“Şvayk”: Bugün Yaşıyor Olmak Bile Marifet

Mustafa Kara
3,K Okunma

Merdivenlerden çıkar çıkmaz elime tutuşturulan eski bir gazete: Moldau Express.“Alman ordusu Prag’da altı yıldır barış ve düzenin koruyucusu” yazıyor bir başlıkta. Kedi haberleri, köpek haberleri, ekmek karnesi haberleri derken, Münih’ten şok edici bir manşet! “Führer Adolf Hitler’e suikast teşebbüsü”. Öyle sevinmeyin hemen, kıl payı kurtulmuş maalesef! Siz yine her yerde böyle söylemeyin tabii, başınız Şvayk gibi belaya girmesin.

2. Dünya Savaşı günlerinin “sıkıcı” gündeminden yorulduysanız, gazetenin ilk sayfasının eteğindeki ilan tam size göre: “Kupa Meyhanesi’nde Bu Cumartesi”. Neler yok ki? 1 Alana 1 Bedava, Nazilerle Panda Sohbeti, %25 Ekstra Nazi İndirimi, Kabare Şov, Ayılana Gazoz Bayılana Limon, her şey var. Haftada 20 gram et bile var, patates yok!

Merak etmeyin, Nilüfer Kent Tiyatrosu’nda ön oyunlardan oyuna geçtiğinizde sahnede önce “sokaktaki insanın onun için ne düşündüğünü merak eden” Hitler’i de göreceksiniz: “Her gece uykum kaçınca kendi kendime soruyorum: Sokaktaki adam ne gözle bakıyor bana? Beni seviyor mu?” Sonra da Prag’da sokağın nabzını tutan Kupa Meyhanesi’ni…

Anlatılan Şvayk’ın hikayesi, hani Jaroslav Hašek’in 1. Dünya Savaşı’ndan nasıl kurtulduğunu anlattığı “Aslan Asker Şvayk”. Ama bu kez Bertolt Brecht’in kaleminden 2. Dünya Savaşı’ndaki Şvayk. Aradan geçen yıllar onu pek akıllandırmamış ama biraz politikleştirmiş. Eskiden saflığından tutamadığı çenesini bu sefer “çok bilmek”ten tutamıyor genelde. Yine işi aptallığa vuruyor, orası sabit.

PRAG’DAN STALİNGRAD ÖNLERİNE…

Hikayeyi bilirsiniz, Praglı bir köpek satıcısıdır Şvayk. Savaşın ortasında ne yapsın, Bayan Anna Kopecka’nın Kupa Meyhanesi’nde geçirir günlerini. En yakın arkadaşıysa “midesini vatanından çok seven” pisboğaz Baloun. Nazi askerleri ne yer, ne içer diye merak ettiğinden başını belaya sokacak kadar hem de. Hani bir kilo kavurma verseler hiç düşünmeden Nazi ordusuna yazılacak! Öyle düşkün boğazına. Bahanesi de hazır: “Savaş kıtlıktır demesi kolay. Bu yemek karneleriyle, haftada 20 gram etle geberip gider insan. İki gözüm önüme aksın yılbaşından bu yana bir gün karnım doyduysa”.

Kupa Meyhanesi müdavimleri Baloun’un başı belaya girmesin diye uğraşır uğraşmasına da, beklenen bela Şvayk’ı bulur. Her zaman onu kurtaran sivri zekası ve dil oyunları bu kez yetmez. Onu Prag’dan taa Stalingrad önlerine kadar sürükleyecek büyüklükte bir bela.

Nilüfer Kent Tiyatrosu sezonun yeni oyunu olarak Ekim’den bu yana sergiliyor Şvayk’ı. Pek çok kurumda oyunlar yöneten, popüler işlere de imza atan Doğu Yaşar Akal yönetiyor. Oyunun müzikleri Kamran Hamdi’ye, dekor tasarımı Burak Etöz’e, kostüm tasarımı Deniz Göl’e, koreografisi Deniz Atlı’ya, ışık tasarımı Cem Yılmazer’e ait. Oyunun kalabalık oyuncu kadrosunda ise Ayşe Elif Kesoğlu, Ayşe Gülerman Kum, Ayşe Güreşçi, Batuhan Pamukçu, Duygu Yakasız, Gökhan Kum, İbrahim Ersoylu, Mert Tiryaki, Mesut Özsoy, Peker Sabuncu, Pınar Hande Ağaoğlu ve Sultan Ahmet Çakır var.

BRECHT’İ ÖZLERKEN…

İlginçtir, “Brecht niye bu kadar az sahneleniyor artık?” diye yakınmamın hemen ertesi günü, Nilüfer Kent Tiyatrosu daveti geldi. “Brecht oyunu olsa da izlesek” diye evrene mesaj vermiş olmalıyım ya da moda tabirle Brecht’i “manifestlemişim” demek ki! Yine de iyi olacak hastanın doktor ayağına gelmedi bu sefer, biz kalktık Bursa’nın yolunu tuttuk.

Sahi mesela 20 yıl önce hemen her yerde kendini gösteren Bertolt Brecht neden eskisi kadar sahnelenmiyor? Bence bunun üzerine ayrıca düşünelim bir süre. Konuşuruz sonra, şimdi Şvayk’tan devam edelim.

Brecht, Hašek’in Şvayk’ını, ki o da az fırlama değildir, almış 2. Dünya Savaşı’na kadar getirmiş ve biraz da geliştirmiş tabii. 1. Dünya Savaşı’nda aptal derecesinde saf bir görüntü çizen ama hiciv dolu mizahından vazgeçmeyen bir figür olan Şvayk, 2. Dünya Savaşı’nda seyirciyi güldürmenin ötesine geçerek düşündüren ve izleyicide değişim yaratan bir kimliğe bürünüyor. Brecht’in tarzı bu; sistem eleştirisi daha belirgin, antifaşist çizgi daha net ve savaşın saçmalığı apaçık ortada. Praglı bir köpek satıcısına “Köpek çalmakta çok değişik yöntemler vardır. Eğer köpek salon köpeği ya da cüce cinsindense, kalabalık yerde tasması kesilerek çalınır. Benekli bir Alman buldoğunu çalmak için, kızarmış bir at sucuğu gerekir. Gelgelelim bazı köpekler vardır ki pek şımartılmıştır, kendini Führer sanır” dedirtiveriyor.

Yönetmen Doğu Yaşar Akal, Bertolt Brecht’in olan Şvayk’ı Yücel Erten çevirisiyle sahneye taşırken, mizah ve politik bilinç dengesini başarıyla kuruyor. Halktan olanların kıvrak zekası ile Nazilerin aptallıkları yarışıyor çoğu kez. Görüntüdeyse saf olan Şvayk! Yersen.

OYUNCULAR BAŞARILI, TEMPO DÜŞMÜYOR, DENGE YERİNDE

Nilüfer Kent Tiyatrosu, oyunun ruhuna uygun olarak kalabalık bir oyuncu kadrosu ve zengin bir dekor ile sahnede. Yüksek katlı dekor, aşağıdakiler ile yukarıdakiler ayrımını fiziken de gösterirken, halkın mekanı olarak bir meyhanenin seçilmesi sağlam göndermeler içeriyor. Genç oyuncu kadrosunun tümünün rollerinin üstesinden ustaca geldiğini, oynadıkları karakterlerin ruh değişimlerini başarıyla yansıttıklarını söylemek mümkün. Şvayk, Doğu Yaşar Akal’ın Nilüfer Kent Tiyatrosu’nda yönettiği ilk oyun değil, farklı yıllarda 3 oyun daha yönetmiş ve belli ki oyuncuları da iyi tanıyor.

Oyun kurgusu içinde ara ara sahne dışı alanların kullanımı Brechtyen bir etki verirken, müzik ve danslar da akışı canlandıran unsurlar olarak öne çıkıyor. Ön oyunda fuayede gördüğümüz akordeon daha sonra yan kapıdan girip, seyircilerin önünde çalınıyor. Oyuncular ile müzisyen arasındaki diyaloglar Brechtyen bir tat bırakıyor. Hakeza, seyirci anonslarının “Achtung! Achtung!” diye başlaması da…

Az dekora ve küçük sahneye fazlaca alıştığımızdan olacak, dekorun yer yer “abartılı” geldiği anlar oldu ama sanırım burada kabahat Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun değil. “Kar o kadar yağmasa da olur, yukarıdan o kasnak inmese de olur, niye kocaman bir iskele kurmuşlar” gibi hisler bizim genel fukaralığımızdan bence.

Öte yandan, 2 perdelik oyun arayla birlikte 145 dakikayı geçiyor ve bu Brecht sevenler için bir sıkıntı olmasa da, zamane seyircisi bakımından maalesef bir risk oluşturabilir. Yine de oyun boyunca temponun düşmemesi, şarkı ve dans dengesinin yerinde kurulması olumlu.

“ELBET BİR GÜN SAVAŞIN DA SONU GELECEK”

“Tarafsız, dürüst habercilik” sloganıyla yayınlanan Moldau Express’e dönersek, ön oyunda dağıtılan bu gazete, hem oyuna dair önemli ipuçları veriyor, hem de tiyatro sonrası saklanacak güzel bir anı olarak arşivlerde yerini alıyor. Kolay değil 19 Ekim 1944 tarihli bir gazete ve okur şiirinden çöpçatan ilanlarına, gülümseten haberlerden Nazi ordusunun askere çağrı uyarılarına zengin bir içeriği var. Kağıdı da alışmadığımız kadar kaliteli!

“Yaşlı teyzelerin tütün verme bahanesiyle askerleri zehirleyip deli gibi öptükleri”ne dair haberin satır aralarında kalan “Ekmek olsa savaş olmaz” sözü gibi politik göndermeleri de az değil. Aklınızda bulunsun, “Elbet bir gün savaşın da sonu gelecek. Nasıl ki sürgit barış olmuyor, sürekli savaş da olamaz. İstikamet Stalingrad!”

Kendinize çok fazla yüklenmeyin, diyen Brecht’e kulak verin siz, ne diyor oyunda; “Kendinizden çok fazla şeyler istemeyin. Bugün yaşıyor olmak bile marifet.”

MUSTAFA KARA

 

“Şvayk”

Yazar: Bertolt Brecht

Yönetmen: Doğu Yaşar Akal

Çevirmen: Yücel Erten

Besteci-Müzik: Kamran Hamdi

Dekor Tasarım: Burak Etöz

Kostüm Tasarım: Deniz Göl

Koreograf: Deniz Atlı

Işık Tasarımı: Cem Yılmazer

Video Tasarımı: Cem Yılmazer

Afiş Tasarımı: Okan Temizarabacı

Afiş Tasarımı: Gökçe Erverdi

Yönetmen Yardımcısı: Duygu Yakasız

Reji Asistanı: Peker Sabuncu

Sahne Amiri: M. Burak Dikilitaş

Fotoğraf: Sedef Turunç

Oyuncular: Ayşe Elif Keseoğlu, Ayşe Gülerman Kum, Ayşe Güreşçi, Batuhan Pamukçu Duygu Yakasız, Gökhan Kum, İbrahim Ersoylu, Mert Tiryaki, Mesut Özsoy, Peker Sabuncu, Pınar Hande Ağaoğlu, Sultan Ahmet Çakır

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku