Aşk, Devrim ve Acı Dolu Bir Hikâye: “Frida”

Zeynep Avşar
2,8K Okunma

İki büyük kaza geçirdim Diego.

  Tramvay ve sen.

  En kötüsü sendin!”

Frida Kahlo

23 Kasım gecesi Ankara’ya lapa lapa kar yağdı.

Özlemiştik, karlı Ankara gecelerinin biz Ankaralıların bedeninde bıraktığı sıcağa olan özlem hissiyatını…

Özellikle soğuk ve uzun kış geceleri sanat buluşmasına ev sahipliği yapıyor ise tadı bir başka oluyor çılgın Ankara rüzgarının …’Dışarısı buz gibi lapa lapa kar var, benim içim yanıyor’; içerideyse sanat gözü Ankara’da dünyanın merkezindeki masmavilik gibi kristalize  bir hal alıyor; bir ütopik-masalsı bir etki yaratıyor izleyicide…

Oturduğunuz kıpkırmızı tiyatro koltuğunda bir anda başka birşeye dönüşüveren bilincinizle başlıyorsunuz oyun oynamaya…

Fransızlar fantasize yani fantezi diyorlar bu bilinçteki bilinçsizlik haline…Sahnede oyun devam ederken izleyici olarak bilinçdışılığınızın kontrolüyle meşgul olma hali ayrı bir zevk eşliğinde ortaya çıkıyor.

Oyun başlıyor ve bir süre sonra siz oturduğunuz koltuktan kalkıyorsunuz, bilinç halinden sıyrılıp sahnede gördüğünüz, duyduğunuz ve izlediğiniz her kim ise onun rolüne bürünüveriyorsunuz. Bu ruhani durum artık çok tanıdık: Katarsis.

23 Kasım gecesi Eskişehir yolu üzerindeki Çayyolu Sisa Kule’nin -2 giriş katında yeni açılan bir sahne, dışarıda buz gibi bir hava varken içeride sımsıcak bir sanat etkinliğine şahit oldu. Mina Sanat Yapım-Hasan Acar’ın Ankara’ya kazandırdığı Ankara Çayyolu SahneFrida’adlı oyuna ev sahipliği yaptı. Senaryosunu Umut Toprak’ın yazdığı ve yönetmenliğini Murat Çidamlı’nın yaptığı oyunda Özge Kırıkoğlu Çidamlı tek kişilik bir performans sergiledi. 60 dakika süren oyunda Çidamlı, Frida özelinde aşk, devrim ve acı dolu bir hikaye sundu izleyiciye.

Oyunun başlangıcında şaman ayinlerini andıran bir kostümle sahneye çıkan Özge K. Çidamlı, kurgu boyunca anlatıcı olarak Frida Kahlo’nun yaşam serüvenini ressamın özyaşamöyküsel hikayesinin merkezine güçlü bir acı sembolü olarak konumlandırdı. Frida’nın yaşamındaki güçlükleri ve gerek bedensel gerekse içsel olarak çektiği acıların anlatıldığı oyunda kurgu tamamen gerçekle örtüşüyor. Oyunu izlemeye gidecek olanlar için kısa anektodlar vermek herhalde uygun olacaktır.

Kimdir Frida?

Asıl adı Magdalena Carmen Frida Calderon.

6 Temmuz 1907 tarihinde Meksika’da doğdu. Ancak Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon, kendisine doğum tarihi olarak 7 Temmuz 1910’u seçti. Çünkü, “Ben, devrimin ta kendisiyim” diyeceği Meksika Devrimi o yıl gerçekleşti.

Babası bir Macar yahudisi olan fotoğrafçı Wilhelm Kahlo, annesi Kızılderili Matilde Calderon’du. Henüz küçücük bir çocukken (6 yaş) çocuk felci geçiren Frida’nın bir ayağı bu nedenle diğerinden kısa kalmıştı. Bu hastalık nedeniyle yaşadığı zorluklar onu gelecekte tıp eğitimi almaya itti. Ancak Frida 1925 yılında bir okul dönüşü bindiği otobüsle tramvayın çarpışması sonucu kaza geçirdi ve ağır yaralandı. Bir süre doktor, hastane, ilaç, sayısız pansuman v.s…ile acılı ve ağrılı bir dönem geçirdi. İşte bu süreç onun hayatında yaratıcılığını keşfettiği hatta onu yaratmak adına perçinleyen ve resim yapmaya başladığı dönem oldu. Acılar içinde kıvranırken varolmanın ve aklını korumanın yolunu resim yapmakta buldu. Oyunda acı sahnelerinde arka fondaki ‘Chavela VargasLa Liorona’ nın Frida’nın yaşamındaki zor zamana eşlik etmesi  sanatçının performansıyla bütünleşik bir görüntü sergiliyordu. Acının duyumsanması ve izleyiciye geçmesi bağlamında da arkadaki Meksika Halk şarkıları gerçekçi bir acının varlığına bizzat onay veriyordu.

Güçlü bir kadın devrimci Frida. Otoportrelerinde yaşamını sergilemekten hiç bir zaman kaçınmamış. Özellikle büyük aşkı Diego’yu…Ona olan aşkının bir tutkuya dönüşmüş olması, ondan ayrıyken bile ruhunun, kalbinin Diego’ya sadık kalmasını da kendi gerçekliğine atıfta bulunmak olarak nitelendiriyor Frida.

Sürrealist bir ressam olarak eserlerinde kadını kendi gerçeklik ekseninde çizen Frida işte o büyük aşkı Diego ile 1929’da evlenir. 1932 yılı ise yine yeniden Frida’ya acılar ve hastalıklarla gelir. Ancak büyük aşkı Diego, Frida hastalanması karşısında Frida gibi dik duramaz. Onun bitmeyen sağlık harcamalarıyla ekonomik açıdan zorluk içerisine düşen Diego, Frida’yı hasta halinde suçlayarak terk eder ve onu aldatarak boşanır. Bu son nokta Frida’nın kahroluşuyla son bulur. Frida, 47 yaşında akciğer embolisi nedeniyle hayatını kaybeder.

Hiçbir zaman bu kadar acı çekmemiştim. Bu kadar acı çekebileceğimi tahayyül dahi etmemiştim. O en sevdiğim kız kardeşimdi ve benim için her açıdan büyük anlam taşıyordu. Diego dolu dolu bir hayat yaşadı, benimki gibi aptal bir boşluğu değil. Ancak hiçbir zaman onun benim için her şey, benim ise onun için çöpe atılacak bir süprüntüden daha azı olacağımı düşünmemiştim. Alt tarafı sevdiği adam tarafından kandırılmış ve sonra yüzüstü bırakılmış bir kız çocuğu olduğumu fark ettim. Yaşamım boyunca çok ciddi iki kazanın sonucuna katlandım. İlki bir otobüsün beni yere çaldığı tramvay kazasıydı. Diğeri ise Diego.” (Cumhuriyet)

ZEYNEP AVŞAR

 

Kaynakça:

  1. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/frida-devrimin-ta-kendisiydi-1788771
  2. Çay, Meral Batur (2020), İnsani ve Sosyal Bilimlerde Güncel Araştırmalar, Ed.Gölen, Z.&S.Özer, BENDENSEL ve RUHSAL ACININ SEMBOLÜ RESİMLERİYLE  FRİDA KAHLO,s.110-121

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku