Yönetmen Harun Yaylaoğlu, “Komünist Ekrem” isimli oyunlarını Evrensel gazetesinden Hilal Tok’a anlattı.
Henüz kurulan Fabrika Tiyatro’nun ilk oyunu, Komünist Ekrem, 2015’teki metal grevi sürecini bir işçinin gözünden anlatıyor. Bir sınıf hikayesine sahne olan oyun, yakın dönemin en büyük işçi direnişini temsil etmesi bakımından oldukça kıymetli. Oyunun Yönetmeni Harun Yaylaoğlu da, bir sınıf hikayesini anlatmanın mevcut siyasi atmosferde zor bir görev olduğunu hatırlatarak, İşçi Ekrem’den bahsediyor…
“Ekrem, Bursa’da doğup büyüyen bir lümpen. Orta sınıfın proleterleşmesi süreci onun ailesine de yansıyor ve oto tamirhanelerini kapatmak zorunda kaldıktan sonra kendisini TOFAŞ fabrikasında buluyor. TOFAŞ’ta işe başladığı dönem hemen hemen Renault fabrikasında işçilerin iş bırakma eylemlerini gerçekleştirdiği döneme denk geliyor. Ben kurgusal olarak, Ekrem’i, biraz da grev kırıcı meselesini de irdeleyebilmek adına, sendikacıların ve TOFAŞ yönetiminin sevdiği ve içlerine almak istediği bir karakter olarak çizdim” diyor.
Oyun aslında, hem bir direnişe sahne olurken hem de bu direnişlerin nasıl engellenmeye çalışıldığını, buna rağmen tarihe bir mücadele çeltiği attığını vurguluyor. Direniş sürecinde “komünist” olan bir işçinin yaşadığı değişime de ses veren oyunun final sahnesi de mesaj veriyor. Yaylaoğlu şöyle açıklıyor, “Ekrem bize, sendika başkanlığına aday olduğunu ve temel amacının taban komitelerinin kurularak sendika bürokrasisinin ortadan kaldırılması olduğunu söyleyerek bitiriyor.”
“LÜMPEN OLAN MI KOMÜNİST OLAN MI?”
Oyunun sınıfsal sorunlara eğilmesi sebebini de şöyle özetliyor Yaylaoğlu, “Bence bir yazar, bir sanatçı kendi yaşadığı çağın getirdiklerini üstünde taşır. Hiç kimse, nesnel koşullarından bağımsız değildir. Ancak burada, öznel bilinç devreye girer. Benim yaptığım şey, nesnel gerçeklik ile öznel bilincin kesişmesinden başka bir şey değil aslında. Ben sanatın, toplumsal sorunlarda ve sınıf mücadelesi içerisinde var gücüyle durduğunu düşünüyorum. Örneğin bugün, Soma Katliamı hakkında yapılabilecek ciddi bir oyunun gücü, çağlar boyunca yansımasını bulabilir. Ya da bugün İsrail’in Gazze’deki soykırımında da açığa çıkabilir.”
Komünist Ekrem’in kendi içerisinde karmaşık bir oyun olduğunu belirten Yaylaoğlu, tek kişilik oyunun kahramanı Ekrem’e hayat veren Emin Şentürk Suljič’e dair de, “Fabrika Tiyatro’yu birlikte kurduğumuz Emin Şentürk Suljič tarafından başarılı bir şekilde oynanıyor. Emin için zor olan, hem bunu bir hikaye anlatıcısı olarak sahnede tek başına ve sadece bir sandalyeyle anlatması, diğer yandan da hangi Ekrem konuşuyor? Lümpen olan mı Komünist olan mı? İkisi birbirine o kadar iç içe geçmiş durumda ki bu ancak deneyimli ve yetenekli bir oyuncu tarafından sırtlanabilirdi” diyor.
OYUNU İŞÇİLERLE DE YAN YANA GETİRECEKLER
Oyunu işçilerle buluşturmak istediklerini dile getiren Yaylaoğlu “Bu, işçilerin desteğiyle ve işçiler için yapmak istediğimiz bir şey kesinlikle. İşçilerle röportajlar yaparak onları bizimle, oyunla ve anlatmak istediklerimizle daha aktif bir sürece de sokabiliriz. Böylesi bir süreç hem oyun yazarlığımı geliştirir hem de sahneleme üzerine tekrar ve tekrar düşünmeye teşvik eder. Ve işçileri de tartışmaya teşvik eder. Sonuç olarak Komünist Ekrem bir işçi sınıfı oyunu ve işçi sınıfına ulaştırılması bizim için de elzem” ifadelerini kullanıyor.
“İŞÇİ SINIFI OYUNU YAPMAKTAN ONUR DUYUYORUZ”
Bir tiyatro oyununun politik olmaması gerektiği savını reddederek böyle bir tiyatro kurduklarını dile getiren Yaylaoğlu, bunun amacına ve oyunun mesajına dair de şunları vurguluyor, “İyi bir eser, kendi yaşadığı dünya ile savaşa girendir. Bu, aslında bu kadar basit. İşçi sınıfı hareketinin canlanmasının yanı sıra, dünya çapında egemenlerin otoriter yönelimleri, mülteci karşıtlığının geldiği durum, Ukrayna’da yaşanan NATO-Rusya savaşı, Filistin’de yaşanan soykırım… Tüm bunlar politik yaşam ile kişisel yaşamı ve sanatı doğrudan birbirine bağlayan şeyler haline geliyor. Yaptığımız şey ya da yapmayı arzuladığımız şey, sanat ve politika arasındaki bağı ortaya çıkararak, kitlelerin kafasında soru işaretleri bırakmak ve bunları tartışmaya açmak. Bir sanat eseri ya da edebi bir eser, bizim yaşadığımız dünya ile girdiğimiz kavgada bize bir yol göstermiyorsa ya da sadece bu sistem içerisindeki bozuk çarkları dahi gösteremiyorsa iyi bir eser olma mevcudiyetini yitirir. Tüm bunlar, Fabrika Tiyatro’nun yapmayı arzuladığı şeylerin bir özetini oluşturuyor. Biz, estetik kaygılarımızı koruyup, sadece söz söyleyen bir oyun yapmaktan çıkıp hem biçim hem de içerik olarak bir işçi sınıfı oyunu yapmaktan onur duyuyoruz. Gelişeceğiz ve geliştikçe daha iyi bir oyun çıkartacağız.”
Kaynak: https://www.evrensel.net/haber/502966/bir-isci-oyunu-komunist-ekrem