yiğit: Konservatuvar eğitimi veren üniversitelerde “Çocuk Tiyatrosu”nun detaylı işlenildiğini düşünüyor musunuz?
Engin Baysal: Konservatuar eğitiminin böyle bir imkanı olmuyor. Adı üstünde konserve bir eğitim sunmak zorundalar. 4 yıl içerisinde de bunun eksiklerini sadece “Çocuk Tiyatrosu” için değil, birçok tiyatro dalı için tamamlayamıyor. Her bir konservatuvarın farklı bir ekolü oluyor ve ekol üstünden gidiyor. Bu noktada “Mask Tiyatrosu” eksik kalıyor, “Kukla Tiyatrosu” eksik kalıyor, “Çocuk Tiyatrosu” eksik kalıyor. Konservatuar eğitiminin temelinden kaynaklanan bir sorun var.
Derya Ağaoğlu: Artık onu biraz YÖK’te sağladı. Eğitimde drama, eğitimde tiyatro, çocuk tiyatrosu, kukla tiyatrosu dersleri yavaş yavaş müfredata girsin istiyor.Özeller de bu konuda 4 senelik eğitim programlarını yeniliyorlar. Bu konuda nasıl bir uzman buluyor ve çalışıyorlar bilmiyorum, konu çerçevesinde eğitim almış birisi olarak bendeniz ders vermiyorum. Amerika’daki okulumda lisans öğrencileri çok genç öğrencilerdi. 18-19 yaşlarında bşaka bir şehirden gelen öğrencilerdi, yine de farkı gözetirlerdi. “Erken Yaşlar için Tiyatro”da ya da “Çocuk Oyunu”nda yer alacaklarsa ikisi arasındaki farkı bilirlerdi. Kendini bu işe oyuncu olarak adapte edebilirdi. Konservatuvar eğitimimi Amerika’da okudum. Türkiye’deki konservatuvar eğitimini bilmiyorum, zannediyorum ki buradaki oyuncu mezun olduğunda dördüncü duvarın ve sözün hakim olduğu tiyatroya daha alışkın geliyor. “Çocuk Tiyatrosu”, “ Gençlik Tiyatrosu” ve “Bebek Tiyatro”sunun hitap ettiği kitle anlamında daha farklı ihtiyaçları ve yöntemleri olabiliyor. Bu eğitimler genç yaştayken verildiğinde oyuncuya ya da eğitimciye çabuk bir alışma süreci yaşıyorlar. Eğitim fakültesinde bir iş yapıyorum. “Çocuğa ve Yetişkin” konusu ile duyuruya çıktık. Çalıştığım kişiler birkaç seneye öğretmen olarak çıkacaklar fakat ben Türkiye’ye gelmeden önce başka öğretim görevlileriyle “Eğitimde Drama” dersleri almışlar. “Performans Dersleri” almışlar. Benim sürecimde ilk etapta acaba ne oluyoruz dedikten sonra hemen adapte olabildiler. Senelerce dördüncü duvar işi yapmış bir oyuncudan ise çok çabuk adapte oldular ve iş çıkmak üzere orada.
Murat Yiğit: “Bebek Tiyatro”sunu açabilir misiniz?
Engin Baysal: Dünya üzerinde ve Türkiye özelinde de yaş grupları çok önemli. “Yteişkin Tiyatrosu” ve “Çocuk Tiyatrosu” olarak geçiyordu eskiden. Türkiye’de de yeni yeni “Gençlik Tiyatrosu” başlığı adapte oluyor. “Çocuk Tiyatrosu”nun içinde daha erken yaş grupları dediğimiz 03-04 yaş gruplarına hitap eden çocuk tiyatroları var. Yurt dışında anne karnında izlenebilecek ya da onlara uygun tiyatrolar da var. Lohusa ya da hamile kadınlar geliyor, orada bebeğiyle birlikte tiyatro deneyimleyebiliyor. “Anne Karnında Tiyatro” Türkiye’de bu hiç yok. “Bebek Tiyatro”su da ona has o yaş grubunun anlayabileceği. Sözü minimuma, duyguya ve bedene dayalı tiyatro biçimi.
Derya Ağaoğlu: 03-06 yaş grubuna oyun yapabiliyorsak, 00-03 yaş grubuna nasıl oyun yapabiliriz. 18-24 aya nasıl oyunlar yapabilirizden yola çıkmış. Deneysellik 1980’den beri avrupada yayılmış, sonrasında Amerika ve İngiltere çokça almış. Türkiye’ye de yeni yeni geliyor. “Bebek Tiyatrosu” yaş grubu her şeyi oyunla algılıyor.Sembolik bir şekilde anlıyor. Bir peçeteyi alıp buruşturuyor onu oyun yapıyor. Bir ses duyduğunda onu tekrar tekrar taklit ediyor. Ondan kendince çıkarım yapıyor. Tabii ki konuşamadığı için bunu biz de bilmiyoruz ancak kendince anlam çıkartıyor. Bazı tiyatrolarda diyprum ki “Peki biz bu anlamın içini nasıl geliştirebilirdik?” ve “Bunu nasıl bir performansa dönüştürebilirdik?”. Daha çok bedenin anlattığı, duyuların ön planda olduğu, duyuları aktive etmeye çalıştıkları, hikayenin kahramanın yolculuğundan çıkmadığı, ya lineal ya döngüsel ya da nedensellik barındırmadığı hikayelerin, performansların anlatıldığı bir tür. Küçük alanlarda küçük seyirci kitlesine oluyor. Çoğu anne bir çocuğa sahip olduğu zaman nasıl oynayacağını, çocuğun ihtiyaçlarını oyunla nasıl karşılayacağını bilmiyor. 35-45 dakika oyuncuların da modellemesiyle annelerin çocuklarla ya da bebeklerle beraber oynadığı bir seansa dönüyor. Annelerin sonrasında alıp çocuklarla evinde de ilerlettiği bir sürece dönüyor.
Murat Yiğit: Çocukların sahne önünde bulunmasının pedagojik anlamda bir engeli bulunuyor?
Derya Ağaoğlu: Amerika’da bir çocuk tiyatrosunda çalışmıştım. Kentucky’de Lexington Çocuk Tiyatrosunda özellikle yaz döneminde çalışmıştım. Yaz dönemi de şöyle bir dönem: Çocuklar yazın geldiğinde bir haftalık kamplara girerlerdi. Olay aslında pratik anlamda da şu: Anne-Baba işe gidiyor, çocuk zaten tüm sene okula gitmiş; yazın nasıl rahatlayabilir, kendi oyun oynayan ruhunu nasıl aktarabilir? Çocuklar yaz dönemine sabah saatlerinde geliyor ve akşam saatlerine kadar buradalar. ÜÇ farklı yaş bulunuyor. Bir tanesi 5 yaşların olduğu bir grubuydu ve bol bol drama yapılıyordu. O dramadan yola çıkıp haftanın son saatinde küçük bir oyunu ebeveynlerle paylaşıyorduk. Paylaşma ruhu diğer yaş grupları içinde geçerliydi. Onlar artık okuyup yazabildiği için kısa ve onların oynayabileceği metinler dağıtılıyordu onlara her hafta. Öncesinde de biliyorlardı hangi metni oynayacaklarını. Ona göre geliyorlardı. Tüm hafta çalışılıyor ve çok az teknik öğretiliyordu. Onların anlayabileceği şekilde Oyunuculuk 101,Ses 101 vb. ders veriyorduk sonrasında da hep oyun çalışıyorduk. Oyun çalışıldığında da fazlaca teknik öğreniyor, bunun farkında olmuyorlardı. Ebeveynlere temsil öncesi kamp yöneticisi tarafından şöyle söyleniyordu: “Onlar çok çalıştı, belirli replikleri unutabilirler. Bazı yerlerde ne yapacaklarını unutabilirler. Siz izlerken ben onlara bir şeyler söyleyebilirim. Onlar tüm hafta boyunca çok çalıştılar ve çok emek verdiler. Ne yaparlarsa yapsınlar,güzel bir şey ortaya çıkacak. Temsil sonunda bizler de onları alkışlayacağız.”diyordu. Sonrasında da oyun başlıyordu. Oradaki kültürde veliler “Ben bir prodüksiyon oyunundansa bir süreç izleyeceğim.” Bence süreç olduğun sürece hiçbir sıkıntı yok. Hatta bu süreç kendini tekrarlıyorsa da çok genç yaşta inanılmaz bir profesyonelleşme oluyor. 15-16 yaş öğrencilerim benimle tiyatro konuşup, tartışıp, direktif sunup sanki bir profesyonel oyuncuyu yönetiyormuş gibi bunu yapabilen oyunculara dönmüşlerdi. İçlerinden bunları gerçekten yapabilenler de aileleriyle birlikte aile prodüksiyonlarına çıkarlardı. O da bir süreç, aileleriyle aynı oyunda oldukları için oyunun konusunu konuşabiliyorlar, bunu yaşamlarına aktarabiliyorlar. Hep diyoruz, tiyatro en sosyal sanat formudur,hayata dair bir açılım sağlar. Oradaki öğrencilerimi,onlarla iş çıkarabilmeyi, onlarla hem bir yapıya alışmayı hem de oluşan organikliği özlüyorum.
Murat Yiğit: 2024/2025 tiyatro sezonu için repertuvar planınız nedir?
Derya Ağaoğlu: Benim ilk hedefim, 2023/2024 tiyatro sezonunda seyirciyle buluşturduğumuz “Bulut Oyunu”, “Kukuruku:Bir Kuşun Hikayesi” ve “Bahar Uyanışı” oyunlarını devam ettirmek. Tabii ki bu oyunlarda yeni şeyler çalışılır, içerisine yeni odak noktaları dahil edilir, bazı şeyler gözden geçirilir. Elimizdekini çeşitlendirmeyi hedefliyorum. Sıfırdan bir proje hazırlığına henüz başlamadık. Kaşif Kumpanya olarak “Kukla Tiyatrosu”na ağırlık veremedik. Yeni sezonda projelerimizden birisi olabilir. Bizler yeni kurulmuş bir kumpanyayız, Culture Cıvıc desteğiyle sürdürülebilirliğimizi sağladık. Birkaç proje başvurumuz oldu, onları bekliyoruz. Seneyeyi biraz da onlar belirleyecek. Yeniliği ilerlediğimiz yolda bulacağız.
Engin Baylas: Repertuvarımızda yer alan üç oyunumuzda da aslında biz ne anlatmak istiyoruz,bizim derdimiz ne sorularından yola çıktık. “Bebek Tiyatrosu”,”Çocuk Tiyatrosu” ve “Yetişkin Tiyatrosu” olsun bizim derdimiz ne meselesinden yola çıktık. Yeni sezonda da bu dertlerimiz yeni sezonda da devam edecek. Yeni bir dert edinirsek kısa zamanda onu da anlatmak isteriz.
Derya Ağaoğlu: Kaşif Kumpanya bu zaman kadar çocuklar ve gençler üzerinden ilerledi. Bu konuda bizlere çok istek geldi. Türkiye’de bu yok şu yok dedik ancak ülkemizde inanılmaz bir istek var, bu konuda çok mutluyum. Bizler de bu isteği karşıladık ancak bu süreçte hiç bakamadığımız bir” “Yetişkin Tiyatrosu” kısmımız var. O konuda da “Kukuruku:Bir Kuşun Hikayesi” şuna biraz öncü oldu: oyunumuz yetişkine hitap eden birçok elementi barındırdığını gördüğümüz için yetişkine uyarlayacağız 31 Mayıs 2024(Cuma) günü tarihinde. Kaşif Kumpanya 2024/2025 sezonunda yetişkin oyunlarıyla da var olacak.
Seyit Ali Çelik: Yetişkin oyunu konusunda şu an kaleme aldığım, günümüzdeki teknolojinin insanları nasıl delirtebildiğini anlattığım bir oyunum var. Sezon açılışında da prömiyerini gerçekleştireceğiz. Böyle bir planlamamız bulunuyor, diğer yandan da beklediğimiz projeler var. Proje olumlu sonuçlar alırsa Kaşif Kumpanya kendi yerinde kendi sahnesinde kendi oyunlarıyla giriş yapabilir gelecek sezona.
*****
Tiyatral Gazetenin 2.Sayısı Çıktı
Tiyatral gazete bu sayısında Türk tiyatrosunun değerli sanatçısı Ayten Gökçer’i andı. Mayıs ayında aramızdan ayrılan Ayten Gökçer’i unutmayan genç yazar ve genç gazeteciler kurduğu Tiyatral gazetenin Haziran sayısı bölümleri şöyle: