Geçmişten Gelen Sese Görüntü Eşlik Ederse : “Radyatro Show”

Tolga Polat

Nostalji yani geçmişe özlem öyle yaygındır ki bazen içimizden bir parçamızmış gibi gelir… Özlem duygumuz ile günümüzün karamsar görüntüsü birleşince Ah nerede o eski günler” deriz… Nostaljiyle yaşar ve onu kendi sırtımızda taşırız, onunla yürürüz, zor zamanlarda ona sarılırız… Sanki önümüzü göremediğimiz o en zor günlerde nostalji ile birlikte her şey berraklaşır… Modası geçmiş bir plakta duyduğumuz ses, siyah beyaz eski fotoğraflar, defalarca izlediğimiz bir Yeşilçam filmi ve sahaflarda bulabileceğimiz eski kokan kitaplar bize hep, tatlı bir gülümsenin yarattığı samimiyet ile geçmişi anımsatır… Bazen, geçmişe duyduğumuz özlem öyle büyüktür ki özlemin kendisi oluruz… Nostalji denilince elbette bunların dışında üzerine dantel örtüler serilmiş radyo gözümüzün önüne gelir… Müziğin ve ajans haberlerinin radyonun bize çağrıştırdığı en temel kavramlar olduğu şüphesiz… Peki Radyo Tiyatrosu?

Radyo tiyatrosunun ilk kez Almanya’da, Berlin Radyosu tarafından mikrofona konduğu söylenir… İlk dinlenen eserinde Schiller’in “Haydutlar” ı olduğu rivayet edilir… İlk radyo tiyatrosu programının tarihi tartışmalı da olsa, yaygınlaşması İkinci Dünya Savaşı sırasında olmuştur… Almanya, İngiltere ve Belçika’da, sığınaklarda bombardımanın bitmesini bekleyenler için ilgi çekici programlar tasarlanırken radyo tiyatrosu, dramanın etkin illüzyon gücü ile müzik programlarının önüne geçmiştir…

Türkiye’de radyo tiyatrosu, İstanbul Radyosu tarafından 1950’li yıllarda ilk örneklerini vermeye başlamıştır… Baki Süha Ediboğlu, Ekrem ve Cemal Reşit Rey kardeşler ilk mikrofona ses verenlerdir… Onları, Bedia Muvahhit, Afife Ediboğlu, Hadi Hün, Perihan Tedü, Kemal Tözem, Sami Ayanoğlu, Şaziye Moralı, Vasfi Rıza Zobu, Ercüment Behzat Lav, Behzat Butak, Suavi Tedü gibi ünlü tiyatro sanatçıları izlemiştir… Televizyonun olmadığı, radyonun evde dinlenebilen tek kitle iletişim aracı olduğu dönemde radyo tiyatrosu gitgide bir geleneğe ve alışkanlığa dönüşmüştür… Hemen ardından “Arkası Yarın” türü radyo programlar başlamıştır… 1950’lerde önce çocuklar için arkası yarınlar üretilirken,  yetişkinlerin de bu radyo dizilerini izlemeye başlaması üzerine “büyükler için” arkası yarınlar üretilmeye başlanmıştır… Televizyonun olmadığı dönemlerde “Arkası Yarın” kuşakları da altın çağını yaşamıştır…

Bu nostaljiyi Dünya’da belki bir ilki gerçekleştirerek hatırlatan Tiyaro Ak’la Kara, “Radyatro Show” adlı oyunları ile dikkat çekiyor… 5 oyuncunun 40 karakter 60 efekt malzemesi kullanarak Jules Verne’nin “80 Günde Devri Alem” romanını Savaş Özdural’ın sahne uyarlaması ile canlandırdığı çalışma, görüntülü radyo tiyatrosu olması nedeniyle Türkiye Tiyatrosu açısından şüphesiz bir ilk… 2011 yılından beri farklı ve dikkat çeken projelere imza atan Ak’la Kara bu kez çıtayı bir hayli yükselterek bir anlamda devrim sayılabilecek bir çalışmayı başarıyla izlettiriyor… Esasında tiyatronun kuruluş öyküsü de bir hayli ilginç… Kurucuları Savaş Özdural ve Kerem Kobanbay’ın yolları ortaokuldayken bir yaz kampında tanışmaları ile başlıyor… Bu yaz kampının ardından ertesi yıl evlerinden uzak bir lisenin bahçesinde birbirleri ile tekrar karşılaşıyorlar… Sınıf dağıtımında ayrı sınıflara düşmüş olsalar bile sonradan yine aynı sınıfa hatta aynı sıraya düşüyorlar… Lisede okul tiyatrosunu kuran ve başrolleri oynayan ikili mezun olduklarında hiç tereddütsüz Konservatuar sınavlarına giriyor ve ikisi de 1988 yılında MSÜ Devlet Konservatuarının tiyatro bölümünü kazanarak okul hayatlarını sürdürüyorlar… Yaz kampı ve okul sürecinde başlayan dostluk önce seslendirme stüdyosunun kurulması ile perçinlenirken 2011 yılında da Ak’la Kara’nın doğmasına vesile oluyor…

Ali Gökmen Altuğ’un Süpervizörlüğünde hazırlanan Radyatro Show’da Özdemir Çiftçioğlu, Pelin Turancı, Fatih Gülnar, Fatih Özacun ve Savaş Özdural rol alıyor… Görsel bir şölen havasında ve öykünün dramatik bütünlüğünü de başarıyla sürdüren oyuncular, bir hayli zor olan efektleri de bizzat kendileri gerçekleştiriyor… Tüm oyuncular, sahnede birbirinden farklı rollerini canlandırırken, eşanlı olarak bir radyo tiyatrosunun şüphesiz inandırıcı olmasını sağlayan atmosferini de başarıyla yansıtıyorlar… Oyuncu açısından role nefes vermenin ötesinde eşsiz bir deneyim olsa gerek… Işık tasarımının Gökhan Arsın’ a dekor tasarımının Zafer Yardımcı’ ya ait olduğu bu özel çalışmanın kostüm tasarımı Pelin Turancı’ ya ait… Dramatik anların bütünlüğüne katkı sağlaya müzikler ise Fatih Özacun tarafından yapılmış… Tüm oyuncular ve özellikle Özdemir Çiftçioğlu ve Fatih Gülnar aktarılan dramatik bütünlüğün peşini bir an olsun bırakmadan rollerine nefes oluyorlar… Savaş Özdural Bay Phileas Fogg ‘da ölçülü yorumu ile dikkat çekerken oyunun tek bayan oyuncusu olan Pelin Turancı eylem ve duygu bütünlüğünü içtenliği ile yansıtıyor…

Ayak seslerinden, yıldırımlara, motor sesinden tabak çatal şıkırtılarına kadar pek çok efekt eşliğinde bir hayal dünyasına çıktığımız radyo tiyatrosu bu kez bambaşka bir biçimde görsel bir şölene dönüşerek sahnede hayat buluyor… Bu nostaljiyi yaşamak hatta bu farklı anlatım biçimine ilk kez görerek tanık olmak isterseniz Radyatro Show’u mutlaka izleyin…

Meraklısı için dinleyebileceğiniz Radyo Tiyatrosu örnekleri : 

Dostoyevski-Beyaz Geceler / https://www.youtube.com/watch?v=FxcN4XSvZio

Gogol-Palto  / https://www.youtube.com/watch?v=2OCTvSLkeLE&t=34s

George Orwell-Hayvan Çiftliği / https://www.youtube.com/watch?v=jm-mJ0AONFg

Victor Hugo-Sefiller / https://www.youtube.com/watch?v=kZG0S6XJ5as

Balzac- Vadideki Zambak / https://www.youtube.com/watch?v=ygnrZrubVpo

1

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku