Bekçi Murtaza, Beybaba, Vicdani, Polonius, Garson, Sadettin Dertsavan, Adolphe’du O: “Ulvi Uraz”

Pınar Çekirge
3,1K Okunma

Pınar Çekirge, 25 Mayıs 1974 Cumartesi günü aramızdan ayrılan Ulvi Uraz’ı yazdı…

“Ulvi’yi, tiyatrocu doğmuş bir insan olarak düşünmüşümdür hep. Koşullar değişmeseydi, tiyatromuzun okullu dönemi başlamasaydı da oyuncu olacaktı O.”

Melih Cevdet Anday

Tutuklandı. Fişlendi. İşsiz kaldı. Gün geldi turnede polis kontrolünde sergiledi oyununu. Yüreği yakasında, soluk soluğa yaşadı. Ölümünden bir süre sonra vergi borçları…

Kısaca, tiyatroya adanmış bir hayatı vardı. Yılmadı. Pes etmedi, geri adım atmadı. Başarı ve mücadele atbaşı, doludizgin gidiyordu onun için. Alışmış olmalıydı.

Ulvi Uraz‘ın eşi Selçuk Hanım öğretmenim olmuştu bir dönem. “Hababam Sınıfı Baskında” oyunundan silik soluk görüntüler kalmış aklımda.

“Kısa bir süre öncesine kadar kimsenin yüzüne bakmadığı, kapısını çalmadığı Ulvi Uraz, ‘Nina’daki üstün performansıyla son yılların en büyük oyuncusu olarak kabul ettiriyordu kendisini. Uraz, Adolphe rolünü bir yandan en ince detayına kadar çizerken, bir yandan da olağanüstü komedi tekniğiyle sahnede devleşiyordu. Bütün sanat eleştirmenleri, Ulvi Uraz’ın başarısını öve öve bitiremiyorlar, ‘Lokomotif’, ‘Büyük Oyuncu’, ‘Dahi Aktör’, ‘Olağanüstü Komedyen’ sıfatlarına layık görüyorlardı.

Provalar süresince karısı Selçuk Uraz, Adalet Cimcoz, Melih Cevdet Anday ve Cahit Irgat gibi birkaç gerçek dostundan başka kimi kimsesi bulunmayan Ulvi Uraz, çektiği sıkıntılardan, acılardan, hapis hayatından sonra hak ettiği, layık olduğu ilgiye ve tezahürata kavuşmuştu sonunda. Hem de tam ümidini yitirmişken, hala her gün karakola giderek kentten dışarı çıkmadığını belirten imzayı atmak zorundayken, bir türlü sonuçlanmayan mahkemesi sürerken kavuşmuştu bunlara.” (1)

1940’ların başında Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu Ulvi Uraz. Devlet Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, Dost Oyuncular Site Tiyatrosu, Küçük Sahne, Arena, Ulvi Uraz Tiyatroları‘nda sahne aldı. Arada film çalışmaları yaptı. 

Alkışlar. Ödüller. Turneler. Oynadığı, yönettiği oyunlar…

Otelci Kadın, Köşebaşı, Cimri, Şamdancı, Günün Adamı, Para İsteme Benden, Nina, Antigone, Scapen’in Dolapları, Hadi Öldürsene Canikom, Hamlet, Jules Caesar, Melekler ve Şeytanlar, Cengiz Han’ın Bisikleti, Zabit Fatma’nın Kuzusu, Fazilet Eczanesi, Hababam Sınıfı, Ben Devletim, Küçük Şehir, Yalova Kaymakamı, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım…

Hababam Sınıfı/ Tiyatro Ulvi Uraz Tiyatrosu, Küçük Sahne, Beyoğlu, 1966 Foto: Tekin Deniz arşivinden

Perde kapanmasın diye direndi. Boyun eğmedi.

Ulvi Uraz, tiyatroya, bilinciyle, gönlüyle tutkundu” diyor Recep Bilginer bir yazısında ve şöyle devam ediyor:

“O’nun hayatı ile tiyatro, tiyatro ile hayatı, bir tende, bir gönülde, bir kafada birleşmişti. Hep gerçek tiyatrodan, gerçek tiyatro yapmak düşüncesinden yanaydı. Düşüncesinin ve amacının özünde şu vardı: ‘Bir Türk tiyatrosu ancak Türk yazarın varlığıyla var olabilir’, Türk yazarı olmadan, Türk tiyatrosu olamaz.’

Ulvi Uraz’ın bu sözleri kimilerinin yaptığı gibi ‘lafta peynir gemisi yürütmek’ deyiminde kalmadı. Yıllar süren çekişmeli, sıkıntılı, acılı, bunalımlı, çalışmaları süresince hemen hemen yalnız Türk yazarların eserlerini oynadı. Kendini buna adamıştı, Ulvi Uraz. ‘Aktörlük bir davranış sanatıdır’ derdi. ‘Bir Türk köylüsü, Amerikan Filmlerindeki aktörlerden kopya edilerek oynanamaz’ derdi. ‘Türk köylüsünün, Türk işçisinin genel bir deyimle, Türk insanının olaylar ve durumlar karşısındaki, davranış öğelerini bilmeden tiyatro yapılamaz’ derdi. Ve kendisi dediklerini yapardı. Rahmetli Orhan Kemal’in ‘Murtaza’ oyunundaki ‘Bekçi Murtaza’da Ulvi Uraz, gerçek ‘Bekçi Murtaza’yı oynamıştı. Kopya yoktu, rol kesmek yoktu. ‘Hababam Sınıfı’ oyunundaki devrini yitirmiş öğretmendeki Ulvi Uraz da rol yapmadan o rolün gerçek kişiliğini oynamıştı. Şurada kapıcı, burada bekçi, orada umum müdür, Ulvi Uraz hep bu rollerin gerçek kişileri gibi konuşmuş, davranmıştı. Başarısı buradan ileri geliyordu.” (2)

Mina Urgan, Bir Dinozorun Anıları (1998) adlı kitabında siyasi nedenlerle  Harbiye’de tutuklu olan Ulvi Uraz ve eşi Selçuk Uraz’ı, haftada bir gün ziyaretlerine gidecek kimseleri olmadığını bildiği için, Ulvi Uraz’ın anne bir kardeşi olduğuna dair muhtardan sahte belge düzenleyerek, gerekli izni temin ettiğini anlatır.

Foto: Tekin Deniz arşivinden

Sağanak aniden başlamıştı. Cadde lambalarının giderek solan ışıkları dışında, karanlığa ve şiddetli yağmura teslim olmuş gibiydik. Uzaklarda bir yerde Ulvi Uraz “İlhan İskender En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü almak üzere sahneye doğru yürüyordu. Alkışlar kesintisiz devam ediyordu. Bir an salona çevirdi bakışlarını…

Dikmen Gürün‘ün sözlerini hatırladım birden:

“Sadece usta bir yönetmen, oyuncu, yönetici değil, tiyatroda benimsediği çizgiden asla ödün vermeden yoluna devam eden  bir mücadele insanıydı Ulvi Uraz.” (3)

PINAR ÇEKİRGE

 

Kaynakça: 

(1) Atabeyoğlu, Kerem. ”1955’ten 1995’e Dormen Tiyatrosu’nun 40 Yılı” Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1995

(2) Demirci, Vedat. “Alnında Işığı İlk Hisseden Tiyatro Sanatçılarımız -2”, İstanbul, 2003

(3) Dikmen, Gürün. ”Ulvi Uraz’a Selam”, Tiyatro… Tiyatro… Dergisi, 21.05.2021

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku