İktidarın Kültür Politikası: “Yasak! Yasak! Yasak!”

editor
1,K Okunma
2024 kültür ve sanat alanı için yasaklamalar, baskı ve sansürün gölgesinde geçti. İktidarın bu konudaki karnesi yine kırıklarla dolu. Kültürel hegemonyasını bir türlü kuramayan AKP bir kez daha yasaklara bel bağladı.

Birgün gazetesinden Emrah Kolukısa’nın haberini aktarıyoruz:

Yılın son haftasına girerken Diyarbakır’dan gelen yeni bir sansür vakası aslında son yıllarda kültür sanat ortamına hakim olan anlayışın yeni bir tezahürüydü sadece. Kültürel hegemonyasını bir türlü kuramayan iktidar çareyi yasaklamakta, sansürlemekte, susturmakta buluyor.

Bu yasaklar bir yandan oto sansürü de körüklüyor elbette ve yasaklananlar listesinin çok daha kabarık olmayışı belki de otosansür sayesinde. Yine de şurası bir gerçek, yasaklamalar, sansürler ne sanatçıyı susturuyor ne de iktidara kültürel hegemonya kurma yolunda bir kazanç sağlıyor.

YASAKLAR VE GEREKÇELERİ:

• Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nun “Karımın Kocası” adlı oyununun bir grup gerici tarafından protesto edildikten sonra adının “Evlilik Komedisi” olarak değiştirilmesi de işin ‘Devlet’in kendisine kadar yöneldiğini gösteriyor; tabii anlayana. Devlet Tiyatroları’nın müdüründen bir karşı çıkış duydunuz mu? Tabii ki hayır. Bu çelişkiyi nasıl açıklıyor peki iktidar yetkilileri? Yani tek adam döneminde, bir imzayla müdürü değiştirilen Devlet Tiyatroları, artık iktidarın kendi kitlesinin protesto ettiği bir kuruma dönüştüyse bu tuhaf denklemde kim, hangi açıklamayı yapacak ki?

• Bir yıl önce Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin iptaliyle sonuçlanan sansür vakasının merkezindeki belgesel film “Kanun Hükmü”nün bu yıl bir kez daha Antalya Valiliği tarafından “provokatif” olduğu gerekçesiyle yasaklanması ise kimseyi şaşırtmadı muhtemelen.

• Bundan kısa bir süre önce Kadıköy Kaymakamlığı’nın “Queer” adlı filmin gösterimini yasaklamasıyla (yine şu meşhur LGBT paranoyası) meydana çıkan kriz sonrası filmin izleyiciyle buluşacağı MUBI Fest iptal edilmiş ve iktidarın yasaklar listesine yeni bir madde eklenmişti.

• Şubat ayında sırf Kürtçe olduğu için oynanması yasaklanan (ve bir gün sonra yasak kararı kaldırılan) “Qral û Travîs” (“Kral ve Travis”) adlı tiyatro oyunu da senenin bir başka yasak vakasıydı.

• Açık Radyo’nun lisansının iptal edilmesi de bu maddelerden biriydi ne yazık ki.

TİYATROLARIN DURUMU GÖRECE DAHA İYİ

Tiyatroların doluluk oranları sinema salonlarına göre daha yüksek görünüyor ama bu konuda sağlıklı bir veri akışı olmadığı için kesin tabloyu belirlemek imkansız gibi. Ama en azından Zorlu PSM, DasDas, Maximum Uniq gibi aynı anda birçok farklı tiyatronun oyunlarına sahne açan mekanların doluluk oranları yüksek. Moda Sahnesi, Oyun Atölyesi gibi tiyatrolar da seyirci açısından çok sıkıntı çekmiyor belki ama böylesi özel tiyatroların bilet fiyatları açısından Şehir Tiyatroları ya da Devlet Tiyatroları gibi ödenekli kurumlarla rekabet etmesi hala imkansız ve bu da onları ekonomik açıdan çok zorluyor elbette.

Yılın dikkat çeken büyük prodüksiyonlarından “Afife” özellikle Demet Evgar’ın performansıyla izleyicileri toplarken, Oyun Atölyesi’nin yeni oyunu “Kel Diva” Haluk Bilginer ile Zuhal Olcay’ı uzun bir aranın ardından aynı sahnede buluşturdu. Moda Sahnesi farklı bir “Macbeth” yorumuyla Shakespeare serisine bir yenisi eklerken, Murat Daltaban’ın rejisiyle sahnelenen “Gurur ve Önyargı” (gibi bir şey) yılın son günlerinde güçlü bir başlangıç yaptı. Tuğçe Altuğ ve Deniz Celiloğlu’nun başrollerini paylaştığı “Nora” sezonun dikkat çeken oyunlarından biri olarak akıllarda kalırken, “Melih Cevdet Anday’ın “Müfettişler” adlı oyunu Engin Hepileri rejisiyle izleyici karşısına çıktı. DasDas’da sezonun yeni oyunu “Ayna” yılın güçlü oyunlarından biri olarak öne çıkarken, Kocaeli Şehir Tiyatrosu’nun sahnelediği “Yaşamak mı Ölmek mi?” adlı oyun Afife Tiyatro Ödülleri’nde Yılın En Başarılı Oyunu seçildi.

.

ÇAĞDAŞ SANAT ZENGİNLER İÇİN Mİ?

Sanat sanat için mi, sanat halk için mi? Bu ikileme son yıllarda yeni bir alt madde eklendi sanki: Çağdaş sanat zenginler için mi? Aslına bakarsanız Picasso’nun daha hayattayken eserlerinin hayli yüksek fiyatlara alıcı bulduğu 20. yüzyılın ortalarından bu yana sanat eserleri pahalı bir metaya ve hatta yatırım aracına dönüştü ve evet, bir süredir çağdaş sanat gerçekten de zenginler için. Ama bir şerhle, sanatı görüp keyfine varmak hariç. Müzeler, galeriler, sergiler ya tamamen ücretsiz ya da cüzi bir meblağ karşılığında gezilebiliyor; en azından teoride. O yüzden bu yıl bilet fiyatlarının kimileri için bir hayli pahalı olduğu şikayetleriyle gündeme gelen çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul tartışmaların odağındaydı.

Yine de açık konuşmak gerekirse, bu tür fuarlar çoğunlukla koleksiyonerleri hedefleyen ve çağdaş sanat adına ortalama bir içerik sunan etkinlikler oluyor ve gidip görmediğinizde çok büyük bir kaybınız da olmuyor. Asıl sorulması gereken ve üzerinde düşünülmesi gereken şey şu: Sanat neden bu kadar pahalı ve piyasa kuralları neden sanatı bu kadar belirliyor? Öte yandan çağdaş sanatın er meydanı kabul edilen Venedik Bienali’nin bu yılki edisyonunda Türkiye pavyonunda Gülsün Karamustafa’nın “Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli” adlı yerleştirmesi yer aldı ve bir hayli de ses getirdi. Ayrıca yine Bienal için davet alan Güneş Terkol da açılış günü Venedik sokaklarında da dolaştırdığı iki pankart işiyle yankı uyandırdı.

Venedik Bienali’ne davet edilen Güneş Terkol, bienalin  Yabancılar Her Yerde temasını iki pankart işiyle taçlandırdı.

SEYİRCİ SALONLARA DÖNMEKTE ZORLANIYOR

Tabii ki bu zorlanmanın ilk ve en önemli sebebi ekonomik kriz. Sinema biletlerinin fiyatlarındaki artış izleyicinin pandemiden beri uzak durduğu salonlara dönmesini zorlaştırırken, dijital platformların görece ucuzluğu da bu gidişata başka bir ivme kazandırdı ve salonlar bir türlü dolmadı. Kısa süre öncesine kadar salonlarda gişe rekorlarına imza atan isimlerin yeni işlerini dijital platformlar için çekmesi aslında bu gidişin önemli bir habercisiydi ama nedense sektör bu konuda pek oturup kafa yormadı sanki. Sonuç olarak örneğin 2017’de 70 milyonun üzerinde bilet satılmışken, bu yıl 30 milyonun biraz üzerinde bilet satıldığını gördük. Son haftaların iddialı gişe filmi “Çakallarla Dans 7” bile 3 haftada hepi topu 500 bin civarında izleyici topladı.

Kaynak: https://www.birgun.net/haber/iktidarin-kultur-politikasi-yasak-yasak-yasak-587972

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku