Ne kadar kolay söylenir gibi duruyor ve okunup dinleniyor haberlerden “şurada binlerde kişi’ hayatını kaybetti…” Yani öldü! “Şu kadarı, %32 gibisi çocuk!” Yani yıllarını zaten bir avuç yerde sürdürüp tam yaşayamamış, kendi topraklarında emperyalist paylaşım planlarının esiri olan halklardan bahsederken ne o yarım asırlık savaş halini ne de sebep sonuç ilişkilerini bilmeden, anlamadan; üstelik türlü bahanelerle, birer cümlelik malumatla suçlayarak üstelik. Ne kolay! Hem de savaşın diğer tarafı, güçlü tarafı İsrail halkının da devletinin saldırganlığına karşı çıkan çığlıkları duymadan!
Emperyalizm güçlerini birleştirip ‘küresel’ oldu ya, kendi ülkelerini peşkeş çeken işbirlikçiler de arttı. Eksik olan, mazlum halkların birleşmesi ve insanlığın bir adım öne çıkabilmesi, emperyalizmin tuzaklarına dur denmesi… yoksa bu pervasızca kırım, acımasızca yok etme ile baş edilemez. Taşeronlar eliyle ve “liberal” geçinenlerle, suya sabuna dokunmayanlarla değil, halkların dostlarıyla yürümek gerek barış yolunu…
Döşenen tuzaklar çoğaldıkça mazlum halkların hayatı cehenneme dönüyor! Bu içler acısı duruma “göstermelik” tepki veren ülkeler bir yanda, diğer yanda açıktan “savaşa destek” verme cüretinde bulunan ülkeler! İnsanlık suçu, savaş suçu işlenirken, hayatlar yok edilirken, insani desteğin yolu kesilirken, hastaneler bombalanırken, gazeteci, yardım konvoyu demeden topyekün insanlara saldırılırken, vahşete alenen destek vermek! Ne günlere kaldık!…
Ama barıştan yana, iyilikten yana, kardeşlikten yana mücadele bitmez, tarih bu mücahedelerin insanlıkla yaşıt olduğunun en güçlü tanığıdır.
Bir avuç topraktan koca bir halkı kitleler halinde sürmeye çalışanlara “Hayır!” demek, hem en haklı hem de en doğal itirazdır. Bu itirazı yükseltirken, olan bitenin, tarihsel gelişmelerin, toplumsal analizlerin çok önemi yoktur. Bugün yakıcı olan sorun bir halkın kıyımına inatla, ısrarla ve var gücümüzle itiraz etmektir.
Öncelikle masum insanlar düşünülmeli, kendi toprağında, kendi yaşam alanında açlığa, yokluğa, ölüme mahkum edilen, tecrit edilmek, sürülmek, yok edilmek istenen insanlar. Kuşaklardır sıkıştırıldıkları o bir avuç toprak parçası da vahşice ellerinden alınmak istenen masum insanlar… Nedeni ne olursa olsun, acımasızca, orantısız güç kullanarak insani tüm değerleri ayaklar altına alanlar insanlık vicdanında ve tarih önünde her zaman mahkum edilmiştir.
Şimdi hem İsrail’den hem Filistin’den yükselen feryatlara kulak vermenin, her iki halkın “barış çığlıkları”na ses olmanın olmanın zamanıdır.
Yüreğimiz masumlardan yana; barış, hemen şimdi!