“Ben Anadolu”ya Kıymayın Efendiler…

Turgay Tural

“Ben Anadolu” oyunu 2 ay önce Ankara Devlet Tiyatrosu’nda prömiyer yaptı ve bir daha da sahne yüzü göremedi. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nden de bir açıklama yapılmadı… Oyun neden kaldırıldı, onca emeğin ve harcamanın heba olmasının sorumlusu kim? Bu sorulara yanıt aradık ve o yanıtı gerçek bir tiyatro izleyicisi olan ve tesadüfen oyunu prömiyerini izleme şansı bulan Turgay Tural’a ulaştık. O gece yaşananların tüm detaylarını ve olayın yansımalarını Tural yazdı: 

Ankara Devlet Tiyatrosu’nun bu sezon sahneye koyduğu ve sadece bir kez sahneledikten sonra kaldırılan “Ben Anadolu” oyunu hakkında kamuoyuna bugüne kadar hiçbir açıklama yapılmadı. Söz konusu oyunun “skandal” prömiyeri ve ardından yaşananların, üzeri sessizce örtülmek yerine, kamuoyu önünde şeffaf bir biçimde tartışmaya açılmasının, kurumsal tiyatrolarımızın yapısı ve işleyişi açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu nedenle, kendi tanıklığım ve kimi belgeler ışığında bu konuyu haberleştirmenin tiyatro basınımız adına kaçınılmaz bir görev olduğunu düşünüyorum.

Uzun prova sürecinin ardından,  Ankara DT’nin “Ben Anadolu” oyunu, sezonun iddialı oyunlarından biri olarak 2 Ekim 2018 tarihinde prömiyer yaptı. Güngör Dilmen‘in yazdığı, Sibel Özer Chulliat’ın yönettiği oyun ilk ve son olarak Stüdyo Sahne’de sahnelenirken orada idim. Benim biletim de arka sıradaydı ve ilginç bir biçimde, oyun öncesi oyunun yönetmeni Sibel Özer yanıma gelerek kendini tanıttı ve benim koltuğumda oturmak istediğini belirtti. Kendisinin ricasını kırmadım ve yerlerimizi değiştirdik. Böylece ben de oyunu Devlet Tiyatrosu Genel Müdür Yardımcısı ve diğer protokolün olduğu ön sırada izleme şansı yakaladım. İlk anda, Özer’in yönetmen olarak farklı bir bakış açısı yakalamak amacıyla arka sırayı tercih ettiğini düşündüm. Fakat gecenin sonunda, bu durumun “protokole tepki”nin bir parçası olduğunu anlayacaktım.

Oyun hayli ilgi çekici, tiyatral anlamda başarılı ve bunların ötesinde “sıra dışı” bir oyundu ve sezon boyunca adından çok söz ettireceği izlenimi bıraktı bende. Bir tiyatro müdavimi olarak, oyunu izlerken çok büyük keyif aldığımı söyleyebilirim. Sahneleme büyük bir özenle yapılmış, oyunculukları, tekniği ve rejisi başarılı bir oyundu ve finalde büyük alkış aldı. Özelikle oyunun Can Atilla tarafından tasarlanan müzikleri nefisti ve o gece Can Atilla da seyirciler arasında idi.

Alkışlar dindiğinde, prömiyer ritüeli olarak oyunda emeği geçenler tek tek sahneye davet edildiler. Yine bu ritüelin bir parçası olarak, sahneye en son oyunun yönetmeni Sibel Özer davet edildi ve büyük bir alkış eşliğinde sahneye çıktı. İşte ne olduysa bu andan sonra oldu! Özer’in elinde bir “kravat” ve bir “makas” vardı. Önce bu durumun oyunun finaline bir gönderme olduğunu düşündüm. Zira, oyunun finalinde de sinevizyona eleştirilen “bürokrasinin simgesi” olarak bir “kravat” görseli yansıtılmıştı. Özer, oyunun temasına uygun olarak kadın ve kadın sorunlarına değinerek başladığı konuşmasını  bürokrasiye eleştiriler yönelterek devam ettirdi. Tonu giderek sertleşen sitem ve eleştirilerini oyununun prömiyerine gelmeyen Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt’u protesto etmek amacıyla küçük bir eylemle bitirdi: “Tüm kadınlar ve ezilenler adına elimdeki bu kravatı kesiyorum!” diyerek makasla kestiği kravatı ön sırada, benim yanımda oturan Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Kutay Sungar’a fırlattı!  Aynı anda, Özer’in ağzından şu cümleler çıkıyordu: ”Genel Müdürünüz teşrif etmemişler oyunumuza. Ama sen al bu kesik kravatı amirlerine, müdürlerine götür bir taraflarına soksunlar!” (tam olarak kullandığı kelimeler bunlardı) Kutay Sungar bu tepki üzerine ilk şaşkınlığı üzerinden attıktan sonra kesik kravatı sahneye geri fırlattı ve hışımla kalkarak beraberindeki heyetle birlikte salonu terk etti.

Bu arada, aldığım duyulara göre, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt’un “Ben Anadolu” oyununun prömiyerine gelmeme nedeni, aynı gün bir başka salonda prömiyer yapan ve izlemeye Kültür Bakanı Yardımcısı’nın da geldiği bir başka oyununda protokole eşlik etmesi.

“Ben Anadolu” oyununun “skandal” prömiyeri sonrasında Ankara Devlet Tiyatrosu’ndan tanıdığım kimi oyuncularla bu konuyu konuşma fırsatım oldu. Oyuncular arasındaki genel kanıya göre,  bu skandalın duyulması, basına yansıması durumunda oyunun repertuardan kaldırılması işten bile değildi. Bu kaygıyla, tiyatro içinden hiç kimse cesaret edip bu konuyu tartışmaya açmadı. Bu kanı ve kaygı seyircilere de sirayet etmiş olacak ki, sosyal medyada dahi hiç kimse bu skandaldan bahsetmedi. Sadece kimi seyircilerin paylaşımlarında “oyunun sonunda şok olduk” gibi belirsiz ifadeler yer aldı. Böylece, yaşanan bu skandal tiyatro ve seyirciler tarafından elbirliği ile sessizliğe gömüldü.

Ankara Devlet Tiyatrosu’nun Stüdyo Sahne’sinde diğer salonlardaki gibi her gün oyun olmaz. İrfan Şahinbaş Sahnesi ile beraber programı paylaşırlar. Skandalın ertesi günü de, İrfan Şahinbaş Sahnesi’nde “Divane Ağaç” oyunun prömiyeri vardı ve bu defa Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt prömiyeri izleyenler arasında idi. Kendisiyle yıllardır birçok oyunda karşılaştık, ben ilk defa moralinin bu kadar bozuk olduğunu gördüm. Sibel Özer ile dalgalı seyir izleyen bir mesai arkadaşlıkları olduğu kulislerde daha önce de konuşulurdu. Aşağıdaki 8 Eylül 2018 tarihli fotoğrafta, Kurt’un prova ziyareti esnasında Özer ile gayet samimi ve mutlu oldukları görülebiliyor. Fakat özellikle “Ben Anadolu”nun prömiyeri yaklaştıkça, Özer’in Devlet Tiyatrosu’nun işleyişinden ve bürokratik baskılardan şikayetçi olduğu duyumları almıştım. Bu skandal sonrası neler yaşandığını bilemiyoruz ama artık bu fotoğraftaki gibi poz vermeyeceklerini tahmin etmek zor değil.

DT Genel Müdürü Mustafa Kurt bu konuda hiç konuşmadı ya da herhangi bir demeç vermedi bugüne kadar. Oyunun yönetmeni Sibel Özer’in ise, Cumhurbaşkanlığı dahil birçok yere müracaat ederek şikayetçi olduğu, oyunun tekrar programa alınması konusunda başvuru yapıp dosyalar gönderdiği sosyal medyadaki paylaşımlarından görülebiliyor. Son olarak, Özer’in bu süreci anlatan “5 Ekim Ben Anadolu Katliamı” isimli bir kitap kaleme aldığı ve kitabın yayına hazır olduğunu belirtelim.

Konuyla ilgili en somut gerçek şu ki, skandal prömiyerin ardından “Ben Anadolu” oyunu programdan kaldırıldı. Oyunun prömiyerden sonraki ilk gösterimi 5 Ekim Cuma günüydü ve 5 Ekim akşamına doğru oyunun iptal olduğu bilgisi verildi Ankara DT tarafından.

Ankara tiyatro kulislerinde kimileri Sibel Özer’in makaslı, kravatlı eyleminin ve protesto cümlelerinin son derece ağır olduğunu, kimileri ise bu yüzden oyunun programdan çıkarılmasının ve bir daha sahnelenmesine izin verilmemesinin açıkça bir sansür ve yıldırma politikasının ifadesi olduğunu savunuyor. Kim haklı bilemeyiz ancak bildiğimiz gerçek şu ki, bütün bu hengame içinde, aylarca süren provalar, oyuncuların, teknik ekibin onca “emeği”, dekorundan kostümüne oyunun hepimizin ödediği vergilerden karşılanan “bütçesi” heba ediliyor ve bütün bunların büyük bir sessizlik içinde üzeri örtülmeye çalışılıyor.

Nitekim, bunca emek ve masraf edilmiş bir tiyatro oyununun hiçbir açıklama yapılmadan kaldırılması, kimi iç çekişmelerin kurbanı edilmesi, tüm taraf ve çatışmalardan bağımsız olarak, “tiyatro seyircisinin cezalandırılması ve tiyatro emeğinin sömürülmesi” anlamına geliyor. 

 

 

 

 

 

6

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku