Yaz ayları geldi, geçiyor. Romandan çıkmış gibi bir ağız tadıyla son görkemli gün batımlarını yaşamaya çalışıyoruz. Tıpkı akşam üstünde denize karşı son rakıların içilmesi gibi, müthiş bir hüzün kaplıyor içimizi…
Eskiden son aydınlık zamanların bitecek olması ve gecenin amansız kargaşasının yanı sıra, sıcakların bitip soğuk ile buluşması içimizi ürpertirdi.
Soğuk ve karanlık günlerin, içleri ısıtan başka anları olurdu. Kapitalizm, dünyamızı tamamen ele geçirmeden önce…
Evde çekirdek çitleyip, çay içebilmek gündelik aktiviteler olduğu kadar, haftada bir sinemaya gitmek, bir kütüphanede kitap okuyabilmek de rutin etkinliklerdendi…
Bir de o güzel günlere daha canlı bir renk getiren, tiyatro ustaları ile güzelleşen ve ülkeye ciddi katkılar sunan tiyatrolarımız ve onlara verilen değer vardı. Biten yaz mutluluğunun ardından gelen kışın soğuk ve karanlık günlerinde insanların içlerini ısıtan, onların tıpkı ailesi gibi gördüğü tiyatrolar…
Nereden çıktı bu eskiyi yad etme diyeceksiniz?
Antalya tarihinde doğru düzgün bir tiyatro olamadı. Hızlı büyüyen turizm sektörü şehri sadece genişletti, göç aldırdı ve böylelikle büyüttü ama hiçbir zaman kültürel dengenin oluşmasına olanak tanımadı.
Örneğin, Sümer Tilmaç ve arkadaşları dönemin Halkevi’nde oyun çalışmaları yaparken “Üçgen Vakası” adıyla anılan bir polis baskınıyla provaları engellenmiş, tiyatrocu olmakla suçlanmıştı.(1)
1953 yılında tiyatro öğrencilerinin isteğiyle Aspendos Antik Tiyatro’da oynanan “Romeo ve Juliet” eserinin sergilenmesine 10 bin kişi gelmişti. Dönemin yöneticileri şaşırdılar ve hemen “Antalya Belkıs Müzik ve Tiyatro Festivali” için çalışmalara başladılar. 1964’e kadar süren festivale önce “sinema” eklendi, ardından “müzik ve tiyatro” oradan çıkarılıp günümüz Altın Portakal Film Festivali’ne ulaşıldı.(2)
Neden diye sorabilirsiniz? Ben soruyorum… Tiyatrolar içinde tiyatrosuzluk…
Oysaki daha eskilere gittiğimizde daha değerli bir tiyatro görüyoruz. Antalya şehri, sınırları içerisinde Antik Yunan ve Roma dönemlerinde yapılmış 8 antik tiyatro sahnesi bulunduğu gibi, Türkiye ölçeğinde en fazla antik sahneyi barındıran şehir olma özelliğini de bırakmıyor.(3)
Şu soru aklınıza geliyor olmalı “Yıllar geçtikçe bu şehir tiyatro sanatında ne kadar gerilemiş?”
Antik dönem, tiyatro tarihi açısından araştırılırsa daha fazla bilgiye ulaşılabilir.
Günümüzde ise Antalya’da Antik dönem kadar aktif tiyatro sahnesi olmadığını ama bir o kadar alışveriş merkezi olduğunu arama motoru aracılığıyla öğrenebilirsiniz.
Antik tiyatroların varolduğu “Pamfilya” ovasının yani kelime anlamıyla “Halkların Diyarı” derken bu şehrin bir daha düşünülmesi gerekiyor. Birçok milletin bir arada yaşadığı bu şehirde tiyatro kültürünün olmamasını/olamamasını etimolojik anlamıyla ters düşmektedir.(4)
Turizme dayanmış, hatta turizmin en ucuz pazarı olmuş bir şehirde, tiyatroyu sadece “animasyon” olarak görmek tiyatroyu sıradanlaştırmaktadır.
Eski roman tadında olan modernizmin hüküm sürdüğü günlerde, Antalya’da tiyatro var olamamıştır. Tiyatroyu var etmeye çalışanların emeklerini yok saymadan söylüyoruz.
Antalya tiyatro kültürüne bir devrimsel hareket gereklidir. Bu devrimsel hareket ivedilikle tartışılmalıdır!
Bu tartışma da Antalya’da yaşayan tüm tiyatro camiasına açık çağrı olsun!
CAFER YELSALI
Dipnotlar:
(1) Hüseyin Çimrin şöyle aktarıyor; ... Bu oyunların provalarına nasıl hazırlandıklarını, kendine has esprili anlatımı ile herkese şöyle anlatırdı: “Antalya’da Üçgen Mahallesi’nde bir evde oturuyoruz. Evde toplandık. Kız arkadaşlanmız ve de bizler. Bir pasta yaptırdık. Sözüm ona arkadaşımıza sürpriz yapacağız. Müziği koyduk. Dans etmeye başladık, derken kapı çaldı. Ev sahibi olarak kapıyı açmaya ben gittim. Açmamla içeriye yirmi tane polis girdi. Adam başına iki polis. “Ne yapıyorsunuz?” diye sordu yaşlı olan polis. “Tiyatro provası ve de bir arkadaşımızın doğum gününü kutluyoruz” dedik. Polis “Ha bi de tiyatrocu musunuz?” dedi. Tiyatrocu olmamıza daha çok sinirlenmişti. “Yürüyün emniyete.” Bizi polis arabalarına bindirdiler. Emniyetin önüne geldiğimizde inanın nerdeyse Antalya’nın yarısı oradaydı. İfadelerimizi aldılar. Serbest kaldık. Bu basılma olayı Antalya’da yıllarca konuşuldu. Eskilere sorsanız bu olayı Üçgen Vakası diye anlatırlar.”
(2) https://www.ntv.com.tr/sanat/altin-portakalin-56-yillik-seruveni,iLHSm3u310yi8–vAlwOKQ
(3)
Antifellos-Antalya-Helen
Arikanda-Antalya-Helen
Aspendos-Antalya-Helen
Ksantos-Antalya-Roma
Patara-Antalya-Roma
Side-Antalya-Helen
Limyra-Antalya-Helen
Termessos-Antalya-Helen
(4) Pamfilya bilgileri için okuyunuz; https://www.ttk.gov.tr/karekod/ortacagdonemi.pdf