“Bizden Tiyatro”, pandemide ilk oyununu sahneleyen, çiçeği burnunda bir ekip. Büyük bir cesaretle, hiç de kolay olmayan bir tür olan “psikolojik gerilimle” sezonda karşımızdaydılar. Sezon kapanmadan Tiyatro…Tiyatro… Dergisi okurları için onları yakalayıp, Bizden Tiyatro’nun kuruluşunu, nasıl bir ekip olduklarını ve ilk oyunları “Çemberin Altı Noktası”nı konuştuk.
Günsu Özkarar: Hepinizi ayrı ayrı tanıyabilir miyiz biraz?
Serhan Atak: Ben Serhan Atak. 1989 doğumluyum. İstanbul’da oyunculuk okudum ve eğitimimin ardından Sadri Alışık Tiyatrosu’nda çalışmaya başladım. Ardından çeşitli özel tiyatrolarda yer aldım ve Tiyatro Dell’Arte bünyesine katıldım.
Sima Erman: 1996 İzmir doğumluyum. İzmir’in küçük bir kasabası olan Seferihisar’da büyüdüm. Çocukların yönetiminde olan bir çocuk belediyesi vardı ve küçüklüğümde orada tiyatroya başladım. Sonra iki sene başka bir bölümde okudum. Ardından da direk İstanbul’a gelerek, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde tiyatro eğitimi almaya başladım.
Arda Akoğul: Benim tiyatroya başlama hikayem bir çok Türk gencinin başlama hikayesi bence. Ilk olarak okul müsamerelerinde başlayıp, sonra lisedeki tiyatro kulübünün açılmasını talep eden öğrenci oldum. Lisede çok haşır neşir olmaya başladığım tiyatroyu profesyonel olarak düşündüm ve Erbulak Oyunculuk ve Yazarlık Evi’nde eğitime başladım. Ardından, Özyeğin Üniversitesi’nde Endüstri Bölümü’nü kazanmış olduğum için bir yıl da o bölümde okudum.
İlayda Selin Adakaya: 24 yaşındayım ve ekipteki diğer arkadaşlarım gibi yeni mezunum. Benim hikayem biraz enteresan. Tiyatroya girene dek tiyatronun t’sini bilmiyordum diyebilirim. Ben voleybol oynuyordum ve annemin bu hobimi meslek edinmemden korkması üstüne Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin sınavlarına girdim. Varolduğumu da bu eğitim esnasında anladım. Gerçekten de anneleri dinlemek gerekiyormuş. (Gülüyor)
Günsu Özkarar: Farklı disiplinlerden gelmiş olmanın tiyatroya bakışınıza bir zenginlik, başka bir boyut kattığını düşünüyor musunuz?
Serhan Atak: Kesinlikle evet. Hayatımızda yaptığımız, öğrendiğimiz, bu ne işime yarayacak diye düşündüğümüz her şey aslında sahnede bize çok lazım oluyor sonradan. Bir çok şey hakkında bilgi sahibi olmak, yani genel kültür bir oyuncu için çok önemli. Ama tabii ziraatla ilgili bir şey yapıyor musun diye sorarsanız, mezun olduğumdan bu yana hiçbir şey yapmıyorum. (Gülüyor)
Arda Akoğul: Ben de üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söyleyeceğim. Bu meslek teknik olarak her şey ile alakalı olduğu için, oyuncunun tarih de bilmesi gerekiyor, coğrafya ve kimya da… Hatta maalesef ülkemiz ekonomik şartlarında tiyatrodan da anlaması gerekiyor. Kısacası bir sayısal geçmişimin olmasını ben kıymetli buluyorum.
Günsu Özkarar: Ekibin çoğu aynı okuldan. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin nasıl bir okul olduğunu anlatır mısınız kısaca?
Arda Akoğul: Hem geleneksel tiyatro yaklaşımını, hem her türlü metodu öğreten bir eğitim veriyor Müjdat Gezen Sanat Merkezi.
İlayda Selin Adakaya: Müjdat Gezen Sanat Merkezi, okuldan çok aile evi gibi. Tekrar başlasam yine bu okulu seçerdim. Buradaki tüm öğrenciler farklı yerlerden geliyor ve kurulan bağ herhangi başka bir okulda kurulacak bir bağ değil. Bizler kendimize “Aynı köşkün çocukları” diyerek bir yola çıktık ve hep konuştuğumuz şey bizim artık “bir aile” olduğumuz.
Sima Erman: Herkes Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ni geleneksel bir okul diye bilir. Oysa bizi her türlü eğitimden geçiriyorlar. Okuldan çıktığımızda hem ilk günden sahneye atılmış oluyoruz hem de her türlü konu hakkında fikrimiz oluyor. Ama bütün tiyatro türlerini de öğreniyoruz tabi, bu da eğitimin geleneksel tarafı olabilir… (Gülüyor)
Günsu Özkarar: Gelelim tiyatronun kuruluşuna… 2020’de kurulan Bizden Tiyatro’da kimler sizden oldu?
Serhan Atak: Kurucuları Arda Akoğul, Murat Dereli ve Cihan Tangerli olduğu için bu soruyu onların cevaplaması daha doğru olacaktır ama, ben sizdenim.
Arda Akoğul: Biz daha deneme yılındaydık, üçümüz mezun olmadan bir oyun yapsak ne güzel olur hiye hayal kurmaya başlamıştık. Kurduğumuz bu hayali geçtiğimiz yaz gerçekleştirecektik ki, pandemi araya girdi. Pandemi bizi durdurmasa, arkamızda birçok kişinin destek olduğunu fark etmiştik. Kimseye de bizden olun demedik, herkes kendi isteğiyle geldi aslında.
Günsu Özkarar: Tiyatronun ismini nasıl koydunuz?
Arda Akoğul: Biz ömrümüz boyunca kendimize ait bir şeyler söylemek istedik, hep bizden bir şeyler olsun istedik.
Günsu Özkarar: Pandemi nasıl geçti peki?
Arda Akoğul: Oyunu çalıştık ama pandemi başlayınca askıya almak zorunda kaldık. Beklerken de bir yıl geçmiş oldu.
Günsu Özkarar: Ve sonunda oyunu çıkartmak başardınız. Serhan Atak nasıl bir yönetmen?
Serhan Atak: Beni oyuncular seçtiği için onlar anlatsın. Ortak arkadaşlarımız vasıtasıyla bir araya geldik.
İlayda Selin Adakaya: Etki tepki üzerinden gittik biraz. Hem karakter bazlı hem de o karakterin diğer karakterler üstünden yarattığı etkiye verilen tepkiler gerginliği oluşturuyor. Dekor da gerilimi destekliyor bu bağlamda. Benim en çok sevdiğim şey ise nefes açtığımız ve gülmeye izin verdiğimiz alanlar…
Arda Akoğul: Serhan Hoca’nın bize açtığı alan ve bizi serbest bırakışı çok nokta atışı bir dokunuştu aslında. Dört yıldır birbirimizi tanıdığımız için sahneyi de çok kez bir arada tecrübe etmiştik. Her sene haftada on beş – on altı sahne dersimiz oluyordu. Bu oyunu çalışma sürecimizde de aynı verimi aldığımızı hissettik.
Serhan Atak: Ben de şunu eklemek isterim. Metin bir Shakespeare metni gibi ya da alışmış olduğumuz bir tarz olmadığı için, herhangi bir ekole dayalı oyunculuk sistemi içinde oynamalarını istemedim. Arda ve İlayda’nın oyunculuklarının doğallıkları da buna yardımcı oldu.
Günsu Özkarar: Konuyu anlatmadan oyunla ilgili şunu sormak isterim. Oyunda üç kişi var. Şu an röportajda aramızda olmayan Murat Dereli üçüncü kişiyi canlandırıyor. Bu üçüncü kişi oyundaki ilişki ağının vicdanı mı sizce?
Arda Akoğul: Bu soru şu soruyu da doğuruyor: Burada 3. kişi kim? En az replikte olan kişi neden 3. kişi? Çünkü bence 3. kişi teknik olarak bütün oyuna baktığında 1.kişi.
İlayda Selin Adakaya: Katılıyorum. Yazarın oyundaki en büyük başarısı da ilişkileri çok güzel işlemiş olması.
Günsu Özkarar: Seyircinin psikolojik gerilimi genelde nasıl değerlendirdiğini de merak ediyorum…
İlayda Selin Adakaya: Aslında her temsil farklı bir şey deneyimliyoruz diyebilirim. Bazı temsillerde seyirciler kahkahalar atarken, bazı temsillerdeyse gülmeye dahi korkuyor. Kimseden çıt çıkmıyor.
Serhan Atak: Arda’nın az önce bahsettiği oyundaki karakterlerin ilişkilendirilme biçimi çok doğru ve bizim sahneleme biçimimize de çok yaradı. Oyun bir asansörde geçiyor. Ben teksti ilk okuduğumda dedim ki, bu oyunda seyirciler etrafta olmalı. Meydan sahne yaptık ve dört farklı açıdan izlenebiliniyor. Seyirciler de her izlediklerinde farklı bir algı oluştuğunu söylüyorlar.
Günsu Özkarar: Hiç unutamadığınız bir seyirci tepkisi oldu mu?
Serhan Atak: Olmaz mı!? İzmir seyircimiz çok güzeldi ama en unutulmazı İstanbul’daki bir seyircimizin her cümleye gülmesiydi. Biz de “acaba komediye mi geldiğini mi düşünüyor?” diye düşünmekten alamadık kendimizi.
Sima Erman: Bence asansörün içinde olma halini düşündükçe siniri bozuldu o seyircinin…
Günsu Özkarar: Çemberin Altı Noktası Direklerarası’ndan ödülle döndü değil mi?
Arda Akoğul: Evet. Aslında biz ödül için yanıp tutuşmadık ve bizim için bir gösterge değil ama çok büyük bir motivasyon. İçimizden “doğru yolda gidiyoruz” dediğimiz bir moral oldu bizim için…
Günsu Özkarar: Ama görünür olmak açısından katkısı olsa gerek. Çünkü bağımsız tiyatroların durumu fena…
Arda Akoğul: Hiç sormayın. Bu coğrafyada sanatçı başka şeylerle düşünmek zorunda kalmadan sanatını icra edebilmeli. Ama anayasada yazılı olmasına rağmen, devletin sanatçıyı gerçek anlamda koruduğunu göremiyoruz maalesef. Oysa ben “neden üç yüz kişiye komedi yapmıyorum” kaygısını yaşamak zorunda kalabiliyorum. Bu kabul edilebilir değil bence.
Günsu Özkarar: Gelecek projeleriniz neler?
Arda Akoğul: Son sene zorlu bir konservatuvar senesi yaşadık. Bir iki ay herkesin kafasını toplama ihtiyacı olur. Bizi almak isteyen herkese de kapımız açık.
Sima Erman: Biz aslında çok eğlenceli insanlarız. Evet psikolojik gerilim yaptık ama bence bu ekibin bir de komediye ihtiyacı var.
Serhan Atak: Evet ben de yönetmen olarak bunu çok merak ediyorum.
Günsu Özkarar: Son olarak nelerden ilham aldığınız sorsam?
İlayda Selin Adakaya: Ben buna tek bir cevap vermenin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir oyuncu nereden ne kadar alabiliyorsa o kadar kârdır…
Arda Akoğul: Çok doğru. Zaten bu o kadar açık bir alan ki, her geçen gün bir başkası seni kendine hayran bırakabiliyor. Kasım ayında İlayda ile hiç tanımadığımız bir oyuncunun oyununa gidip, hayran kaldık, sonra o oyuncuyla aynı gün ödül aldık. Bu anlamda meslek de kendi içinde böyle değişik bir yere evrilebiliyor.
Sima Erman: Bence birbirimizden de ilham alıyoruz biz ayrıca. Bunu da unutmayalım.
Günsu Özkarar: Ne hoş! Bu keyifli söyleşi için çok teşekkürler…
GÜNSU ÖZKARAR
Oyunun Künyesi
ÇEMBERN ALTI NOKTASI
Yazar: Gaspar Jegnar
Yönetmen: Serhan Atak
Oyuncular: Arda Akoğul, İlayda Selin Adakaya, Murat Dereli
Reji Asistanları: Cihan Tangerli, Sima Erman
Ses – Işık: Berker Yönet
Dekor: Cengiz Akoğul
Afiş: Toygun Tosunoğlu
Fotoğraf: Hasan Derya Akoğul