Dr. Simay Yılmaz ile “Ekspresyonist Tiyatro” Kitabı Üzerine Söyleşi

Pınar Çekirge
2,K Okunma

Dr. Simay Yılmaz‘ın geçtiğimiz günlerde Agora Kitaplığı etiketiyle raflarda yerini alan “Ekspresyonist Tiyatro” adlı kitabı hem önemli bir çalışma, hem de tiyatro yazınımız için değerli bir katkı niteliği taşımakta.

Pınar Çekirge: ”Yirminci yüzyılın başındaki avant-garde sanat akımlarından biri sayılan Ekspresyonizm, sahne sanatlarını büyük ölçüde etkilemiştir. Özellikle tiyatro sanatı özelinde başat açılımlara olanak sağlayan ekspresyonist akımın havası, takip eden dönemlerdeki sanatsal eğilim ve yönelimlerde de solunmaya devam etmiştir ” bu cümleni okuduğumda ilk aklıma gelen, ekspresyonist akımın tiyatro sanatına olan etkileri nelerdi?

Simay Yılmaz: Ekspresyonizm 20. yüzyılın başında ilk elden resim alanında ortaya çıkmış, tiyatro sanatına ikincil olarak etki etmiştir. Bu dönemin yerleşik tiyatro sanatı anlayışını 19. yüzyıl gerçekçiliği ve bağlamındaki oyun yazımı ve sahneleme formları karakterize etmektedir. Ekspresyonizm, gerçeğin birebir taklidini aşarak, dış dünya gerçekliğinin sanatçının iç dünyasında yarattığı hezeyanın dışavurumunun ifadesine olanak tanımıştır. Bu bağlamda endüstrileşme sonrası dünya savaşlarının eşiğindeki 20. yüzyıl başı ‘modern’ toplumunun bireyler düzeyindeki yıkıcı etkisinin sanatsal alandaki ifadesine aracılık etmiştir.

Bugün modern tiyatro dediğimizde zihnimizde canlanan oyun yazımı ve sahneleme üslubu kümesinin en temel yapıtaşlarını bu bahsi geçen dönemin ekspresyonist tiyatro üretiminde buluyoruz. İlk elden Alman tiyatrosu, geniş çerçevede Avrupa ve ABD tiyatrosunun 20. yüzyıldaki gelişimini Alman Ekspresyonizminden ayrı düşünmek imkânsız.

Simay Yılmaz

Pınar Çekirge: Peki ya, oyun yazarlarını ve oyuncuları nasıl etkiledi?

Simay Yılmaz: Oyun yazımı bağlamında, bu dönemde, yüzyıllarca süregelen ‘olay örgüsü’ öğesinin öncelenmesi ve daha yakın tarihte ise ‘karakter’ öğesinin öncelenmesinin yerine, ‘düşünce’ öğesinin ön plana çıktığını ve oyun yazımının bu öğe çerçevesinde şekillendiğini görüyoruz. Bu, ekspresyonist yazarlar için esas önemli olan ‘düşünce’ öğesinin iletiminde süregelen yazım geleneğinde olay örgüsünün mantıksallığının korunması, karakterlerin mantıksal ve detaylı sunumu gibi kurallı önceliklerden özgürleşilerek özün biçimi inşa ettiği bir oyun yazımı ekolüne kavuşmayı sağlamıştır. Bu bağlamda episodik yapının kullanımı, zaman ve mekânda mantıksallıktan özgürleşme, düş dramaturjisi, oyun kişilerinde karakterler yerine simgesel tiplerin kullanımı gibi bir dizi unsur ekspresyonist oyun yazımını karakterize etmiştir.

Oyunculara etkisine bakarsak, 19. yüzyıl gerçekçiliği ile karakterize olan oyunculuk anlayışının esnetilmesi ve stilize, grotesk öğelerin oyunculuk sanatına eklemlenmesi, bir oyuncunun birden çok oyun kişisini canlandırabilmesi, oyunculukta söz yerine eylem ve fiziksel ifadenin anlatımın birinci öğesi haline gelmesi gibi bir dizi unsur, dönemin mevcut oyunculuk anlayışına ek yetiler geliştirmeyi/edinmeyi gerektirmiştir. Bu bağlamda, ekspresyonist oyunların sahneye taşınması, oyunculuk yaklaşımlarında günümüze uzanan çeşitliliğin temelindeki ateşleyici dönemlerden bir tanesi.

Pınar Çekirge: Ekspresyonist Tiyatro yönetmenlere hangi kapıları araladı?

Simay Yılmaz: Ekspresyonist oyunların sahneye taşınması, sahneleme bağlamında da geleneksel ve konvansiyonel sınırlılıkların aşımı ve yeni fikirlere, dolayısıyla yeni sahneleme pratiklerinin oluşumuna sevk eden bir atılım içeriyor. Ekspresyonist oyun metinlerinin sahne dilini oluşturmak o dönemdeki mevcut sahneleme teknikleriyle sınırlı kalmamayı ve gelenekleri aşmayı gerektiriyor. Gerçekçi dekor ve ışık tasarımı aşılıyor; dekor ve ışık deyim yerindeyse ‘tasvir eden’ yerine ‘yorumcu’ haline geliyor. Eşzamanlı, zamanda atlamalı, zamansız veya mekânsız sahnelerin sahneye taşınması söz konusu; düş dramaturjisinin, lineer akmayan olay örgüsünün sahne üzerindeki yaratımı, modern sahneleme eğilimlerinin kapısını aralıyor. Burada, o dönemde sinema sanatının ve görsel teknolojinin gelişmesinin de, sahne üzerinde ekspresyonist anlatıyı olanaklı kılan etkenlerden olduğunu görüyoruz. Daha sonra Politik ve Epik Tiyatro ve takip eden sanat dönemlerinde karşımıza çıkan projeksiyon, kamera kullanımı gibi dijital öğelerin tiyatro sanatına eklemlenmesinin kökenini burada bulmak mümkün.

Simay Yılmaz

Pınar Çekirge: Ekspresyonist Tiyatro’nun günümüzdeki örneklerini sorsam?

Simay Yılmaz: Ekspresyonist tiyatronun izini günümüzde en temelde modern ve post-dramatik Alman tiyatrosunda sürmek mümkün. Dönemin ekspresyonist oyun yazımının gerekliliklerine uygun sahneleme biçimlerine sadık kalarak sahnelenen ekspresyonist eserler bugün büyük oranda akıma örnek teşkil ediyor. Örneğin 2019’da Theater Ulm’de Jasper Brandis rejisiyle sahnelenen “Von Morgens bis Mitternachts” bu kümeye çok güzel bir örnek. Dijital mecrada oyunun sahneleme detayları hakkında fikir sahibi olunabilir.

Okuyucular için daha ulaşılabilir olması açısından bu dönemin filmlerini örnek verebilirim; Karlheinz Martin’in 1920 tarihli “Von Morgens bis Mitternachts”ı (Bir Gün İçinde), Robert Wiene’nin yine 1920 tarihli “Das Cabinet des Dr. Caligari”si (Dr. Caligari’nin Muayenehanes) izlenebilir. Ayrıca Ingmar Bergman 1963 tarihli “Ett drömspel”i (Rüya Oyunu) Ekspresyonizmin düş dramaturjisini içselleştirmek için iyi bir izleme olacaktır.

Bunun dışında günümüzde salt ‘ekspresyonist’, ‘fütürist’, ‘sürrealist’ biçimde yazılan veya sahnelenen örneklerden söz etmek pek olanaklı değil: 21. yüzyılda gerek tarihsel gerek ikinci kuşak avant-garde’ların, gerek Politik ve Epik tiyatro gibi sayısız ekol ve sanatsal üretim döneminin tiyatroya etkisinin bir araya kümelendiği bir bilgi-yaklaşım-teknik-stil denizinde bulunuyoruz. Farkında olarak veya olmayarak bu kümenin bileşenlerini birbirine eklemlediğimiz bir kombinasyon yaratıyoruz, bu da bizim oyun yazımı/sahneleme üslubumuzu karakterize ediyor. Günümüzde sanatsal yaklaşımımız, orijinal fikirlerimizde olduğu kadar, bu havuzdan hangi öğeleri sanatımıza dahil ettiğimiz, ne oranda ve nasıl bir kombinasyonla kullandığımızda saklı. Dolayısıyla bugün, ‘ekspresyonist tiyatro’ örneklerini izlemekten çok, okuduğumuz/izlediğimiz bir eserin içerisindeki ‘ekspresyonist öğeleri’ ve bunların kullanımının tercih edilmiş olmasının o esere katkısı olup olmadığını, ne şekilde katkı sağladığını, gerekliliğini, diğer yaklaşımlarla kombinasyonunu, bugün için bize ne söylediğini/sunduğunu konuşuyor oluyoruz. Bu bağlamda bir örnek vermem gerekirse, 2023 yılında Harold Pinter tiyatrosunda izlediğim ‘Dr. Semmelweis’ rüya ve sanrı sahnelerinin sahne üzerine taşınmasında ekspresyonist öğeleri başarıyla, dozunda ve yerli yerinde kullanan bir oyundu.

Bunun dışında Türkiye’de de yakın tarihte izleyebildiğimiz örnekler olması açısından Ostermeier rejisi, Robert Wilson rejisi, sahneleme unsurları, sahne tasarımı ve oyuncu yönetimi gibi kalemleri ile ‘ekspresyonist’ öğeler barındırır.

Pınar Çekirge: ⁠”Ekspresyonist Tiyatro” (2024) adlı kitabının yazım sürecini öğrenmek istiyorum. Bu konuyu gündeme taşımak nereden aklına geldi?

Simay Yılmaz: Antropoloji ve Psikoloji eğitimimin etkisiyle sanatsal süreçleri toplumsal ve düşünsel arkaplanlarıyla alımlama refleksim var. Ekspresyonizmin de içerisinde bulunduğu avant-garde akımların 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başındaki dönemeçte geleneksel tiyatro anlayışından radikal ayrılışlarını ve bu sayede günümüze uzanan modern tiyatro kapsamındaki açılımları olanaklı kılan ‘ateşleyici güç’ oluşlarını toplumsal ve düşünsel arkaplanlarından bağımsız düşünmek imkânsız. Sanatsal hareketler -hele birer manifestoyla sanatsal alana atılmış avant-garde’lar- toplumsal bağlamlarından kopuk düşünülemezler.

Bu bağlamda, çalışmamda en nihayetinde ekspresyonist tiyatronun oyun yazımı özelliklerini derinlemesine incelemek ve üç döneme ayırarak örnekler üzerinden okumak, ancak bu noktaya varmadan evvel bu özelliklerin hangi toplumsal, düşünsel süreçlerin ve koşulların çerçevesinde yapılandığını Antropoloji-Sosyoloji-Psikoloji disiplinlerinin ‘modern toplum’ ve ‘yabancılaşma’ kuramları ekseninde inşa ederek sunmak, sosyal bilimler ile oyunculuk disiplinlerinin bileşkesindeki bir akademik arkaplana sahip biri olarak benim adıma bu sanat dönemini araştırma ve aktarmanın hakkını vermede üzerime düşeni yapmak demekti.

Yazım süreci, dolayısıyla, detaylı bir literatür taraması, dönemi ele alış biçimini saptama ve bunu sosyal bilimler perspektifiyle buluşturma ekseninde, çokça çeviriyi, kuramsal okumayı, oyun okuma, izleme ve incelemeyi içeren 4 senelik yoğun bir çalışmayı kapsadı.

Bu noktada, Alman Lisesi mezunu bir oyuncu ve akademisyen olmamın da sürece olumlu katkıları oldu. Alman tiyatrosuna olan ilgimin kilometresi, orijinal dili Almanca olan kaynaklara ve eserlere ulaşım imkânım ve bu eserlerin çeviri ve analizleri çalışmamın niteliğini güçlendirdi. Okurun, orijinal dilinden çevirisi bulunmayan eserlerin çalışmamda analiz edilen bölümlerine Türkçe olarak erişebilecek olması da benim açımdan ayrıca mutluluk verici.

Pınar Çekirge: Çok teşekkürler…

Simay Yılmaz: Ben de size ve Tiyatro… Tiyatro… Dergisi’ne çok teşekkür ederim.

PINAR ÇEKİRGE

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku