Gerçek Hayattan Alınmamıştır… Önemli Olan Bu Mu Sahiden!?

Ayçe Özyiğit
1,7K Okunma

“Burası Çiçekçi Sokağı! Burası Pera! Burası dünyanın tam merkezi! Ne o şaşırdınız mı? Elbette dünyanın merkezi! İnsan nerede yaşıyorsa, dünyanın merkezi de orasıdır işte!”

20. yüzyılın başlarında Pera’da Çiçekçi Sokağı’nda bir cinayet işlenir. Ne katili bellidir cinayetin ne de nedeni. Bizler için bu cinayetin saklı dosyası aralanır. O aralık kapıdan bakışlarımızla içeri süzülüp tüm soğukkanlılığımızla şahit oluruz, yapılanlara ve yaşananlara. Kimi zaman işin içinde olabilmeyi dileriz, kimi zaman eğer orada olursak yapabileceklerimizden korkarız.

20. yüzyılın başında, İstanbul’da, Çiçekçi Sokağı’nda “faili meçhul” bir cinayet işlenir. Bizlerse, sadece sessiz kalma yükümlülüğüne sahip tanıklarızdır.

Tiyatro Kedi yeni sezona yeni bir oyunla “merhaba” dedi. Kosta Kortidis’in yazdığı Hakan Altıner’in rejisinde “Çiçekçi Sokağı Cinayeti” oyunu 1900’lerin İstanbul’unda geçiyor. Kadına yönelik cinsel şiddete ve onun getirdiği sonuçlara tanık oluyoruz bu oyunda. Özellikle son dönemlerde toplumca hassas olduğumuz bu konu, feminizme dair tüm duygularımızı ayağa kaldırıyor. Yapılanın hesabını sorma hakkı bize verilse hepimizin Despina’nın yolundan gideceği de oldukça aşikâr; çünkü artık toplumca sessiz kalmak zorunda bırakılmak istemiyoruz; çünkü artık bazı şeylerin bir bedeli olsun istiyoruz; çünkü artık bir tiyatro oyununda ya da bir sinema filminde ödenen sahte bedellerle tatmin olmak istemiyoruz. Sırf bu konuyu seçtiği için Hakan Altıner’e ve konuyu naif kalemiyle nakış nakış işlediği için Kosta Kortidis’e ayrıca teşekkür etmek gerekir.

Sahnede izleyeceğiniz şey popülist bir oyun değil. Hani biz toplumca, eserlerin altında “Gerçek hayattan alınmıştır” yaftasını görmeye hevesliyizdir ya. Bize çok sıradan bir sunum da yapsalar o etiketi gördüğümüzde ayrı bir heyecan duyarız. Bizden daha kötü durumlarda olanlar da vardır hesapta. Bu oyunun afişinde bu ibareyi görmeyeceksiniz belki, ama bu izlediklerinizin de kesinlikle bir oyun olmadığını bileceksiniz. Çünkü bazı olayların gerçek hayattan alınmamış olması onların gerçek olmadığı anlamını taşımıyor. İşte bu tam da öyle bir oyun.

“Çiçekçi Sokağı Cinayeti”nin oyuncuları da sahnede bir arada görmekten ayrı bir hoşnutluk duyacağımız güzide isimler. Deniz Türkali, Altan Gördüm, Özdemir Çiftçioğlu, Damla Cercisoğlu, Gökmen Kasabalı, Berkay Şengil ve Sadi Özen bu güzel oyunun oldukça başarılı oyuncuları. Herbiri dev bir isim olduğu için kendilerine hangi övgüleri sunsam yeterli gelmeyecek, en azından bunu biliyorum. Oyunun kostüm tasarımını Sadık Kızılağaç yapıyor. Dekor Tülin Pural’ın ellerine teslim edilmiş. Işık tasarımını ise Kemal Yiğitcan üstlenmiş.

Oyun son dönem Tiyatro Kedi oyunlarından biraz daha farklı. Tiyatro Kedi’nin sıkı takipçileri iyi bilirler. Genelde eğlenceli, umut vadeden ve her daim mutlu sonla biten Tiyatro Kedi oyunlarına alışılmıştır. Kosta Kortidis’in, Hakan Altıner’in ricası üzerine bir paragraftan yola çıkarak yazdığı tiyatronun yeni oyunu “Çiçekçi Sokağı Cinayeti” ise oldukça sert bir oyun. Kortidis’in kalemine aşina olanlar, elbette kendilerini biraz daha sert bir oyuna hazırlamışlardır tabii. Tiyatro Kedi’nin tarzı ile Kortidis’in’in yazımı birleşince, seyircinin sinir sistemiyle çok oynamayan, umut vaad eden, az da olsa mutlu olacağımız bir son sunan, seyrine doyulmaz bir oyun çıkmış ortaya. Stres topuna döndüğümüz şu günlerde ufacık çarpışmayla bile birbirine giren insanlar olduğumuzu varsayarsak, Tiyatro Kedi-Kortidis işbirliği birbirleriyle oldukça iyi uyum sağlamış ve bu birliktelikten bizi iyi hissettirecek nefis bir oyun ortaya çıkmış diyebiliriz.

Oyunla ilgili de kısa sohbetimizde Kosta Kortidis “Çiçekçi Sokağı Cinayeti”ne dair. Şunları söylüyor: “Ben, tek mekânda psikolojik gerilimleri yazan yazar, olarak tanınırım. Seyirci benim bu tarzımı seviyor. Oyunda, olayı hikâyelendirip biraz daha detaylandırdım, genişlettim. Kadına uygulanan cinsel şiddetin sonuçlarını her iki tarafın -hem uygulayan hem de maruz kalan tarafın- ayrı ayrı nasıl ödediğini görüyoruz. Bu olayın diğer insanlara olan etkilerine tanık oluyoruz.”

Hakan Altıner’e öteden beri büyük bir hayranlık duyduğunu da dile getiren Kortidis, sahnede yer aldığı ilk oyun Hakan Altıner’in “Sarıpınar 1914” oyunu olduğunu belirtiyor. “O dönemden beri hayranlığım var kendisine ama benden bir oyun yazmamı isteyeceği hiç tahmin etmediğim bir şeydi. Öyle olunca çok keyiflendim. Umarım çok çok oynanır ve karşılık bulur.”,diye de ekliyor.

Kaleme aldığı metinlerde mesaj vermeyi pek sevmeyen bir yazar Kosta Kortidis, “Ben bir şeyi anlatmayı planlarım, insanlar oradan bambaşka bir şey çıkarırlar, dolayısıyla benim söylemek istediğim anlaşılmayabilir. Bu nedenle herkes istediğini seçmek konusunda özgürdür.” diyor. Biraz spoiler vermek gibi olacak ama, oyunda özellikle dikkatimi çeken kısım, bugün hala bir kadına kendine ait bir eşyaymış gibi dilediğini yapma, onu alıp-satma hakkına sahip olduğunu düşünen kişilerin varlığı sözkonusu ve bu insanlar maalesef aramızda yaşamaya devam ediyorlar.  Birçoğumuzun onlarla tek ortak noktası aynı havayı soluyor olmak olsa da, gerçek bu ne yazık ki. Geçenlerde okuduğum bir makalede, “Verilen mesajları alması gereken kesim zaten tiyatroya giden kesim değildir.” deniyordu. Bu söze çok katılmasam da,  “Çiçek Sokağı Cinayeti”nin sözü umarım gerçekte ona ihtiyacı olan insanlara da ulaşır. Hatta umarım mümkün olan en geniş kitleye ulaşır ve yaşadığımız yer daha nefes alınası bir yer haline gelir!

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku