Sahnelerde Bir Yıl: Sansür ve Baskıya Rağmen Umut Var

editor
824 Okunma
Kültürel hegemonya kurma hevesi yarım kalan iktidarın artan baskısı, sansür ve maddi yetersizlik nedeniyle tiyatro dünyasında bir yıl pek çok zorlukla geçti. Tiyatro dünyasının önde gelen isimleri her şeye rağmen yine de umutlu.

Birgün gazetesinden Işıl Çalışkan’ın haberini aktarıyoruz:

Türk tiyatrosu için 2024 oldukça zorlu bir yıl oldu. Maddi yetersizlikler, sansür ve baskılara rağmen tiyatrocular sahnede kalabilmek için mücadele etmeye devam etti. Bağımsız tiyatro toplulukları, devlet ve yerel yönetimlerden yeterli desteği alamadı. Sansürün ve otosansürün tiyatro dünyasında daha da arttı.

Toplumsal eleştirinin ve özgür düşüncenin önemli bir aracı olan tiyatro, zaman zaman ahlaki değerler ve toplumsal normlarla çatışma yaşadığı bahanesiyle kısıtlamalarla karşılaştı. Sansür, sadece metinlere değil, sahnelemede kullanılan sanatsal ifadelere de yansıdı. Tiyatro dünyasının önde gelen isimleriyle geride kalacak olan yılın panaromasını çıkardık.

ERDOĞAN MİTRANİ: “AHLAKIMIZ SANSÜRLE KORUMAYA ALINDI!”

Özellikle ödeneksiz tiyatrolarımızın çok ciddi bir maddi desteğe ihtiyacı var. Dünyanın her medeni ülkesinde bağımsız topluluklar devletin, yerel yönetimlerin, kişisel sponsorların maddi desteğiyle üretim yaparken, bizde destek değil köstek korkusuyla oyun sahnelenmeye çalışılıyor. Üstelik bu sadece siyasal bir köstek değil; ahlak kavramını insanların apış arasında gören bir anlayışın var ettiği oto sansür.

70 yıllık bir tiyatro seyircisi olarak, sahnelerimizde metin gerektirdiğinde oyuncunun hiç komplekssiz soyunmasına defalarca şahit oldum. Sadece yurt dışından gelen misafir topluluklardan değil, örneğin Gülriz Sururi-Engin Cezzar topluluğunda sahnelenen ”Hair”in finalinden de söz ediyorum. Şükürler olsun ki sansürün yasak olduğu Tiyatro Festivali’nde “III Richard”da don giydirilerek ahlakımız korunmaya alındı. Tabii ki bu ahlakçılığın mantığı zorlayan tarafları da var. Peter Shaffer’in ünlü oyunu “Küheylan”ın finalinde, sevdiği kızla çalıştığı ahırda ilişkiye girmeye çalışan genç Alan, bir tür At Tanrı olarak gördüğü Küheylan’ın bakışı yüzünden bunu yapamaz. İstanbul’da metni bilmeyen seyirci ise değil iç çamaşırını, blucinini bile çıkarmayan genç adamın başaramayışını sanırım normal karşılar. Ne hallere getirildik ya rabbim!

Erdoğan Mitrani Tiyatro Eleştirmeni

 

GİZEM DUMAN ŞEŞEN: ÖRGÜTLÜ MÜCADELE HER DAİM KAZANDIRIR

2024 yılında kontrolden çıkan zamlar ve gelir yetersizliği herkes gibi bizleri de etkiledi. İlk defa bilet fiyatlarını belirlerken kararsız kaldık. Verginin vergisini ödediğimiz bir dönemden geçiyoruz. İnsanların barınma ve beslenme sorunlarıyla boğuştuğu bu zamanda tiyatrolar yine her toplumsal felakette olduğu gibi asgari düzeyde devam etmeye çalıştı. Kur farkının telifler üzerindeki etkisi yabancı oyunların oynanmasını imkansız hale getirdi. Turneye çıkmak çoğu tiyatro için artık mümkün değil. Ulaşım ve konaklamanın altında kalıyoruz. Sahne bulmak, oyunu düzenli seyirci ile buluşturmak eskisine göre daha zor olmasına rağmen tiyatrolar her yolu deniyor ve seyircisi ile her koşulda mutlaka buluşuyor. Dünyayı değiştirebiliriz fakat ekonomiyi düzeltemiyoruz.

Gelen her yılın giden yılı düzenli olarak arattığı gerçeği tecrübemiz olsa da 2025 için elbette umutluyuz. Her yıl olduğu gibi. Bizler koşullar ne olursa olsun sahnede olmaya devam edeceğiz. Çünkü koşulları değiştirebilmek için her gün çalışıyoruz, mücadele ediyoruz. Örgütlü mücadele mutlaka kazanır. Herkesin mutlu olacağı sansürsüz, borçsuz, depresyonsuz, sağlıklı bir yıl diliyorum.

Gizem Duman Şeşen Tiyatromuz Yaşasın İnsiyatifi Yürütücü Kurul  Üyesi

 

ÇAĞDAŞ EKİN ŞİŞMAN: PARALI KÖTÜ, PARASIZ YAVAN İŞLER

Geçtiğimiz tiyatro sezonuna önümüzdeki sezon ve seneleri düşünerek, şuan nasıl bir noktadayıza kafa yorarak bakabilirim sanırım. Uzun süredir yalnızca kişisel anlatılara ve tek bir karaktere yaslanan, rejisel ve tasarımsal anlamda risksiz bir üretim ortamındaydık. Bunun maddi anlamda anlaşılabilir bir yanı var elbet. Sahne kiraları, tasarım masrafları vb. bunda önemli etkenler. Ama bunun son zamanlarda sıradanlaşmaya başlaması tamamen estetik ve toplumsal bir sorun ve bunun da yavaş yavaş daha geniş çevrelerce görünür olduğunu düşünüyorum.

Büyük prodüksiyonlar zaten sermaye sahibi olan yerler ve sahne sanatları meslek alanını domine etmenin artık son safhalarındalar gibi geliyor bana. Umarım öyledir. Hayata ve mesleğine bakışı sermayedar, hegemonik yapıda olmayan insanların daha iyi işler yapabilmek için ellerinde araçlar yok evet ama bu, kolaycılığa kaçıp vasat işler ortaya koymanın bahanesi olmamalı. Burada asıl mesele doğru bir meslek bilincine sahip olmak. Kendisini seyircinin üzerinde gören, birbirine kaşelerinden bahsedemeyen, sevmedikleri işlere övgüler düzen narsistik bir ikiyüzlülüğün içindeyiz. Son zamanlarda paralı kötü işler ve parasız yavan işler arasında bir umut var gibi geliyor bana. Buna seviniyorum. Elinde imkânı olanların olmayanlarla dayanışmayı çoğaltması gerekir. Yoksa vasattan da, boş elitist gösterişten de çıkış yok. Günün sonunda tiyatro kaybedecek.

Umutlu gördüğüm kısım ise şu; sahne işlerinde toplumsal ilişkilenme biçimlerimiz ile paralel bir süreç işliyor. Tek kişinin hikâyesinden daha kalabalık hikâyelere, önce diyalogu başlatan 2 kişiye ardından toplumsallığı başlatan 3. kişiye doğru bir evrilme var sanki. Dinlemek ve anlatmak dışında diyalog kurmaya ve tartışmaya olan toplumsal ihtiyaca yormak istiyorum bunu. Buraya tutunuyorum daha doğrusu…

Çağdaş Ekin Şişman Tiyatro Oyuncusu

Kaynak:https://www.birgun.net/haber/sahnelerde-bir-yil-sansur-ve-baskiya-ragmen-umut-var-585805

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku