Toronto’dan Distopik Bir Bilim Kurgu: “Honey I’m Home”

Berna Ataoğlu
3,1K Okunma

Kanada’nın alternatif ve politik tiyatro topluluklarının yeni oyunlarını ve yeni oyun yazarlarını izleyiciyle buluşturan Factory Theatre, 2024 sezonunda Lester Trips (Theatre) prodüksiyonu Honey I’m Homea ev sahipliği yaptı.

Teknolojinin ve internetin beynimizi ve yaşama biçimimizi nasıl etkilediğini ele alan ve izleyicinin konfor alanını zorlayarak onu rahatsız eden işler üreten Lester Trips (Theatre)’ın kurucuları Lauren Gillis ve Alaine Hutton’ın yazdığı, yönettiği ve oynadığı, topluluğun son oyunu Honey I’m Home 65 dakika boyunca nefesinizi tutarak izleyeceğiniz deneysel ve distopik bir bilim kurgu.

İşlerin neredeyse tamamın AI (Artificial Intelligent) tarafından yapıldığı, ancak yine de ofiste mutlaka en az bir kişinin bulunmak zorunda olduğu bir dünyadayız. Evden çalışma talebi her defasında reddedilen Janine ofise gidip gelmek zorunda. Ofiste insan temasından, güneş ışığından uzak, bilgisayarının başında saatlerce yapayalnız kalan Janine, eve gittiğinde o kadar yorgun olur ki yapması gereken hiçbir şeyi yapamaz. Ev ve ofis arasında gidip geldiği bu çarkın karabasanının içinden çıkamayan Janine, ona atanmış AI asistanı James’in “rehberliği” ile bilincini dijital ortama yükler ve kendine bir avatar beden oluşturur. Fiziksel bedeninin ofiste kalması şartıyla Janine’in dijital bilinci avatar bedenine talimatlar verebilecek ve avatar beden Janine yerine eve gidebilecektir. Janine, böylece aynı anda hem ofiste hem de evde yapılması gerekenleri yetiştirebileceğini ve belki bir parça da olsa dinlenebileceğini umar, ancak işler umduğu gibi gitmez. Avatarına ceketini askıya asma komutunu bile vermeyi başaramaz. Fiziksel bedeni, dijital bilinci ve avatar bedeni arasında koordinasyonu sağlayamaz ve bu uygulama onu hasta eder. Mide bulantıları içinde iyice güçsüz düşen Janine‘in bilinci fiziksel bedeninden ayrı, dijital dünyada sıkışıp kalır. Üstelik evde onu bir başka sürpriz daha beklemektedir. Evi bir başka avatar tarafından istila edilmiştir.

Oyun sandalyede paralize olmuş şekilde oturan bir kadın ve başında bir rahibe ile açılır.  Rahibe, kadını bir depoda bulduklarından ve söylediği şarkılar/dualarla kadını iyileştirmeye çalıştığından bahseder. Oyun ilerledikçe bu kadının, AI’nın işleri ele geçirmesiyle işsiz kaldığını, evinden atıldığını ve sonra fiziksel bedenini bir depoya kapattığını öğreniriz. Janine‘in evinin internet ağına giren ve böylece dijital bilincini bir fare avatarına (Angela Blumberg) yükleyerek Janine’in evinde gizlice yaşamaya başlayan bu kadının hikayesi üzerinden ofiste çalışmak zorunda olmayanların hayatlarının da Janine ‘in yaşadıklarından daha parlak olmadığına şahit oluruz.

Yaratılan bu distopik dünya ile oyun, yeni kapitalist düzenin ürettiği modern dünya ve yeni teknolojilerin bizlere yardım etme iddiasının, aslında bizi uyuşturduğu, bizi daha da derin bir yalnızlığa ve yabancılaşmaya sürüklediği gerçeğiyle yüzleştiriyor. Bizi sürekli daha fazla çalışmaya zorlayan, insani değerlerimizi ve ihtiyaçlarımızı arka plana iten sistemlerin gölgesinde, kimliğimizin ne olduğunu, kim olduğumuzu unutur hale gelişimizi sorguluyor.  Teknolojinin, bize daha verimli olma, daha hızlı düşünme vaatleriyle hayatımıza girerken, aslında kendimizi kaybetmemize yol açtığına, internetin ve dijital ortamın düzensizliği ve güvensizliğine vurgu yapılıyor.

Dekor, sahnenin sol köşesinde yere devrilmiş birkaç sandalye, ortada ve sağda duran iki beyaz panelden ibaret. Janine’in bedeni (Lauren Gillis ) sandalyelerin üzerinde oldukça rahatsız bir pozisyonda yüzü koyun uzanıyor. Yüzüne bilgisayar ışığını temsilen oldukça parlak bir ışık yansıyor. Parmaklarıyla sandalyenin bir kısmını klavye gibi kullanıyor. Bu görüntüyle üretemeyen, sosyalleşemeyen, toplumdan izole olmuş ve ekranlara kitlenmiş hayatlarımıza gönderme yapılıyor.

Panellerden birinde açılan bir pencereye yansıtılan parlak ışığın içinden Janine’in bilincini temsilen (Alaine Hutton) dijital portresini görüyoruz. Bu dijital versiyon eve giden Avatar’a (Lauren Gillis) talimatlar vermeye çalışıyor. Internet yavaş, bağlantı yer yer tekliyor. AI asistanı James Janine’in söylediklerini ya anlamıyor ya da yanlış anlıyor. Janine’in fiziksel bedeni, dijital bilinci ve avatar bedeni arasındaki uyumsuzluk, hikâyeye karmaşık bir içsel çatışma katıyor. Böylece anlatı, insanın teknolojinin evrimine ayak uyduramayışının altını çiziyor.

Oyunda ışık ve ses, neredeyse iki ayrı karakter gibi işlev görüyor ve her biri kendi başına bir anlatı unsuru olarak kullanılıyor. Teknoloji ve dijital dünyanın temsilcisi olan ses, dışarıdan bir varlık gibi, James’in Janine ile olan diyaloglarında kendini gösteriyor. Bu dijital ses, başlangıçta yardımcı bir figür gibi görünse de aslında Janine’in insan doğasından uzaklaşmasına ve dijital kimlikler arasında sıkışmasına neden olan bir unsur haline geliyor.

Işığın kullanımı oyunun bilim kurgu atmosferini pekiştiren bir diğer önemli öge. André du Toit’nin ışık oyunları, fiziksel dünya ile dijital dünya arasındaki ayrımı ve karmaşayı belirleyen, mekânın ruhunu şekillendiren bir başka karakter gibi adeta. İzleyiciye gerçekten bir karabasanın içinde olduğunu deneyimleten bir atmosfer yaratması açısından da oldukça etkili kullanılmış.

Oyunda bütün karakterler Gillis ve Hutton tarafından oynanıyor. Angela Blumberg’i ise bir kaç kez fare avatarını temsil eden bir fare kostümünün içinde sahnede dans ederken görüyoruz. Oyuncular oynadıkları farklı karakterleri farklı fiziksel seçimlerle ayrıştırıyor. Janine’in karakteri, bulunduğu yere bağlı olarak değişiyor; ofiste sürekli kambur duruyor, evde sersemlemiş bir şekilde sendeleyerek yürüyor, avatarı temsil ederken kollarını mekanik bir şekilde sallıyor.

Bazı sahnelerin durağanlığı, sözden çok mimiklerin ve jestlerin kullanımı, Edvard Munch çığlık tablosuna yapılan göndermelerle süslenen oyunculuk biçimleri yer yer anlatımın bütünlüğünün dağılması ve oyunun anlamının kaybolması tehlikesini doğursa da bu seçim dijital dünyanın odaklanmaya imkân vermeyen özelliğiyle örtüşüyor. Honey I’m Home alışılageldik bir deneyimin ötesinde bir seyir keyfi sunuyor.

BERNA ATAOĞLU

Aralık 2024, Toronto

Lester Trips (Theatre)

Writer, Performer, Director, Producer, Set, Props & Costume Designer

Angela Blumberg

Performer

Adam Lazarus

Consulting Director

Fides Krucker

Vocal Coach

Denise Fujiwara

Movement Coach

Mel Hague

Dramaturge

Rosemary Dunsmore

Scenework Coach

S. Quinn Hoodless

Sound Design & Additional Composition

Andre du Toit

Lighting Designer

Laura Philipps

Stage Management, Production Management and Associate Producing

Helen Yung

Set Consultant

Wayne Burns

Associate Producer

Ryan Wilson

Head Rigger and Head Stage Carpenter

Autumn Coppaway

Set Drafter

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku