Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) Salonuna Üzülmek ya da AST’a Üzülmek…

Özgür Başkaya

Romantik biri olarak AST salonunun kapanmasına çok ciddi üzüntü duyduğumu söylemeliyim…. 

Öznel düşündüğümde, Özgür Tiyatro “ilk oyununu” 1994 yılında bu nadide salonda oynamıştı… Onlarca tiyatro gibi… Velhasıl kişisel olarak ve tiyatrom adına üzüntüm sonsuzdur…

Tüm bunların dışında “politik tiyatro” üzerinden değerlendirdiğimde; bizim için komünist tiyatronun Ankara’da ki mabeti diye görülebilecek olan AST’’ın, son süreçte eski politik çizgisiyle uzaktan yakından ilişkili olmadığını görmek için de ahmaklığa, üzülmeye, cahil olmaya gerek yok.

AST uzun yıllar önce büyük ayrılıklarla (ki bu bize göre uygundur), ayrışmalarla ve onlara rağmen kendini var etmeye çalıştı. (Bu konuda AST-DAST ve diğer ayrılıklara, bilgi mahiyetinde açılım sağlayabileceğimi sanıyorum.)  

Aziz Rutkay ve Altan Erkekli’nin 1990’lı yıllarda AST sürecini ayakta tutma çabaları, her ne denli iyi niyetli çabalar olsa da, tiyatroyu kurtarmaya yetemedi-yetmezdi. Çünkü neoliberalizm hem geniş kitlelerin apolitik tavrıyla -12 Eylül darbesinin insanların dimağlarını yok etmesiyle- hem de ülke ve ülke sanatındaki apolitik gerçeklikle hayatı belirlemişti. Bu süreçte devrimci karşı duruş-tavır önemli idi ancak kolay değildi. Velhasıl AST süreci, Aziz Rutkay Bey‘in (ki tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni idi) İstanbul’a gitme süreci ile iç sarsıntıya uğramaya başlamıştı. (İnsanların özel tercihlerine ömrüm boyunca saygı duydum.) Bu, sonun başlangıcını maalesef muştuluyordu..

AST neden salonunu kaybetti? Bu soru, ciddi bir şekilde yıllar içindeki AST yöneticilerine sorulmalıdır. 

2000’li yıllarla beraber, değişen ve umut diye bakılan kadronun AST kültürünü devam ettir(e)memesi; sadece o kadronun geçmişi içselleştirmemesi, kavrayamaması ve çalışmaması ile ilgili değil; geçmiş kadronun deneyim ve birikimlerini aktarmamasının, bunun yanı sıra dünya görüşü sorununun göstergesiydi. Ayrıca sorumluluk almak isteyen ve bunu talep eden genç AST’lılar, aslında AST misyonunu gereğince bilmiyorlardı ve AST ideolojik bilincine bizce haiz değillerdi..  

Yıllar geçtikten sonra, zamanla, görece genç bir kadronun AST yönetimine getirilmesinin bizce iki nedeni vardı: Kendilerince AST ideolojisinin artık devam ettirilemeyeceğini düşünmek ve belki de vazgeçmenin doğru olduğuna inanmak.. (Buradaki iç tartışmalar bizi ilgilendirmez)                        

Hattızatında, AST yöneticilerinin üstlerindeki yükü devam ettirmek yerine, geçiş sürecine bırakmak gibi tuhaf bir anlayışa sahip olduklarını düşünmek bizce hatalı değildir. Ayrıca realitenin, yani yapılanın, ciddi kolaycılığın tipik göstergesi olduğunu söylemek gerekir.. Emanetin “kimden alındığını bilmek ve ona göre davranmak” gerekliliğine inancımız tamdır.. 

İyi niyetli ancak ideolojisi “sol-sosyalist” olmayan,  devrimci AST perspektifinden uzak yeni kadro,  AST için büyük çabalar harcıyor görünse de, maalesef misyonu kavrayamamış, yükü taşıyamayacak güçsüzlükteydi-güçsüzlüktedir. 

Yeni Dünya Düzeni‘ne endeksli, geçmişten gelen muhalifliği zorunlu nedenlerle uygulamaya çalışan ancak bocalamaktan başka şansı olmayan bir AST gözler önünde duruyor…

Bilkent’teki salonlarının bol seyirci bulmasını istemek boynumuzun borcudur. Ancak lokalizasyonun bile AST NOSYONU’na yakın olmadığını düşünmekteyiz.

Velhasıl; AST’ın Ihlamur Sokak’taki mütevazı salonu ne olursa olsun savunulacak bir mevzidir. Kim üstlenirse üstlensin, tarihsel geçmişiyle varedilmeye çalışılmalıdır. Bu konuda net bir duruş sergilenmelidir.

Eğer yerel yönetimler AST Salonunu Ankara Tiyatrolarına açarlarsa, “açarlarsa”, AST MİSYONU öyle ya da böyle belki hayata geçme şansına sahip olabilir…

Çabamız bu yöndedir…

ÖZGÜR BAŞKAYA               

Özgür Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni

7

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku