Sanat Meclisi tarafından hazırlanan “Eylül 2024 Sanatta Hak İhlalleri Raporu”nu okurlarımızla paylaşıyoruz:
Sonbahara girişle sanat ortamında hareketlenme yoğunlaştı. Yasaklar ve baskılar ise sürüyor.
- Yazar Yavuz Ekinci, 10 yıl önce basılıp 2023’te toplatılan romanı “Rüyası Bölünenler” nedeniyle hakim karşısına çıktı: “Bu kitap, pencerenin önünde gözü yolda, televizyonun karşısında giden oğullarından, kızlarından veya babalarından haber bekleyenlerin, öyle veya böyle bu coğrafyanın hikâyesidir. İster buna Cumartesi Anneleri, ister buna Diyarbakır Aileleri deyin! İlk duyduğumdan beri anlamaya çalıştığım, büyük şubat depreminin ikinci gününün gecesinde romanımı CİMER’e şikâyet eden insanın ruh dünyasıdır. O gün binlerce insan enkaz altındaydı, ülke olarak çaresizlik içindeydik. Oysa bütün bu korkunç olaylar yaşanırken 7 Şubat gecesi birisi hiç üşenmeyip ‘terör propagandası yapıyor’ diyerek ‘Rüyası Bölünenler’ romanımla ve benimle ilgili CİMER’e ihbarda bulunabiliyordu. Vatansever vatandaşın bu ihbarı üzerine 7. Sulh Ceza Hakimliği, ne benim ne de yayınevimin savunmasını almadan 2014 yılında yayınlanan kitabıma toplatma ve yasaklama kararı verdi. Şimdi geldiğimiz nokta daha da dramatik. Çünkü mahkemeye göre kitabın toplatılması, yasaklanması yeterli bir ceza değildi yazarın da cezalandırılması gerekiyordu. Şu an bu mahkeme salonunda bulunmamızın nedeni bu vatansever vatandaşın o geceki ihbarıdır. Kurgulanmış bir yapıtın evrenine açılan dava soyuttur. Onu bugünün mahkemelerinde yargılayıp yasaklayıp toplatmak ise politiktir. Karakterler ve onların sözleri üzerinden sanatçıyı yargılamak ise sanata hakarettir. Bir roman kahramanının söylediklerinden, yaptıklarından dolayı yazarını yargılarsak, Raskolnikov’dan dolayı Dostoyevski’yi katil olarak yargılamamız lazım. Yargılandığım romanım modern bir Yusuf ve kardeşlerinin hikayesidir. Babasının sevgisine aç olan bir çocuğun hikayesidir. Hayali bir karakterin kardeşini arama hikayesidir. İddianamede geçen bölümler bu hayali kahramanın gözünden anlatımdır. Kitap içerisindeki tüm olay ve şahıslar benim hayal ürünümdür. Bu olayları yazılı ve görsel basından edindiğim bilgilerle kurguladım.”
- Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı’nın kurum sanatçılarına yönelik “Çalışmayacaksanız istifa edin, Lale Devri bitti” şeklindeki sözlerine tepki gösteren sanatçı Gaye Filiz Alacacı, Görkem Ali Kaya adlı bir müfettiş tarafından 3 saat boyunca alıkonulup telefonuna da el konularak sorguya çekildi. Bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuran Alacacı, hürriyeti tehdit, görevi kötüye kullanma ve haberleşmenin engellenmesi suçlamalarıyla Karadağlı, müfettiş Kaya ile diğer tüm sorumlulardan şikâyetçi oldu. Verilen dilekçede ismi geçen bütün şüpheliler hakkında soruşturmanın başlatılması istendi, ceza talep edildi. Konuya ilişkin daha önce de CHP Miletvekili Orhan Sarıbal, soru önergesi vermişti. DT Genel Müdürlüğünce yapılan açıklamasında ise, “Konuyu soruşturmak üzere bir başmüfettiş ve bir müfettiş yardımcısı görevlendirilmiştir” denildi.
- İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne 3 yıl önce dava açan şarkıcı Mabel Matiz, Engin Akıncı’nın ekonomik özgürlüğünü kısıtladığını ileri sürmüştü. Akıncı’nın ‘Maya’ isimli son albümün mali haklarını elinde bulundurduğunu, elde ettiği geliri kendisiyle paylaşmadığını belirtmiş ve aralarındaki sözleşmenin feshedilmesini talep etmişti. ‘Gizli’ görülen davanın karar duruşmasına taraf avukatları katıldı. Mahkeme, gerekçesini sonradan açıklamak üzere Mabel Matiz’in davasını reddetti.
- Belediye başkanları, aktivistler ve milletvekilleri ve halktan binlerce insanın katılımıyla Van Büyükşehir Belediyesi tarafından bir meydan konseri düzenlendi. Koma Hevra grubu adına konuşan sanatçı, “Kürt dili üzerinde birçok kirli politika yürütülüyor. Bu kirli politikalardan biri ise Amed’de MED-DER ve Payîz Pîrtûk kitabevine yapılan baskınlar. İki gündür Kürt dilini ve sanatını icra eden arkadaşlarımız gözaltında tutuluyor” dedi. Kewe Çeri ise, “Halaylarımızı kısıtlayacaklarına düğünlerdeki başlık parasını ve silahları kısıtlasınlar. Kıyafetlerimizi yasaklamasınlar. Düğünlerde zaten öyle güzel oluyor” dedi. Halayın yaşamakta ısrarın sembolü olduğunu aktaran Zeynep Tağtekin’den sonra Mehmet Sevinç, “Düğünler mesele değil aslında, bizim her şeyimiz batıyor göze” diyerek tepki gösterdi, “Elimizde bir tek düğünlerimiz kaldı. Biz her şeyimizi yitirdik. Benliğimizi, kendimizi kaybettik. Halayımızın kime, nasıl bir zararı olabilir. Dilimize, rengimize, kıyafetimize karşılar, varlığımıza karşılar. Bu yasaklamalar doğru değil” dedi. Cebrail Demir ise, “Biz iktidarın bu sindirme politikalarını kınıyoruz. Kendi kültürümüzü yaşatmaya devam edeceğiz” derken, “Bizi kıskanıyorlar” diye söze başlayan Hüseyin Akdağ da Kürt halkının diline ve kültürüne saygı duyulmasını istedi. Akdağ, “Bu halkın bir kültürü var. Bu kültürü onların elinden almaya çalışmak bir gaflettir. Halkın düğününe, eğlencesine göz dikmesinler. Nitekim halkta bunu kabul etmez” dedi. Mersin’de sahilde Kürtçe şarkı söyleyerek halay çeken 9 genç 22 Temmuz’da gözaltına alınmıştı. Gözaltında ‘ölürüm Türkiyem’ adlı şarkı dinletilen gençler, ‘örgüt propagandası yapmak’ suçlamasıyla tutuklandı. Sosyal medyada başlatılan linç dalgasıyla İstanbul, Siirt, Batman, Hakkari ve Ağrı’da Kürtçe şarkılarla halay çeken onlarca kişi ve düğün müzisyenleri gözaltına alındı, tutuklandı. Aydın’da askerlik eğlencesinde Kürtçe şarkıya eşlik eden ve halay çeken B.S. isimli asker bile tutuklandı. Son olarak 11 Temmuz’da İstanbul Esenyurt’ta bir Kürt düğününe düzenlenen baskında düğün sahipleri ve müzisyenlerin yanı sıra yoldan geçenler de gözaltına alındı. Van’ın Bahçesaray ilçesinde ise düğünler jandarma iznine bağlandı.
Yeni bir sanat sezonu başlıyor. Konserler, oyun gösterileri, plastik sanat sergileri yoğun bir sezona doğru ilerlemek istiyorlar. Öncelikle maddi sorunlar önlerinde büyük bir engel olarak duruyor. Bir yanda sıradan seyircinin ödeyemeyeceği fiyatlara bilet satan sanat etkinlikleri, diğer yanda kitlelerle buluşmak isteyip onlara uygun fiyatlara sanat yapmaya çalışan tiyatro toplulukları, müzisyenler. Ticari sanat, şöhretleri kullanarak izleyiciyi kendi içi kof gösterilerine çekmeye çalışıyor. Bir kesim sanatçı muhalif belediyelerden destek bekliyor. Ancak onlar da sanata katkı yapmak yerine iktidarın “tasarruf” kalkanına sığınmayı tercih ediyor. Bakalım bu sezondan kaç sanatsal topluluk ayakta kalarak çıkacak!