Hayatın akışını; bazan bir nokta, bir sözcük, bir cümle geri döndürebilir.
Bir virüs; (DDK virüsü) kendi başına bir hiçtir. Yaşamsal değeri yoktur. Bütün virüsler gibi yaşayabilmek, varlığını sürdürebilmek için canlı bir organizmaya ihtiyaç duyar. Fırsatını bulunca canlı organizmaya yapışır, hücreleri kontrol etmeye ve tüm sistemi ele geçirerek canlılığını sürdürmeye çalışır.
İzBBŞT’nin Kurucu Danışma Kurulu üyeleri Zeynep Altıok Akatlı, Orhan Alkaya, Eren Aysan, Cezmi Baskın, Bilgehan Oğuz ve Levent Üzümcü 10 Aralık 2023’te gizli bir zoom toplantısı yapıp el altından darbe yönetmeliği hazırlamışlardı. Bu naylon yönetmelikle, canlı organizma tiyatroyu ele geçirmeyi amaçlamışlardı.
Tiyatronun yönetimine çökmek isteyen viral Darbeci Danışma Kurulunun bu illegal ateşli girişimi, geçen yıl bugün yazdığım şu yazı ile söndürülmüştü. Yıldönümleri Türk Tiyatro Tarihine yazıldı.
***
İzmir Büyükşehir Belediyesi
Şehir Tiyatroları Şube Müdürlüğüne
Sayın Başkan Tunç Soyer’in özel kalemine ivedilikle iletilmesi ricası ile
İzmir, 12 Aralık 2023
Sayın Başkan,
İzBBŞT yönetmeliğinde değişiklik öngören bir teklifin, dün itibariyle Meclis gündemine girmiş olduğunu öğrendim.
İzBBŞT’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve Kurucu Genel Sanat Yönetmeni olarak, bu konuda görüşümü bildirmeyi, sanatıma, mesleğime ve kurumuma karşı bir görev sayarım.
Özgün bir Yönetmeliği, bir Yönetim Kurulu ve bir Kurucu Genel Sanat Yönetmeni olan bir kurumun, hiç bir şekilde görüşüne başvurmadan yapılacak böyle bir hamlenin; demokratik anlayışa, kurumun tüzel kişiliğine, sanatsal özerkliğine ve karşılıklı saygı ilkelerine uymayacağı düşüncesindeyim.
Bir ‘Sanat Kurumu’nun varlığını inkâr edercesine, karşısına varlığı ve niteliği tartışmalı bir ‘Kurul’u yerleştirerek tutulan bu yol, kanımca talihsizdir.
Bilinir ki, 30 yılı aşkın bir süredir Türkiye’nin tiyatro dünyasında, vesayet mekanizmalarına karşı bir mücadele verilmektedir. Ve çoktandır tiyatro kamuoyumuzda ortaklaşılmıştır ki; tiyatroyu tiyatrocular yönetir ve bir/her ödenekli tiyatronun başına bekçi/sansürcü/servisçi olarak atanan bu kurullar gereksizdir; tiyatronun öz erkini kısıtlayan ve baskılayan vesayet/icazet aparatlarıdır.
Bu konu, 2012 Nilüfer Çalıştayı bildirgesinde somutlaşmış; kişi ve kuruluşlara ait 37 imza ile deklare edilmiştir. Tiyatro dünyamızda kabul görmüş bu dayanaklarla hazırlanan -Danışma Kurulunun da onay verdiği- Yönetmeliğimizde, ‘Danışma Kurulu’ kavramına, sadece bir geçici madde ile ve sadece kuruluş aşamasında bir görev atfedilmiştir.
Başkanlığımızı bu talihsiz hamleye sürükleyen ‘Danışma Kurulu’ sürecini inceleyecek olursak:
1. İzBBŞT’nin kuruluş çalışmaları için, başlangıçta tarafınızdan davet edilmiş bir ‘Danışma Kurulu’ vardı. Kuruluş çalışmalarına yön vermiş, bir yönetmelik hazırlamıştı. Ve bu kurulun hazırladığı yönetmeliğe göre, ‘Danışma Kurulu’ geçici maddelerle sadece kuruluş aşamasında görev üstleniyordu. O aşamada da, sadece kuruluşun ilk yılında, iki kez çalışmaları izleyip değerlendirmekle yükümlü görünüyordu. Bundan sonra, İzBBŞT açısından görevi bitmiş oluyordu.
2. Kuruluşun ilk yılında yönetmelik emrine uyularak kurumun çalışmalarını izlemek üzere davet edildiler, Sizinle görüştüler. Ancak bu görüşmeye kurum mensubu kimse davet edilmediği için; kurum açısından yarar sağlayacak hiç bir çıkarım yapılamadı. Sadece bazı Danışma Kurulu üyelerinin şahsımı kastederek “Onu ipten aldık” şeklinde dillendirdikleri bir rivayet kaldı geriye.
3. İzmir Şehir Tiyatrosu başarılarla üçüncü sezonuna ulaştı. Bu süreçte ‘Danışma Kurulu’ ilk sezonun sonundaki ‘konukluğu’ dışında bir varlık göstermedi. Bir başka deyimle: Yoktu!… Nedim Saban sosyal medyada “Başkan İzBBŞT’ye kayyum atadı” dediği zaman yoktu. Müjdat Gezen “Sayın Başkan’a telefon ettim, yönetmelik değişecek” diye demeç verdiği zaman yoktu. Sosyal medyada sınavlar üzerinde kuruma linç yürütülmeye yeltenildiği zaman yoktu. Ayşe Emel Mesçi “Bu tiyatro ölü doğmuştur” yazdığı zaman da yoktu. Cismanî, ruhanî ve hukukî olarak varlığı hissedilmedi. Sözgelimi istisnasız bütün temsilleri kapalı gişe gitmiş olan ikinci sezonumuzda, moralimizi, heyecanımızı, zorluklarımızı ve başarı düzeyimizi değerlendirme konusunda hiç bir talepleri de olmadı. Olsa idi, kuruluşumuza emek vermiş meslektaşlarımıza gerekli nezaketi esirgemezdik. Kaldı ki, bütün üyeler galalarımıza davetliydi ve gereğince icabet etmediler. Ancak ne hikmetse, Yücel Erten’in görev süresinin bitimine yakın bir cevvaliyet başgösterdi.
4. Şimdi, üçüncü sezonumuzun ortasında görülüyor ki; aslında hukuken ve fiilen görevi bitmiş bu kurulun bazı üyeleri, kurulun varlığını sürdürmesini arzu ediyorlar. Sizin tiyatro konusunda yararlanmayı düşündüğünüz bir kurul oluşturmanıza, kimin ne itirazı olabilir? Elbette varlığını ve sizin nezdinizde danışmanlığını, değerlendirmelerini, eleştirilerini sürdürebilir. Ama hatırlamak gerekir; bu kurul, esasen İzBBŞT’nin bir organı değildir. Öyle öngörülmemiştir. Başkanlığa ilişkin bir oluşumdur.
5. İyi ama esasen bünyesinde varolmayan bir Kurul’un İzBBŞT tarafından icadedilmesi, mantıklı ve mümkün müdür? Kabul etmek gerekir ki; yasal dayanağı, başkanı, sekreteryası, hattâ başvuru adresi bile olmayan bir oluşumu ‘Kurul’ mertebesine yükseltip, tiyatromuza bir vesayet mekanizması icad etmek; özlemlerimiz arasında yer almaz. Üstelik haddimiz de değildir.
6. Ufukları, özlemleri, ve hattâ niyetleri konusunda kaygı duyduğum bu oluşumun, sizi zor durumda bırakacak kararlara sürüklemesinden kaygı duyduğum için; 17 Kasım tarihli görüşmemizde, size iki önemli noktayı dile getirdim. İlki, 3 yıllık dönemsel görevim sona erdiğinde, görevime bir dönem daha devam etme arzumdu. Siz bu konuyu 6 Aralık tarihinde Danışma Kurulu ile yapacağınız toplantıya bağlayınca, o toplantıya beni de davet etmenizi rica etmiştim. Her türlü serzeniş ve eleştiriyi birbirimizin yüzüne karşı yapacak medenî cesarete sahip insanlar olmamız gerektiğini vurgulamıştım. Davet etmediniz. Bir sonraki toplantıda birlikte görüşebileceğimizi söylediniz. Ama bir sonraki toplantı olmadı. Görülüyor ki o toplantı olmadan, yönetmeliğimizin gıyabımızda değişmesi yönünde bir karar alınmış.
7. Başkanlığın değerlendirmesi ve tercihi ile oluşmuş bu ‘Danışma Kurulu’, şimdi kendisini -sanatsal özerkliğe sahip- İzmir Şehir Tiyatroları’nın karar organı haline getirmek isteyebilir.
8. Bu takdirde konunun taraflara bildirilmesi, görüş alınarak argümanların değerlendirilmesi, doğal olandır. Sonuçta, bu değerlendirme sonucunda oluşacak siyasî karara saygı duyan yerinde durur; sanat siyaseti açısından karşı çıkan yolunu ayırır. Bu da doğaldır.
9. Ancak bir sanat kurumunu bütünüyle hiçe sayarak, yöneticilerine en ufak bir bilgi vermeden, görüş almadan, yapılanması üzerinde gizlice değişikliğe gitmek; doğalı zorlayan bir siyaset biçimidir. Yaygın deyişle “Davul sanatçının boynunda, tokmak siyasetçinin elinde” durumuna sürüklenmektir.
10. Her birinin kerameti kendinden menkul ve ilkeli davrandıkları meçhul bir sanatçı grubunu, kurduğunuz başarılı tiyatronun yönetiminin önüne ya üstüne koymanız; bence aslında kendinize yaptığınız bir haksızlıktır. Hayranlığımızı kazanan demokrat kimliğinizi, nedenini bilemeyeceğimiz bir darbe ile örseleyecek bir adımdır.
Sonuç olarak diyebilirim ki, sanat-siyaset ilişkisindeki deneyim ve gözlemlerim, mücadelem ve ilkelerim açısından bu davranışınıza karşı çıkmak; kaçınamayacağım bir görevdir.
Temel demokrasi prensiplerine ve bürokrasi teamüllerine aykırı bu yönelişte ısrar edilecek olursa; ülkemde tiyatro sanatının yücelmesi adına mücadeleden kaçınmam. Beni bundan alıkoyacak bireysel çıkar beklentilerim yoktur.
Tiyatromuza ilişkin işlemlerin usûlsüzlüğe ve yöntemsizliğe düşmemesi için; demokrat Tunç Soyer imajını ciddî biçimde sarsacak bir tartışmaya yol açmamak için; bu yönetmelik değişikliği hamlenizi geri çekmenizi ve ortak akla yaslanan bir irdeleme sonucunda bir karara varmanızı rica ediyorum.
Saygılarımla.
YÜCEL ERTEN
İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları
Kurucu Genel Sanat Yönetmeni