“Dünya Yerinden Oynar”: Olagelen Fenalıklar Değil, Gerçekleşmemiş Hayaller Yıktı Bizi

Mustafa Kara
4,K Okunma

Rivayet olunur ki; yalı çapkınları balık avlamak için suyun üzerinde havada sabit durabilir. Balıkları görür görmez suya dalabilmek için yaptığı bu hareketi, insanlar farklı yorumlar. Hele de yalılarda yaşayan pek bir hassas ahali… Gel zaman git zaman, Türkiye’nin hemen tüm sulak alanlarında yaşayan kuşun adı “yalıları gözleyen kuş”a, “yalı çapkını”na çıkar.

Anlatacağımız hikâye bu değil ama, biz, yani izleyiciler bu hikâyede yalıları gözleyen yalı çapkınlarıyız. Sezon başında DasDas’ta prömiyerini yapan, Şebnem İşigüzel’in yazdığı, Mert Fırat’ın yönettiği “Dünya Yerinden Oynar”, boğaz kıyısında bir yalıda geçiyor. Zamansız bir hikâye bu, her zamanın hikâyesi, zamana meydan okuyan bir hikâye. DasDas “özgür ruhlara müzikli bir oyun” oyun olarak tanıtıyor ve “Herhangi bir yerde, belki uzakta bir ülkede ya da önünden geçtiğiniz bir evde duyabilirsiniz kadınların sesini. Oyunumuz İstanbul’un yalılarından birinde geçer” diye giriyor hikâyeye. İşte oyunun seyircileri de bu yalıyı gözleyen yalı çapkınları…

Yönetmen Mert Fırat, Elele’ye verdiği röportajda, izleyicilerin şarkının, dansın ve eğlencenin olduğu çok hareketli bir oyunla karşılaşacağını söylemiş: “Ve hep böyle gideceğini zannedecek son dakikaya kadar. Çünkü aslında finalinde sürprizi olan oyunlardan ‘Dünya Yerinden Oynar’. Fakat o sürpriz hepimizin maalesef alışık olduğu, artık şaşırmadığımız sonlardan biri. Büyük bir U dönüşü var oyunun ve o dönüşten sonra çok başka bir umuda açılıyor ve çok başka bir söylemi dile getiriyor.”

KADIN HAREKETİNİN SÖZÜ, EYLEMİ

Oyunda 7 kadın oyuncu var ve tümü danslarıyla, şarkılarıyla eşsiz bir performans gösteriyor. Alara Canay, Emine Doruk (Gökşen Ateş), Melisa Akman, Özge Borak, Özge Fışkın, Rana Büyükyılmaz ve Su Sonia’nın hayat verdiği 7 kadın karakteri, ortak ve farklı yönleriyle tüm kadınlara ışık tutuyor. 

Adını da aldığı üzere, son dönemin en dinamik toplumsal muhalefetlerinden biri olan kadın hareketine göndermelerle dolu bir oyun “Dünya Yerinden Oynar”. Dünyanın farklı yerlerinden kopup gelmiş, aynı yazgıyı paylaşan, köle pazarlarının vahşi dünyasını yaşamış ve hayatın bir anında bu yazgıya birlikte direnen 7 kadın var yalıda. “Kendileri için” dans ederek, şarkılar söyleyerek ve neşeyle direnen kadınlara dönüşen 6 cariye ve 1 kız kardeş. Zaman akar, onlar hep oradadır.

Elbette hikâyenin izleyicilere anında geçen tüm göndermeleri bugüne. “Kuru-sulu”dan, “dedim, olabilir”e; müzik yasaklarından baskı rejimine pek çok politik gönderme izleyicide anında karşılığını buluyor. Oyun bu yönüyle izleyiciyi ilk andan itibaren içine çekiyor, duyarlı olduğu yerden yakalıyor, alkışı aşan bir etkileşime ulaşıyor. Şarkılara yüksek sesle eşlik etmekten, slogan atmaya; danslarla sallanan bedenlerden alkışlara güçlü bir uyum var yalıdakiler ile yalı çapkınları arasında. Sokağın gücünün bir tiyatro salonunda yeniden üretilmesi bu, kadının gücü…

ACILARLA DOLU HAYAT, NEŞE İLE DİRENİŞ

Oyunun müzikleri Persenk’e ait. “Dillere persenk reklam müzikleri, sözleri, klipleri…” diye kendini tanıtan, sosyal medyasında açıklamasını “jingle sanatı” diye yapan bir ekip. İlk andan zihninizde bu imaj oluşuyor zaten. Oyunun toplamında özel bir yerde duran koreografi Canberk Yıldız’a ait. Müziğin canlı olarak icra edildiği oyunda koro şefi Başak Doğan, vokal düzenlemeler ise Başak Doğan ve Ezgi Barhan’ın imzasını taşıyor. Orkestrada ise Barış Baykan, Cem Konuk, Efe Ekşioğlu, Emil Tan Erten ve Ezgi Daloğlu yer alıyor.

“Dünya Yerinden Oynar” için yapılan müzik ve dans vurgularının üstesinden fazlasıyla gelen bir yaratıcı-icracı ekip bu. Daha ilk andan yükselen gece kulübü müziği, ışık oyunları, gösterişli sahne, göz alıcı kıyafetler ve yer yer “hiç bitmeyecek” hissi veren dinamizmi ile alışılageldik müzikallerden farklı. Müzisyenlerin kıyafetlerinin gündem olduğu, festivallerin yasaklandığı, popstarların hapse atıldığı bir ülkede şaşırtıcı değil. Neşe ile direnişin yer yer eş anlamlı kullanıldığı günlerden geçiyoruz. “Dünya Yerinden Oynar” da, tam da bu iklimde bir yere oturuyor. Baskı rejimi kadar, kadına yönelik şiddetin de etkili biçimde vurgulandığı bir metni var oyunun. Kulağımızın zaten aşina olduğu hareketli şarkılar, danslar, ışık ve duman oyunlarıyla altı çizilen “neşe”nin arkasındaki acı ve hüznün de altını çizen bir oyun var sahnede. “Olagelen fenalıklar değil, gerçekleşmemiş hayaller yıktı bizi” diyen kadınların tek tek hayat hikâyeleri ve birlikte yaşadıkları acılarla bütünlenen bir “cins kırım” vurgusu oldukça farklı bir üslupla anlatılıyor.

Oyunun yazarı Şebnem İşigüzel’in İstanbul’un tarihinden kadın ve direniş öyküler anlattığını zaten biliyoruz; sıklıkla “Kadınların, Türkiye’deki en güçlü muhalefet olduğunu düşünüyorum” dediğini de… Bu yaklaşım oyunun özünde var. Oyunun daha çıkış noktasındaki gücü, tüm süreçlere de damgasını vuruyor. Hikâyenin akışında umut ve umutsuzluğu, iyimserlik ve karamsarlığı sıklıkla yer değiştirirken görmek mümkün. Neşe ağır bassa da, neşeyle birlikte kederi de…

Yine de izleyicilerin arasında dolaşırken, hatta dönüşte otobüste bile birkaç kez kulağımıza çalınan “böyle bir oyunu neden bir erkeğin yönettiği” eleştirisini not düşmezsek olmaz. 

“Dünya Yerinden Oynar”ı, 17, 18 ve 31 Ekim günleri DasDas’ta izleyebilirsiniz.

MUSTAFA KARA

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku