Yaşasın Hürriyet: Sabit Efendi Yahut Tuvalet Kâğıdının Bilinmeyen Tarihçesi

editor
1,3K Okunma
Tiyatro Ciddibazlar’ın 2022-2023 sezonunda prömiyer yapan “Sabit Efendi Yahut Tuvalet Kâğıdının Bilinmeyen Tarihçesi” oyunu bu sezon da Ankara Akün Sahnesi’nde izleyici ile buluşuyor. Kumpanya ruhuna uygun olarak kalabalık bir oyuncu kadrosu ile sahnelenen oyun, 23. Direklerarası Seyirci Ödülleri’nde En İyi Prodüksiyon Ödülü’ne layık görülmüştü.

Dilan Aydemir’in sahneden.net’te yayınlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz:

Sahnede öyle “büyük”, “ihtişamlı dekorlar” ya da günümüzün pek popüler prodüksiyonlarına uygun “devasa bir tasarım” yok. Ancak kutuların ve tuvalet kağıtlarının çok amaçlı kullanımı oldukça işlevsel bir sahne yapısı ortaya koyuyor. Ekibin her bir üyesinin, oyunun her bir noktasına dahil olduğunu fark ettiren bir proje “Sabit Efendi” ve bu açıdan gerçek bir kumpanya hissi izleyiciye geçiyor.

Oyun, oyuncuların seyirciyi bir fasıl ile karşılamasıyla başlıyor. Bir anlığına eski İstanbul’a, artık anılarımızda bile yer almayan, sadece fotoğraflarda kalan o İstanbul’a şarkılarla ışınlanıyoruz. Oyuncular seyircilerin yanına geliyorlar ve bir muhabbet başlıyor. Dertleri büyük; özel bir tiyatro olarak tiyatro yapmanın zorluklarından, seyircinin ne kadar destek olduğundan söz ediyorlar. Oyun öncesi bu tanışma faslında rol kişisi olarak karşımızdalar elbette. Dönem kostümlerinin de etkisiyle oyunun atmosferine girmek zor olmuyor.

BASKICI VE SANSÜRCÜ BİR REJİM

“Sabit Efendi Yahut Tuvalet Kâğıdının Bilinmeyen Tarihçesi”, baskıcı ve sansürcü bir rejimde geçiyor ve kitap basımının yasaklanmasını anlatıyor: “Basit matbaa işleri yaparak geçinen Sabit Efendi, yeniden kitaplar basılabilecek aydınlık günlerin gelmesini beklemektedir. Yaz geldiğinde ülkedeki baskı ortamı artık patlama noktasına gelmiştir. Nihayet II. Meşrutiyet ilan edilir. Bu sayede kitaplar basmak mümkündür. Sabit Efendi, kitabını basmak üzere, genç bir yazar ile anlaşır; ancak hayaline kavuşacağı bu sırada yıllardır aşığı olduğu Vesna’nın kendisinden hamile olduğunu öğrenir. Kızın evlenmek için tek bir şartı vardır: Matbaacılığı bırakıp onu ve çocuklarını rahatça geçindirecek bir iş yapması! Bu istek üzerine Sabit Efendi, ne yapacağını bilemez. Çaresizliği onu “Tuvalet Kâğıdı” imalatı ve satışına dek sürükleyen komik olaylara maruz bırakır.”

Geleneksel Türk Tiyatrosu formlarını günümüz anlatımıyla birleştiren oyun, Tiyatro Ciddibazlar’ın kurucularından Batuhan Yalçın tarafından kaleme alınmış ve yönetilmiş. Oyunda Sabit Efendi’yi de canlandıran Batuhan Yalçın’ın, anlattığı dönemin hem tarihsel hem de kültürel özelliklerine derinlemesine hâkimiyeti, metnin başarılı bir şekilde sahnelenmesini sağlamış. 2 perde, 120 dakikalık oyunda Batuhan Yalçın, Burçin Yalçın, Erdem Ulusal, Sedef Meral Özdemir, Elif Demir ve Tutku Lal Demirci rol alıyor. Batuhan Yalçın’ın yazıp yönettiği oyunun dekor tasarımı Türk Cebeci’ye, kostüm ve aksesuar tasarımı Sedef Meral Özdemir’e ait. Oyunda boş, altı doldurulmamış bir sahne bile yok. Üstelik komedi unsurları ağır basan oyunda sırf seyirciyi güldürmek adına yapılan sulu şakalar bulunmaması önemli. Yine de bazı seyircilerin, bazı sahnelerde abartılı kahkahalarının beni şaşırttığını söylemeliyim.

ÇOCUK KİTAPLARI HAYALİNDEN TUVALET KAĞIDINA

Sabit Efendi’nin Meşrutiyet’in ilanından bir süre önce anlatılmaya başlanıp, Cumhuriyet’in ilanının ilk zamanlarına kadar süren maceralarının hem anlatılan dönem içinde hem de bugüne yansıyan bir politik tarafı var. Üstelik Sabit Efendi’nin bu politik durumla aslında hiç mi hiç alakası yok. O sadece çocuklar için kitaplar basıp, çocuğunun annesi Vesna ile mutlu mesut bir hayat yaşamak istiyor. Ancak memleketin ahval ve şeraiti buna imkân vermiyor. Hatta vaziyet öyle bir hal alıyor ki matbaa kurmak niyetiyle işe koyulan Sabit Efendi, hamile Vesna’nın kendisine ailesini geçindirecek doğru dürüst bir iş bulması telkiniyle başlayan süreçte kendini tuvalet kâğıdı imal ederken buluyor. Üstelik iş bununla bitmiyor, bir de memleketin ateşten gömlek giydiği o günlerde cepheye ürettiği tuvalet kâğıtlarının yardımıyla casusluk yapıyor.

Esir düştüğü yerde karşılaştığı Gani Baba ile can ciğer dost olup, ondan tuvalet kâğıdı imalatını öğrenerek, esir düştüğü yerden kurtulduktan sonra geçimini tuvalet kâğıdı üreterek sağlamaya başlayan Sabit Efendi, çırağı ile birlikte memleketi içinden düştüğü durumdan kurtarma çabası içine giriyor. Elbette bir gün memleket düzeldiğinde yeniden memleketin çocuklarına, gençlerine kitaplar basmak üzere… Hem okumaktan daha güzel şey mi var? Bunu sevdiği kadın Vesna ile tek kelimelik mektuplarla iletişimini sürdüren Sabit Efendi’den daha iyi kim bilebilir ki?

Sabit Efendi’nin matbaa kurma hayaliyle çıktığı yolda karşılaştığı trajik ve zaman zaman komik olan olaylarla, sanki bir tarih şeridi izliyoruz. Sabit Efendi’nin bu süreçte karşılaştığı öyle isimler var ki bugün tarih sahnesine isimleri altın harflerle yazılı. Halide Edip’ten tutun da Tevfik Fikret’e kadar ismi anılmayan yok. Hepsinin dile getirdiği ortak düşünce ise, memleketin vaziyeti düzelirse Sabit Efendi’nin matbaasında kitaplarını bastırmak…

Öncelikle memleket düzelecek, başka yolu yok!

Tabii ortada bir dünya savaşı var ve memleketin kaderi bu savaşın sonucuna bağlı, tam her şey bitti denilen noktada, biri çıkıp geliyor, kararlılığıyla, azmiyle memleketin kaderini değiştiriyor. Kim mi? 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusunda görev yapan, savaşın sonunda, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisiyle ateşi filizlenen Kurtuluş Savaşı ile simgelenen Anadolu Hareketi’ne öncülük ve önderlik eden Mustafa Kemal’den başkası değil elbette. Tarih sahnesine çıkışıyla bir milletin kaderini değiştiren komutan, oyunda da adı geçtiği andan itibaren hem hikâyenin temposunu hem de gidişatını değiştiriyor. O ana kadar ağır bir tempoyla ilerleyen oyun hareketleniyor, ülkenin kurtuluş umudu arttıkça sanki Sabit Efendi’ye ve diğer karakterlere kan geliyor.

Bir yandan da bu sahneler oyunun en duygusal sahneleriydi ve bir milletin kurtuluşuna bir kez de Sabit Efendi’nin gözünden tanıklık etmek oldukça duygulandırdı. Hamasi duygularla, politik mesaj verme kaygısıyla değil, umut ve aydınlık verme niyetiyle anlatılan hikâyeye böyle bir bağlam yakışmıştı doğrusu. Selam olsun adını bilsek de bilmesek de canları pahasına bu memleketi bize veren kahramanlara

Acaba Sabit Efendi’nin torunu, torunları dedelerinin hikâyesini dinlediklerinde bütün olumsuz şartlara rağmen enseyi karartmamaları gerektiğini düşündüler mi?

Ben oyundan çıkarken bu hisle dolup, taştım çünkü.

DİLAN AYDEMİR

Kaynak: https://sahneden.net/yasasin-hurriyet-sabit-efendi-yahut-tuvalet-kagidinin-bilinmeyen-tarihcesi/

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku