Ayşegül Yalçıner: “Çok Güçlü Bir Kadın Celile, Dönemine Göre Çok Cüretkar”

editor

Ressam Celile Hanım. Nâzım Hikmet’in annesi, Yahya Kemal’in büyük aşkı. Oğlu ve aşkı arasında kalan bir kadın… Kadıköy Halk Tiyatrosu’nun yeni oyunu Celile, cüretkar bir kadının hikayesini anlatıyor.

Evrensel gazetesinden Elif Ekin SALTIK’ın söyleşi/haberini aktarıyoruz:

Pandemi ile birlikte uzunca bir süre kapalı kalan tiyatro sahneleri yeni oyunlarla perdelerini açtı. Pandemi önlemleri gerekçesiyle oyunlarını sergileyemeyen tiyatrocular da maddi manevi pek çok zorlukla karşı karşıya kaldı. Sahneler oyuncularını özlerken tiyatrocular da sahnelerini özledi.

Perdelerini açan tiyatrolardan biri de Kadıköy Halk Tiyatrosu oldu. Ali Yalçıner ve Ayşegül Yalçıner’in kurucusu olduğu Kadıköy Halk Tiyatrosunda bir oyun ön plana çıkıyor bu yeni dönemde. Celile. Oyun Nâzım Hikmet’in annesi Celile Hanım’ın hayatını konu ediyor, yaşamından kesitler sunuyor. İsmi çok az bilinen Ressam Celile Hanım’ın bilinmeyenlerini Celile’ye hayat veren Ayşegül Yalçıner ile konuştuk.

Oyun nasıl ortaya çıktı, neden Celile’yi anlatmak istediniz?

Pandemi ile beraber ilk başlarda ne yapacağımızı bilemedik evlere kapandık ve önümüzü göremiyorduk. Çok büyük bir umutsuzluk vardı hepimizde ama sonra işimizi yapmaya devam etmemiz gerektiğini düşündük, çünkü bir tarafıyla devam eden bir mücadele bir hayat var. 2020’de pandemiye rağmen pandemi ortasında prömiyer yaptık. Celile’ye gelecek olursak, çünkü Nâzım’ı çok seviyorum, her şeyden öte daha önce hiç yapılmamış bir iş olduğu için Celile’yi tercih ettik. Hayatı ile ilgili yazılmış 2-3 tane kurgu roman var sadece, ama tiyatro sahnesinde daha önce hiç gösterilmemiş. Çok güçlü bir kadın Celile, dönemine göre çok cüretkar, bu nedenle Celile’yi tercih ettik.

Soylu bir ailenin kızı, eğitimli bir kadın, dönemin önemli bir ailesinin gelini ve en önemlisi Nâzım Hikmet’in annesi olması dışında sizin için Celile Hanım kimdir, biraz anlatır mısınız onu sizin gözünüzden?

Celile’dir aslında. Kimsenin bir eşi benzeri yok, o dönemde Paris’te resim eğitimi alıyor, yine o dönemden nü resimler yapıyor, bu resimleri insanlara hediye ediyor ve ‘Bunu yatak odanıza asmayın salona asın, eve gelen herkes görsün ortada olsun’ diyor. Dönemine göre çok fazla cesur bir kadın, çok fazla sevdalısı da var, güzelliği dillere destan. Belki de bu kadar cesur olduğu için çok seviliyor. Döneminde bütün kadınlarının başı bağlıyken Celile eve misafir geldiği zaman başını açıyor, söz sahibi, toplantılarda, ortamlarda hep sesini çıkaran güçlü bir kadın.

Bir de aşık Celile var, geleneksel kurallara boyun eğmeyen, toplumsal baskılara göğüs geren bir aşık Celile. Yahya Kemal ile aşkı da tutkulu bir aşk. Dönemi için çok büyük bir cesaret sergiliyor Celile Hanım. Ve oğlu ile aşkı arasında çok kalıyor. Âşık Celile nasıl bir kadın peki?

Celile Yahya Bey’e çok aşık. Hikmet Bey’le evlendiği zaman neden evleniyor onu tam çözebilmiş değilim, ailesi mi istedi ya da artık evlenme yaşı geldi diye mi evlendi? Çünkü tutkulu bir aşk yaşamıyor Hikmet Bey’le, zaten evlilik ilerledikçe Hikmet Bey’in çapkınlıkları söz konusu oluyor, Celile iyice soğuyor evlilikten. Yahya Bey’e de gördüğü anda ilgi duymaya başlıyor. Birbirlerini gördükleri anda bir heyecan ve kalp çarpıntısı yaşıyor ikisi de. Yahya Bey’e herkes kızıyor aşkının arkasında durmamış diye, ama belki bu dönemin gerçeklerinden mevki kaygısından dolayı ayrılmak durumunda kaldılar… Belki de tam bir ilişki yaşayamadıkları için böyle büyük bir aşk oldu. Oyunda bahsediyorum, Celile Yahya Bey’den ayrıldıktan sonra Paris’e giderken göğsünde taşıdığı çiçekten 2 yaprak koparıp Yahya Bey’e veriyor ve yıllar sonra Yahya Bey öldüğünde o iki yaprak ceketinin cebinden çıkıyor, yani yıllarca yaşamış o aşkı, kalbinde taşımış. Celile’ye söylemeye cesaret edemedi korkuyordu kim bilir.

Celile Hanım evladı için o soyluluğu bir kenara atıyor, her türlü fedakarlığı yapıyor, oğlu açlık grevinde diye açlık grevine başlıyor. Nâzım Hikmet’in politik duruşu Celile Hanım’ı etkiliyor, değiştirip dönüştürüyor mu?

Nâzım Hikmet’in politik yaşamı Celile Hanım’ı dönüştürüyor elbette. Celile, Nâzım Hikmet’in duruşu ve yaşama bakışından çok etkileniyor. Yahya Bey’le aşk yaşadığı zaman bir kopukluk yaşıyor oğluyla ama sonra Paris’e gittiği zaman Nâzım’la yazışmaya başlıyor sürekli ve Nâzım memleketin durumunu anlatıyor o yazışmalarda. Aşk acısından çok memleketin sıkıntıları canını yakıyor. İstanbul’a dönme sebebi de tekrar Nâzım’la görüşmek, evladı ile hasret gidermek. Bir de tabii Samiye var, kızı. Onunla da vakit geçirmek için dönüyor, sonrasında Nâzım’ın haksız yere hapiste çürümesine müsaade etmek istemiyor. Bunun için bir şey yapması lazım, o da açlık grevine başlıyor ve eylem yapıyor onlarca aydına ulaşıyor, imzalarını topluyor.

Celile Hanım hak ettiği değeri ne kadar buldu sizce?

Biz Celile’yi yapmaya karar verdiğimizde henüz onunla ilgili yazılmış romanları okumamıştık ve araştırmaya başladık. Bir kültür merkezine gittik ve ‘Celile Hanım’la ilgili kitap var mı?’ diye sorduk çalışanlara. ‘Celile Hanım kim?’ diye sordular, tanımıyorlar maalesef, Nâzım’ı çok seven insanlar bile bilmiyor. Biraz da bilinirliği olsun istedik bu kadar değerli bir hayat. İnsanlar görsünler neler yaşamış, Nâzım boşuna Nâzım olmamış, Celile boşuna Celile olmamış… Hikayelerde kadın biraz maalesef ki arka planda kalıyor, bizim derdimiz, benim bir kadın oyuncu olarak derdim bir kadın hikayesi anlatmak. Yaşanmışlıklardan yola çıkmayı seviyorum, yaşanmış hikayelerden… Kadınların göz önünde olmasını istediğimiz için böyle biraz üzerinden gidiyoruz.

“KADINLAR HAYATIN HER ALANINDA”

Celile Hanım’a hayat vermek sizin için ne ifade ediyor? Nasıl bir deneyim oldu?

Heyecanlanıyorum her defasında. 24 yıldır durmadan tiyatro yapıyorum her oyuna çıkışımda deli gibi heyecanlanıyorum. Celile hem yaşanmış olduğu için hem Nâzım’ın annesi olduğu için biraz da korktum, çünkü ne tür bir tepkiyle karşılaşacağımı bilemedim hem seyirci tarafından hem Nâzım’ın sevenleri tarafından. Ama sevdiler, ben de çok seviyorum Celile’yi. Güçlü kadınların hep var olması gerektiğini düşünüyorum. Televizyon dizilerine baktığımızda hikayeler hep erkek hikayeleri üzerinden dönüyor, tiyatro eserlerinde de yazılmış hikayelerin çoğu erkek hikayesi, kadınlar biraz yardımcı karakter gibi geliyor bana, halbuki asıl karakter kadın. Kadın hayatın her alanında.

“UMUDUMUZU KAYBETTİĞİMİZ ANDA BİR UMUT YEŞERDİ”

Bir de pandemi süreci tabii. Kadıköy Halk Tiyatrosu nasıl etkilendi bu süreçten, bu süreci nasıl aştınız nasıl aşmaya çalışıyorsunuz?

İlk birkaç ay bir daha sahneye çıkamayacağımı düşündüm, ne yapacağımız çok belirsizdi, hayata dair ümidimi yitirmiştim, maddi kaygılar çok ağırdı. Biz özel tiyatro yaptığımız için bir maaşımız yok çünkü, sahneye çıktıkça para kazanıyoruz. Bu işle hayatımızı devam ettiriyoruz. Seyirci yok sahneye çıkma olasılığı yok, ama benim için en büyük kaygı manevi kaygıydı, oynayamama, seyirciyle buluşamama, insanların gözünün içine bakamama kaygısıydı. Hepimiz yarı açık cezaevinde gibi birkaç ay yaşadık, korka korka dışarıya çıkıyorduk. Bir süre sonra tiyatrolar açılmaya başladı ama biz oyun koyamadık, çünkü kısıtlama saatleri… Saat sekizde evde olması gerekiyor insanların, ben 5’e mi oyun koyacağım, 5’te insanlar işten çıkıyor mu ki tiyatroya gelsin. Bir de yüzde 50 kapasite sınırı geldi, her türlü baskı ve biz işimizi yapamaz duruma geldik. Dediğim gibi çaresizlik ve umutsuzluk çok kötü. Celile ise benim yeniden hayata dönüşüm gibi bir şey oldu, hakikaten böyle her şey bitmiş, ben çok yorgunum, dökülüyor vücudum, ruhum ama sonra yepyeni bir güneş doğuyor… Sordunuz ya ‘Celile kim?’ diye, Celile yeni bir güneş aslında, umudu simgeliyor diyebiliriz. Ve üretmeye devam etmek gerektiğini düşündük çünkü yıllardır üretiyoruz. Bize, ‘Memleket yanıyor ne tiyatrosu yahu’ diyenler oldu, nasıl fırıncı ekmeğini yapmaya her gün fırına gidiyorsa bu da benim işim işimi yapıyorum ben de.

Bu süreçte bir girişim oldu ve Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi kuruldu. Yüzlerce bağımsız tiyatro bir anda toplantılar yaparken bulduk kendimizi, kendimiz için çözümler üretmeye başladık. Sonraki süreçte de İstanbul Büyükşehir Belediyesi açık havada oyun satın almaya başladı, bu çok kıymetli bir destek özel tiyatrolar için. Böyle bir umut tohumu yeşerdi. Şimdi artık aşı geldi insanlar aşı oldu vakalar hâlâ var ne yazık ki ölümler hâlâ var, umarız yeniden kapanmaz ülke, çünkü yine kapanırsa biz yine işimizi yapamayacağız. Belediyelerin, bakanlığın destek olması çok kıymetli ama bizi yıllardır ayakta tutan seyirci, yani seyirci gelecek ki biz o etkileşimi o duygu geçişini yaşayacağız.

 

2

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku