Mehmet Birkiye: “Popülizm ve Ticari Tiyatronun Açmazlarına Düşmeden Daha Fazla Seyirciye Ulaşmayı Hedefliyoruz”

editor
1,6K Okunma
28. İstanbul Tiyatro Festivali için geri sayım başladı. Festivalin küratörü Mehmet Birkiye, popülizm ve ticari tiyatronun açmazlarına düşmeden daha fazla seyirciye ulaşmayı hedeflediğini ifade ediyor.

Birgün gazetesinden Ümit Güçlü’nün haberini aktarıyoruz:

28. İstanbul Tiyatro Festivali, Türkiye’den ve dünyadan birçok yapımı tiyatroseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. Festival programında, günümüz tiyatrosuna farklı soluklar getirecek 5 uluslararası 14 yerli yapım, seyirciyle buluşacak. Bu yıl İstanbul Tiyatro Festivali’nin küratörlüğünü, Türk tiyatrosunun önemli temsilcilerinden Mehmet Birkiye üstleniyor. Festival, Alman politik tiyatro geleneğini sürdüren Thomas Ostermeier’in yönettiği Schaubühne Berlin yapımı ‘III. Richard’ ve Japon Butoh dansının büyük ustası Ushio Amagatsu imzalı ‘Utsushi’ gibi önemli eserleri ağırlayacak.

“Nitelikli tiyatro siz istemeseniz de öteki ile ilişki kurmanızı sağlar” diyen Birkiye ile bir araya geldik. Tiyatronun adalet, demokrasi ve insan hakları konularında toplumsal değişime nasıl katkı sunduğunu, çok renkli kültürüyle her sokağında bir hikâye barındıran İstanbul’u konuştuk.

İstanbul Tiyatro Festivali’nin bu yılki küratörlüğünü siz üstleneceksiniz. Bu teklif size gelirken nasıl bir festival programı hayal ederek kabul ettiniz?

Festival yaklaşımımda -konsept yerine “yaklaşım”ı kullanıyorum- ne olursa olsun, üç temel niteliği gözetmeyi olabildiğince önemsemeliyim diye düşündüm. Nitelikli oyunları gözetmek. Ana akım tiyatro seyircisi tarafından mümkün olan en yüksek seviyede anlaşılabilirliğin sağlanması. Festivali popülizm ve ticari tiyatronun açmazlarına düşmeden, daha fazla seyirciye ulaştırmak. Ve o zamanlar bunu başarabilirim gibi geldi bana.

Tiyatronun öteki ile empati kurma ve toplumsal anlayış geliştirme işlevini bu festivalde nasıl gerçekleştirmeyi planlıyorsunuz?

Nitelikli tiyatro siz istemeseniz de öteki ile ilişki kurmanızı sağlar. Öteki antitez olarak dramatik olanın içindedir. Kabaca ifade edersek tiyatro çatışmayı temel anlatı aracı olarak kullanır. Çatışmayı sağlayan da mutlaka bir ötekidir- bu öteki başka biri, farklı bir düşünce, ırk her şey olabilir. Yoksa her şey yolunda da giderdi. André Gide’in dediği gibi “Siz iyi yapılar kurun, iyi kiracılar gelecektir”. Nitelikli oyunlar seçmeye çalışarak biz de tiyatroya ait her ögeyi ki buna öteki dahil, seyirci ile buluşturmaya çalıştık.

Mehmet Birkiye, İstanbul Tiyatro Festivali Küratörü (Fooğraf: Fatih Yılmaz)

NİTELİKLİ TİYATRO DERS VERMEZ

Sizce tiyatro; adalet, demokrasi ve insan hakları konularında toplumsal değişime nasıl katkıda bulunabilir?

Nitelikli tiyatro ders vermez. Olgularla ilgili sorular sorar. Sorunlara başka perspektiflerden bakmamızı sağlar. İçinde bulunduğumuz dünyanın çelişkileri ve bu çelişkilerin neden olduğu- olumlu ya da olumsuz- insanlık durumunu sergilemeye çalışır. Tüm bunlara kendimizce cevap vermemizi ister. Ancak geçmişten günümüze tiyatronun ta derinlerinde yatan kurucu ögelerden biri daha iyi bir hayat dürtüsü olduğu için; seyircinin cevaplarında bu yöne doğru evirileceğini varsayar. Tabii ki metin önermeleri popülist bir manipülasyona dönüşmemişse…

Festival finalini Schaubühne Berlin’in “III. Richard” oyunu ile yapacak. Shakespeare‘in Makyavellist karakteri Richard’ın hala güncelliğini korumasını neye bağlıyorsunuz? Pek çok kez oynanan bu oyun nasıl bir uyarlama ile karşımıza çıkacak?

Dünyadaki siyasi iktidarların sizin yüklediğiniz anlam doğrultusunda Makyevelci bir tarafı yok mu zaten? Thomas Ostermeier’i, temelinde politik tiyatro yapan bir yönetmen olarak düşünebiliriz. Alman politik tiyatro geleneğini sürdürüyor. Aynı zamanda Alman dışavurumculuğunun ve çağdaş orta Avrupa tiyatrosunun ögelerini, nitelikli ve gerçekçi bir oyunculukla birleştirebilmiş bir yönetmen. Bu genel çerçeve içerisinde yapılmış bir yorum bekliyor bizi III. Richard’da.

Festival programına baktığımızda ilk kez seyirci karşısına çıkacak yapımlar yer alıyor. Bu festivalde siz, en çok hangi yapımlardan heyecan duyuyorsunuz?

Ben tüm yeni yapımları heyecan verici buluyorum. Bir ayrım yapmam mümkün değil.

BOĞULMAMAYA ÇALIŞAN KAZAZEDELER

‘İstanbul Mon Amour’ bu yıl sizin yönetiminizde Cahit Irgat’ın ‘İstanbul’ şiirine atıfla “Senden Bana Hayır Gelmez Güzel İstanbul” diyecek. Bu başlıkta neleri hatırlatmak istediniz? Ve içerisinde neler yer alacak?

İstanbul, âşık olduğumuz ama birlikte yaşamamız mümkün olmayan bir sevgili gibi. Sanki sonsuza kadar sürecek bir ayrılıklar, barışmalar dizgesi. Mutluluk ve acının iç içe geçtiği bir sarmal. Popülist bir dille söylersek; “ne seninle, ne de sensiz” durumu. İstanbul Mon Amour, üç hikâyede farklı kesimlerden bu sarmala sıkışmış, üç kişinin aşk öyküsünü anlatıyor.

Son olarak geçmişte tiyatro salonları, tiyatrocuları ve edebiyatçıları ile konuşulan İstanbul tekrar o günlere döner mi?

Ben kıyısından köşesinden yakaladım o zamanları. Doğrusunu isterseniz pek sanmıyorum. İstanbul şimdi yıldırımlarla aydınlanan bir mega kent, bir hengâme. O günlerde naif edebiyatçılarının, tiyatrocularının zarif mumları ışık saçarlardı. (Bu metaforu T. Williams’ın Sırça Kümesi oyunundan aldım.) Şimdi ise tiyatrocular edebiyatçılar, bu akan hercümercin içerisinde boğulmamaya çalışan kazazedeler gibiler. Bu hal düzelir mi, pek umudum yok.

Kaynak: https://www.birgun.net/haber/populizme-meydan-okuyan-bir-festival-563203

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku