Yıl 1999, Ankara’ya zamanın Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin ile söyleşi yapmaya gidiyorum. Devlet Tiyatroları’nın kapısından girerken telefonum çalıyor, arayan Radikal muhabiri Rahmetli Şehnaz;
Şehnaz: Musti, Lemi Bey’i görevden almışlar, doğru mu?
Mustafa: Bilmem, kapıdan şimdi girdim, dur sorayım.
Basın Bürosu’nun kapısından kafamı uzatıyorum.
Mustafa: Atilla, Lemi Bey görevden mi alındı?
Atilla: Hoş geldin, evet görevden alındı, yerine Rahmi Dilligil atandı.
Mustafa: Başrejisör kim oldu?
Atilla: Ferdi Bey. (Ferdi Merter Fosforoğlu)
Mustafa: Şehnaz, haber doğru, yerine Rahmi atanmış, Ferdi de Başrejisör.
Durup dururken, bu diyalog neden aklıma geldi biliyor musunuz? Rahmetli Ferdi Merter Fosforoğlu ile sıcağı sıcağına yaptığım söyleşinin sonunda gizli.
“Ferdi Bey, tüm bu açıklamalarınızdan sonra, son olarak şunu sormak istiyorum. “Bizim darbemiz iyidir”mi diyorsunuz?
“Evet, öyle söylüyorum. Doğru dediğiniz şeyi yapmak için her şey mubahtır. Her yol denenebilir.” (Tiyatro… Tiyatro… Dergisi, Sayı 95-96, Eylül-Ekim 1999)
***
Sihirli kavram: “Her yol mübah.” Ne için? “Doğru dediğiniz şeyi yapmak için.”
Yazının kalan bölümünü bu iki kavramı unutmadan okumanızı öneriyorum.
Tiyatro… Tiyatro…’nun tarihi boyunca, siyasilerle, bürokratlarla kapalı kapılar ardında kurulan ilişkileri hep eleştirdik, tiyatroya zarar verdiğini haykırdık. Efsane Başkan Yılmaz Büyükerşen’i bile eleştirdik. Yıldırım Fikret Urağ yakın tanığıdır.
Orhan Alkaya da en sert eleştirileri yapmaktan hiçbir zaman sakınmamıştır. Aynı sayıda Alkaya’nın yazısının başlığı: “Saray Darbesi ve Boomerang”
“‘Doğru dediğiniz şeyi yapmak için her şey mübahtır. Her yol denenebilir’ diyen sanatkâr içinizi burkacak, kim bilir ‘kıyamet alameti’ sayanlarınız çıkacak bu tuhaf tuhafiyeyi.”
“Yeniden yapılanma yolunda atılan olumlu adımlar çoktan unutuldu. Yemek saatinden önce baskın verip, elini yıkamadan sofraya oturanlar, temiz tabakları da yeniden bulaşıkhaneye göndermek üzere.” (Tiyatro… Tiyatro… Dergisi, Sayı 95-96, Eylül-Ekim 1999)
Oysa…
Yıllar önce bir gün…
Tiyatro Ödülleri töreni yapacağız, aynı güne Beykoz Belediyesi’nin Tiyatro Salonu açılışı denk gelivermiş. Başkan Muharrem Ergül beni, ben onu davet ediyorum ama mümkün değil tabii ki. Etkinlikleri ayrı ayrı yapıyoruz.
Ödül Töreni’nde ilk defa Orhan Alkaya yok, gelemeyeceğini de söylemedi. Beykoz’a gitmiş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da açılışa gelecekmiş. Alkaya, kısa süre sonra İstanbul Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni oldu. Nerden şimdi aktardım bu olayı? İlkeler diyoruz ya! “Doğru dediğiniz şeyi yapmak için her şey mübahtır. Her yol denenebilir”i, eleştiriyoruz ya! Doğru dediğiniz şeyi yapmak için lacilerinizi giyip, Belediye Başkanı’nı, Bakan’ı kollamak, peşinde koşmak mübah mı ki? Rahmi’ninki yanlış, sizinki doğru!
***
Orhan Alkaya, Zeynep Altıok, Eren Aysan, Cezmi Baskın, Bilgehan Oğuz, Levent Üzümcü imzalı, 27 Temmuz 2024 tarihinde yayımlanan bildirideki (https://tiyatrodergisi.com.tr/izmir-buyuksehir-belediyesi-sehir-tiyatrolari-kurucu-danisma-kurulunun-zorunlu-aciklamasi/) şu satırlar ilgimi çekti: “Bu maddenin de ortadan kalkmasıyla gördük ki üç yılın sonunda, aday olanlar arasından Başkan’a sunulacak isimleri belirleme yetkisi Tiyatro Yönetim Kurulu’na devredilmiş! Kısaca, yeni Genel Sanat Yönetmeni’ni, eski Genel Sanat Yönetmeni’nin ve doğrudan atadığı üç üyenin çoğunluğu sağladığı bir kurul seçecekmiş! Eşsiz ve “hanedan” çağrışımlı bu yönetmelik maddesini kabul etmemiz, elbette mümkün değildi.”
İmza sahipleri, kendi önerdikleri yönetmeliği ya okumamış ya da yaptıkları yönetmeliği anlamamış. İyi de kim yaptı bu yönetmeliği? Kurucu Danışma Kurulu değil mi?
Yönetmelikte böyle bir madde yok, yönetmelik sonradan da değişmemiş. (Son değişiklik hariç, öncesinde arada derede bir değişiklik olduysa da bilgim yok.)
“Başvuranların projeleri Belediye Başkanı tarafından oluşturulan bağımsız bir kurulun değerlendirilmesi sonucu…” belirleneceğini söylüyor, hiç bir maddede de adayları belirleme görevi Tiyatro Yönetim Kurulu’na verilmiyor, Yönetim Kurulu’nun görevleri arasında da sayılmıyor.
Ancak, daha önemlisi yukarıdaki bildiriyi yayımlayan imzalar maalesef, hiç istemediğimiz, hep karşı çıktığımız bir durumu gerçekleştirip tiyatroya dışardan müdahale yapmışlar; hiçbir görevleri ve yetkileri olmadan tiyatroya müdahale etmişler, yapmamalıydılar.
Çünkü, Geçici Madde-6 (1) çok açık.
“3 yıllık ilk yapılanma döneminde, ilk sezonda iki kez Danışma Kurulu’nun denetim ve gözetimine başvurulur. Danışma Kurulu incelemelerinin sonucunu bir raporla Belediye Başkanına bildirir.”
Görüldüğü gibi Danışma Kurulu’nun görevi 3 yıllık ilk dönemin ilk yılının sonunda sona eriyor. Yönetmelik, 3 yıl sonra Genel Sanat Yönetmenini belirlemek için, başvuranların dosyalarını incelemek ve Başkana adayları önermek için bir uzmanlar kurulu oluşturma yetkisini Belediye Başkanı’na veriyor. Demek ki Kurucu Danışma Kurulu’nun görevi sona ermiş. Yönetmelik, sonrasında Belediye Başkanı’na yeni bir Kurul oluşturma yetkisi vermiş, bu Kurul’a da başvurucuların dosyalarını inceleyip uygun bulunanları Başkan’a önerme görevi veriyor.
Sonuçta, Kurucu Danışma Kurulu yetkisiz olarak toplanmış, yeni Genel Sanat Yönetmeni adaylarını belirleme görevinin Yönetim Kurulu’nda olduğunu sanarak, üstüne vazife olmayan işlere kalkışmış, bu kalkışmanın sonucunda oldukça özerk; siyasilerin ve bürokratların müdahalelerinin önünü kapatmayı öngören yönetmelik yine ve maalesef tiyatro insanlarının, siyasilerle kurdukları ilişkilerle yara almıştır. Herkesin ama herkesin “yapmayın ya, oldu mu şimdi?!” serzenişlerine yol açmış, güzel İzmir’in emekleme aşamasındaki tiyatrosu yaralanmıştır.
Oldu mu şimdi?!
***
O zaman turpun büyüğünü heybeden çıkartalım.
Yücel Erten, İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın yönetmeliğini ölümüne savunmuş, müdahale etmek isteyenleri “darbecilikle” suçlamış, deyim yerindeyse yönetmeliğe karşı yapılacak her müdahaleye karşı yönetmeliğin önüne yatacağını haykırmıştı.
Bu haykırışları zaman zaman eleştiri dozunu aşmış, insanları küçümsemeye, hainlikle damgalamaya hatta ihanete varan suçlamalara kadar uzanmıştır.
Oysa yönetmeliği öneren Kurucu Danışma Kurulu üyeleri, önerdikleri ve Belediye Meclisi’nce kabul edilen özerk (!) yönetmeliği, gözlerini kırpmadan delmişlerdir.
Kurucu Danışma Kurulu üyelerinin tamamı kusurlu hatta suçludur ama Yücel Erten hepsinin önüne geçmektedir çünkü çocuğum dediği tiyatronun yönetmeliğinin kendisine dönük delinmesine ses çıkartmamış hatta balıklama atlamıştır. Çok ayıp etmiştir.
“Madde 7-(2) Seçme süreci, Genel Sanat Yönetmeni’nin aranan şartların 3 ay önceden belediye tarafından ilanen duyurulmasıyla başlar. Bu duyuruda adayların 3 yıllık somut bir projelendirme ile başvurmaları istenir. Adayların projelerinde genel anlamda 3 yıllık hedefler, repertuvar perspektifleri, 3 yıl içinde ihtiyaç duyacakları konuk sanatçı ve teknik eleman sayılarını somut olarak belirtmeleri istenir. Başvuranların projeleri, Belediye Başkanı tarafından oluşturulan bağımsız bir uzmanlar kurulunun değerlendirmesine sunulur. Genel Sanat Yönetmeni, bu kurulun değerlendirmesi sonucu belirlenen adaylar arasından; 3 yıllık bir süreli sözleşme ile Belediye Başkanı’nca atanır.”
“Açıklamayı yapan Kurul üyeleri bence dürüst değil. Gerçek dışı beyanda bulunuyorlar: Yücel Erten’in bu başvuruya katılmak için herhangi bir girişimi olmamıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilanına Yücel Erten’in bir başvurusu yoktur, herhangi bir dosya filan göndermemiştir. Kurul üyeleri, -büyük olasılıkla başvuruları doyurucu bulmadıkları için- Orhan Alkaya ve Hülya Nutku aracılığıyla, o sırada Kıbrıs’ta bulunan Yücel Erten’e ‘Kurucu Genel Sanat Yönetmeni’ olarak görevi üstlenip üstlenemeyeceğini sormuşlardır. Yücel Erten, böyle bir görevin kendisine onur vereceğini belirtmiş; ancak bir şaibeye yol açmaması için, bu önerinin Kurul tarafından oybirliği ile getirilmesini şart koşmuştur. Oybirliği sağlandığı bildirilince de 08.02.2021 tarihinde Kurul’dan istifasını göndermiş; sonra da Kurul’la herhangi bir ilişkisi olmamıştır.” Yücel Erten (https://tiyatrodergisi.com.tr/yucel-ertenden-izbbstye-dair-7/)
İlk bir yılda görev yapacak olan Kurucu Danışma Kurulu yönetmeliğin üstünde mi ki bu öneriyi yapabiliyor?
Böyle bir yöntemin, yönetmeliğe aykırı olduğu Yücel Erten’in o zaman aklına gelmedi mi?
Yücel Erten samimi olsun ve şu soruya yanıt versin; önerilen isim bir başkası olsaydı yine de yönetmeliği deler miydi?
Bunca zamandır canhıraş bir biçimde yönetmeliği savunan, delinmesine karşı çıkan Erten, bence bir başkasına onay vermez, yönetmeliği Kurul’un önüne koyardı, söz konusu aday kendisi olunca “bir şaibeye yol açmaması için, bu önerinin Kurul tarafından oybirliği ile getirilmesini şart koşmuştur.”
Oybirliği yöntemini yönetmeliğin hangi maddesinden aldınız? Yönetmelikten alınmayan yetki kullanılırken Yücel Erten neden karşı çıkmadı, o sırada hâlâ Kurul üyesiydi. Daha dakika bir, gol bir denecek kadar rahatsız edici bir yöntemi Yücel Erten’in de içinde bulunduğu Kurul delerken hiç mi rahatsız olmadınız? Yaptığınız; “Yönetmeliği tanımıyorum, saygı da duymuyorum.” demek değil mi? Erdoğan’ın tavrından ne farkı var bu duruşunuzun?
AKP müdahale etmedi…
Reis’in dahli yok…
Siyasiler çomak sokmadı…
Bürokratlar orda burda kulis yapmadı…
Hepsini siz yaptınız, bile isteye kendi çıkarlarınız, egolarınız yüzünden yaptınız. Güzelim tiyatroyu doğmadan elbirliği ile ne hallere soktunuz?!
Bunca yılın tiyatro insanlarısınız, siyasilerle kol kola girmekten erinmediniz, kendi yaptığınız yönetmeliği yine kendiniz deldiniz. Umarım “bir kereden bir şey olmaz” dememişsinizdir.
Kendi yaptığınız yönetmeliği, okuyup anlamadığınız için değiştirilmesine vesile oldunuz.
Çok ayıp ettiniz çok.
Sakının, sakının ki tiyatronun ilâhları çarpmasın.
Elbirliği ile “Bizim darbemiz iyidir.” dediniz. Afferin size!