“Birazdan Gideriz Şimdi Yağmur Yağıyor” Festival İzleyicisiyle Buluştu

editor

“Birazdan Gideriz Şimdi Yağmur Yağıyor”,  İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında Kadıköy Emek Tiyatrosu tarafından sahnelendi. Oyun, sadeliğine ve samimiyetine rağmen, bizi içinde olduğumuz bir gerçeklikle sarsıyor. Sezon boyunca devam edecek oyunun detaylarını yazar, yönetmen ve oyuncularla konuşarak, seyirciyi bu sadelikle nasıl sarstıklarını anlamaya da fırsatım olmuş oldu. Tiyatro… Tiyatro… Dergisi okurları da beğenir umarım, keyifli okumalar!

GÜNSU ÖZKARAR

 

Günsu Özkarar: “Birazdan Gideriz Şimdi Yağmur Yağıyor”, İstanbul Tiyatro Festivali’nin bu yıl programına dahil ettiği “Bu İşte Bir Kadın Var” başlıklı tema çerçevesinde sahnelendi. Sizce, Kadıköy Emek çalışanlarının “kadın ağırlıklı” olması mı sağladı oyununuzun bu tema kapsamında festivalde yer almasını? 

Özge Erdem: Şunu belirtmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Neticede tiyatro yapıyoruz ve işlerimiz nitelikli olduğu sürece devam edebiliyoruz. Bizim için kadın ya da erkek fark etmez, sürdürülebilir olması önemli.

Aslı Ceren Bozatlı: Bir üretim, görünür olması için kadın işi ya da erkek işi olarak ayrılmalı mı acaba? Ya da “Kadınlar sahnede”, “kadın yönetmen”, “kadın yazar” denilmeli mi görünür olmak için? Bu söylemlerin aksine olumsuz bir algı oluşturma ihtimali de var. Bu sebeple çalışanların kadın veya erkek olmasına değil de, temaya odaklanmak, toplumsal cinsiyetçi sorunlara parmak basan işler üretmek daha önemli. Yani sadece erkek bir ekipten oluşan bir oyunla da Türkiye’de kadınların yaşadığı sorunları oldukça etkileyici bir şekilde anlatabilirsiniz. 

Gizem Erdem: Benim bu noktada ekleyebileceğim çok bir şey yok aslında. Özge ve Aslı çok güzel anlattı. Şunu söyleyebilirim. Birini suçlamak ya da bir tarafı haklı çıkarmak için yapılmış bir oyun değil bu. Bir kadın ve bir erkek var oyunda. Onlar aracılığıyla her iki tarafın da dünyasını, aydınlığını veya karanlığını gösteren bir oyun. 

Özge Erdem: Burada sanırım Kadıköy Emek’in kurucusu Pınar Yıldırım’ın ismini geçirmemiz gerekecek. O’nun yarattığı çerçevede bir kadın yoğunluğu var. Belki bu açıdan, festival başvurumuz bu tema ile uyum göstermiş ve ilgilerini çekmiş olabilir. 

Tanıl Yöntem: Bence hepimizin söylemek istediği bir şey var. Ama incelikli bir yerden söylüyoruz. Kadınların bu ülkede de, dünyada da şu an yaşamadığı hiç bir problem yok aslında. Bunu sadece daha iyi nasıl anlatabiliriz, tüm yaratıcı ekip ve ben böyle bir dert içindeyiz. Ek olarak ben de bunu söyleyebilirim. 

Günsu Özkarar: Oyunun konusu nasıl belirlendi? İlişkiler ve ilişkilenememe hali bu kadar merkezimizde değil mi?

Aslı Ceren Bozatlı: Çağımızla ilgili çok güncel bir yere parmak bassa da, doğrudan günümüze dair bir konusu yok. İletişememe teması zaten çok eskiden beri var metinlerde. Biz ilk buluştuğumuzda ne yapacağımızı tam bilmiyorduk. Üçümüz toplanmıştık. Pandemideydik, az kişi ile bir iş yapmak istiyorduk ve pandemi ile ilgili bir oyun yapmak istemiyorduk. Çünkü o sürecin içindeydik ve içinde olduğun bir şeyi anlamak için bir zaman geçmesi gerekiyor. Ama evin içine sıkışmış bir kadın ve bir erkek düşündüğünüzde de pandemi ile de bir yakınlık kuruyorsunuz bir çok yerden. 

Özge Erdem: Sonra konuşmalar başladı. İlişkiler üstüne, belirsizlikler üstüne konuştuk. Sonsuz döngülerden bahsettik.

Günsu Özkarar: Oyunun ismine nasıl karar verdiniz?

Aslı Ceren Bozatlı: Önce bir kısa oyun olarak çıktı bu oyun. “Ayın Dünyaya Bugünkü Uzaklığı” diye. Kadıköy Emek Teras Projesi için yaptığımız bir oyundu. Hem kapanmalar, hem yağmurlar sebebiyle sürekli ertelendi oyun ve biz de sezon içinde görelim o zaman dedik. Bu vesileyle oyunu biraz uzattım. Bazı bölümleri değiştirdim. İzlerken içimizi sıkıştıran, tekinsiz alanları besledim. İsmini de bu yeni yapıya his olarak daha uygun bir isimle değiştirdim.

Özge Erdem: Bu süreçte oyunun matematiği değişti ve ismine yansıdı bu. Yağmur metaforik bir öğe olarak kaldı ve eylemsizliği temsil ediyor. Ayrıca oyunun içinde de geçiyor. Ben oyunun içinde geçen isimleri naçizane hep çok severim. 

Gizem Erdem: Bu arada ilk isim de geçiyor oyunda. 

Günsu Özkarar: Yazarın yazma sürecine şahitsiniz gibi bir izlenim edindim. Sizin dahil olduğunuz, metinde değişiklik yaptığınız yerler var?

Tanıl Yöntem: Bunu ben cevaplamak isterim. Oyunun yazarı tamamen Aslı. (Gülüyor) 

Özge Erdem: Tanıl’ın burada vurgulamak istediği, bazı oyunlar var doğaçlama ile gelişen, bu öyle bir oyun değil. Terasta henüz bir kısa oyunken, Aslı tek başına yazıyordu, bir draft getirdi, biz tabii ki revizeler yaptık. Oyun teras projesi olmaktan çıktığında da, Aslı tekrar bir draft getirdi ve yine düşünceler paylaşıldı. Araya kapanmalar girince de biz her zoom buluşmamızda uzun uzun kafa yorup, metin üstünde hemhal olduk tabi. Belki de sizin hissettiğiniz bu olmuştur.

Günsu Özkarar: Bir oyuncu olarak metne sadık kaldığınızı anladım bu cevaptan, ama muhakkak ekledikleriniz olmuştur.

Gizem Erdem: Oldu. Benim güneşe bakamama hastalığım var. Oradan yola çıkarak, daha provalara başlamadan bu fikri öne sürdüm ve karakterimin güneşe bakamama hali oyunun geneline yayılan bir detay haline geldi. Bu arada berbat bir hastalık. (Gülüyor)

Günsu Özkarar: Gizem Erdem’in dans geçmişi var ve sezonda sahnelenen pek çok oyunun da hareket tasarımcısı kendisi. Koreografisindeki farklılıkları sebebiyle modern bir oyun diyebilir miyiz Birazdan Gideriz Şimdi Yağmur Yağıyor’a?

Aslı Ceren Bozatlı: Bilemiyorum. Sanki bunu söyleyecek olan biz değilmişiz gibi geliyor. İzleyicinin takdirine bırakmak lazım. Eser izleyiciyle başka bir yolculuğa çıkıyor çünkü. Dönüşüyor, evriliyor. Tanımlarını o zaman bulmaya başlıyor.

Özge Erdem: Yazarımıza ek olarak, günümüz oyunu diyebiliriz ama…

Gizem Erdem: Bir de birçok disiplini bir arada barındırdığı için tam olarak modern mi derim bilmiyorum ama yaşadığımız döneme çok hitap ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim. 

Günsu Özkarar: Müzik de enfesti. Oyunu çalışırken müziği neye göre belirlediniz ve sonuç nasıl çıktı?

Özge Erdem: Sanırım bunu rejisör olarak benim cevaplamam daha uygun olur. (Gülüyor) Biz oyunun müzikleri için Dengin Ceyhan’la çalıştık. Süreç şöyle gelişti. Bizim başlangıçta kullanmış olduğumuz bazı müzikler vardı. Dengin metni okudu ve provaları elinden geldiğince takip etti. Böylece benim kurmak istediğim dünyaya da eşlik etti. Çünkü oyuncu performansı, ışık tasarımı, sahne tasarımı, bunların hepsinde bir dil birliği var ve müziğin de buna hizmet etmesi gerekiyordu. Bu anlamda Ceyhan’ın müziği çok uyumlu oldu. 

Günsu Özkarar: Seyircilerden aldığınız en akılda kalıcı etkileşiminiz ne oldu?

Tanıl Yöntem: Benim aklımda kalan var bir tane. Biz normalde dalga geçeriz bu kalıpla ama bir seyirci bu kalıbı kullanmış ve “Bana geçti” demiş. Hatta bizimkiler de dalga geçmiş, o ne demek diye. “Yani bunu ben yaşadım” demiş. Bu benim çok hoşuma gitti. Çok akılda kalıcı bir eleştiri.

Özge Erdem: Evet, neticede herkes kendi takviminden ve tarihinden yola çıkarak geliyor. Doğal olarak herkes için başka şeyler çağrıştırıyor. Sırf bu sebeple de farklı şeyler duymak iyi hissettiriyor insana. 

Günsu Özkarar: Etkileşim demişken, insan sizin ne zamandan beri bir yol kesişmesi içinde olduğunuzu merak ediyor. Hangilerinizin, birlikte kaçıncı çalışması bu acaba?

Özge Erdem: Herkes okuldan olmasa da, birçok işte kesişmiş, birbirini eskiden beri tanıyan bir ekibiz. Ben Gizem Erdem’le Dot Tiyatrosu’ndan tanışıyorum mesela. Ama aynı yerde eğitim almadık sanırım. Kaldığımız yerden birbirimizi eğitiyoruz diyelim.

Gizem Erdem: Benim Özge ile çok, Aslı ile üç oyunum oldu. Tanıl’la da hep aynı ortamlardaydık, merhabalaşırdık. 

Özge Erdem: Tanıl’la ilk oyunum ama.

Aslı Ceren Bozatlı: Benim Gizem’le iki, Tanıl’la üçüncü oyunum bu.

Günsu Özkarar: Gelecek projeler neler diye sorabilir miyim?

Aslı Ceren Bozatlı: Kişisel olarak üretim dönemlerinden sonra biraz dinlenmenin ve yeni şeylerden beslenmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Yola çıktığında ve başka şeylerle uğraşmaya başladığında da yeni şeylerle karşılaşır ya insan, işte o akışta karşıma çıkacak olanların fikri bana çok heyecan veriyor. Rutinden çıkmak böyle bir açılım sağladığı için de ben bir beslenme dönemini şart görüyorum. 

Özge Erdem: Bu arada oyun Kadıköy Emek Tiyatrosu’nda 3, 11 ve 24 Aralık’ta tekrar izlenebilecek ve sezon boyu da devam edecek. 

Günsu Özkarar: Çok teşekkürler…

 

Oyunun Künyesi:

Yazan: Aslı Ceren Bozatlı

Yöneten: Özge Erdem 

Hareket Tasarımı: Gizem Erdem 

Dekor Tasarımı: Cihan Aşar 

Işık Tasarımı: Ayşe Ayter 

Kostüm Tasarımı: Sıla Karakaya

Müzik: Dengin Ceyhan 

Reji Asistanları: Dicle Şengül, Yusufcan Piyade

Oynayanlar: Gizem Erdem, Tanıl Yöntem

Fotoğraf: Murat Dürüm

Görsel Tasarım: Dicle Pektaş 

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku