Gürol Tonbul’un “Al Gözüm Seyreyle (Oyunlar… Düşler… Anılar…) kitabı okuyucuyla buluştu.
Kitap Hakkında:
Anılar… Düşler… Oyunlar hayatımın ayrılmaz parçaları oldu; yıllar günleri tükettikçe iç içe girdi ve yine içsel bir yolculuk, bir yazma serüveni içinde buldum kendimi.
Oyunlar… Düşler… Anılar serüveninin üçüncü kitabı Al Gözüm Seyreyle böyle çıktı ortaya…
Bu kez –ağırlıklı olarak Türk Tiyatrosu’ndan esintiler var içinde. Yıllar içinden süzülüp gelen sorunlar, dostluklar, kıskançlıklar, üzüntüler, acılar, sevinçler ve hep umut etmek üzerine kurulu bir tiyatro anılar demeti, denemeleri ve tiyatro anekdotları…
Kısacası, benden, yaşadıklarımdan, anlatılanlardan, yazı- lanlardan ve yaşananlardan oluşan cümleler çıktı ortaya. Bu yazma serüveni -umarım- bu kez de sarıp sarmalayacak, içine çekecek sizi.
Çünkü, bu yazma serüveninin başlangıcı olan İyi ki Tiyatro Var ve Tiyatroya Bir Bilet yapıtlarına gösterdiğiniz ilgi umut- landırıyor beni.
Bu yapıtlarda tiyatronun yolculuğunu -kimi zaman öznel kimi zaman nesnel- anlatmaya çalıştım dilim döndüğünce… Anlatmaya çalıştım diyorum, çünkü çocukluğumda bir sinema salonunda seyrettiğim meddahı hiç unutamadım. Onun isim isme, cisim cisme, semt semte, insan insana benzer, geçmiş zaman söylenir, yalan gerçek iç içe vakit geçer tekerlemesini, o zaman “al gözüm seyreyle” deyişini ve anlattığı hikayeleri hiç unutamadım. O günlerde, çocukça kaleme almışım yaşadık- larımı… Ve sonuna, beni çok etkileyen “al gözüm seyreyle” cümlesini yazmışım…
İlerleyen yıllar ve yaşlar içinde yaşadıklarımı bazen iki üç cümle bazen sayfalarca kaleme almışım. O günlerden aklıma takılan sorudur: İnsan niçin anlatır, anlatmak ister? Anlatmak ve onları yazıya dökmek ihtiyacı, o yıllardan gelen bu soruya yanıt bulma isteğidir belki, bilmiyorum.
Tozlu defterlerden, tozlu anılardan çıktı Al Gözüm Seyreyle deyişi ve kitaba adını verdi.
Çocukluğumda gördüğüm meddah gibi çıktım sahneye, sopayı üç kere vurdum yere, açtım oyunların, düşlerin, anıların kapısını ve diyorum ki;
Al Gözüm Seyreyle!