“Doğumgünün Kutlu Olsun Nâzım Hikmet”

Özgür Başkaya

Nâzım Hikmet’i anlatmaya gerek yok. Artık ve bir şekilde Nâzım biliniyor. İşte bu yazıda bilinenleri değil öznel şeyleri söyleme gereği duyuyorum. Nâzım Hikmet’in 119. yaş gününde..

Ben büyük şairle 6 yaşımda tanıştım. Fikret amcamla (Fikret Başkaya) oda arkadaşıydık. Demem o ki amcam beni tanıştırmıştı. Ben okumayı biraz erken söktüğümden (o zamanlar) karşılıklı okuyabiliyorduk.

Anlaşıldığı üzere, bir çocuk olarak o zaman benim için daha önemli olan, oda arkadaşımla birlikte zaman geçirmekti.. Fakat bir süre sonra işler değişti ve onun tanıttığı şairin şiirlerini okumak her şeyin önüne geçti.. Sonraları ‘’Memleketimden İnsan Manzaraları’’ kitabını okumaya başladık. Ben hızla ezberliyordum. En sevdiğim bölüm “Peder-Halil” bölümüydü. Ben ezberden okuyordum amcam da bana eşlik ediyordu.  Ben Peder amcam Halil idi.

Zaman geçti aradan ve ben Nâzım okumaya devam ettim. O kadar sevmiştim ki şairi ortaokulda arkadaşlarımla paylaştım, tanıtmaya çalıştım. Hatırladığım kadarıyla arkadaşlarımın aileleri çocuklarının bu şairi okumalarına sıcak bakmıyorlardı. Şimdi anlıyorum ki 12 Eylül faşizminin sanata ve ideolojiye vurduğu en büyük darbelerden biri de buydu.

Lisede okullar arası bir şiir buluşmasında ‘’Memleketimi Seviyorum’’ isimli şiiri ile hem şairi onurlandırdım hem de en iyi şiir okuyan kişi seçilerek kendimi.

12 Eylül faşizminin yavaş yavaş erimeye başladığı günlerdi. Ben üniversiteye yeni başlamıştım. Aldığım ilk kredi ve annemin (Şendağ Başkaya) desteği ile Nâzım Hikmet’in Bulgaristan’da basılmış 8 ciltlik ‘’Nâzım Hikmet’in Tüm Eserleri’’ ve Ekber Babayef’in bu büyük esere yazdığı önsöz kitabını Ankara’daki “A Kitabevi” aracılığıyla almıştım. Kütüphanemde halen insanlarla paylaşmadığım, paylaşmaya kıyamadığım tek eser budur.

Nâzım Hikmet’in destanları üzerine üniversitede tez verdim. Onlarca şiir dinletisi yaptım Nâzım Hikmet üzerine ve onun için. Onlarca söyleşide, panelde, konferansta konuştum Nâzım Hikmet üzerine ve onun için.

Onu tanıtmak,  onu sevdirmek, onu insanların içselleştirmesi adına.

Şiirlerini, uzun şiirlerini, bir romanını (Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim) oyunlaştırdım.

“Jokond ile Sİ Ya U”, “Taranta Babu’ya Mektuplar”, “Şeyh Bedreddin Destanı” eserlerini oyunlaştırdım, yönettim ve oynadım.  Hem de yıllarca…

Yönetmek isteyip yap(a)madığım tek eseri (tarihsel-ideolojik koşullar nedeni ile) ‘Kuvayı Milliye Destanı’dır. Umarım bir gün sahneye koyarım.

Nâzım günleri düzenledim; anlatımlı, şiirli, şiirlerinden şarkılı, panelli, söyleşili, oyunlu…

Nâzım Hikmet hakkında yazılar yazdım birçok gazete ve dergiye.

Velhasıl dünyanın en büyük şairini tanıtmak, tanıştırmak, anlatmak ve insanların onu içselleştirmelerini sağlamak adına uğraştım.

Tüm öğrencilerime onunla ilgili sinyaller yolladım. Ne mutlu bana..

Şimdi bu günlerde Covid 19 nedeniyle, yıllarca yaptığım ‘’Nâzım’’ buluşmalarını düzenleyememekten büyük mutsuzluk duyuyorum..

15 Ocak Nâzım Hikmet’in doğum günü. Kendini onunla şekillendirmiş biri olarak (estetik, ideolojik vd.) açıkça söylemek istediğim tek şey şudur. Sevgili Nâzım Hikmet Ran. Seninle aynı yüzyılda yaşamış olmaktan onur ve gurur duyuyorum…

Seni çok ama çok özlüyorum…

Düşüncelerinin – düşüncelerimizin ve estetik kaygımızın yarınları güzelleştireceğine inancım tamdır.

Doğum günün kutlu olsun.

Seni seviyorum dünyalı ağabeyim.

Seni seviyorum yoldaş.

ÖZGÜR BAŞKAYA

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku