Çünkü Tiyatro Gişede Başlar!

Pınar Çekirge
5,5K Okunma

Moda Sahnesi’nin “Gişe Sorumlusu, Halkla İlişkiler Yetkilisi, Moda Sahnesi’nin harcında, temelinde emeği olan” Barış Yaman‘ı tanımayan yoktur aslında.

Yolu Moda Sahnesi’nden geçen hemen herkes, gişede güleryüzüyle oturan, sürekli ve herkese yardımcı olmaya çalışan, hiçbir koşulda “Hayır” sözcüğünü kullanmayan, o uzun boylu, uzun saçlı, yakışıklı adamı hemen hatırlayacaktır, sanırım.

Tamam, haklısınız, bir isim benzerliği durumu yok. Hem aksi bir beyanda da bulunmadık ki zaten, sahnede Rock, Blues tarzı eserler yorumlayan, hatta kendi konserinin biletini gişede satan Barış Yaman‘dan, yani aynı kişiden bahsediyoruz.

Hatırlıyorum, Barış Yaman ile ilk tanışmam 2000’lerin hemen başında Oyun Atölyesi’nden toplu bilet alımı yaptığım günlere denk gelir. En iyi yerleri bize ayırırdı, sağ olsun. Tüm kaprislerime katlanırdı.

Kemal Aydoğan’ın şu cümlelerini analım burada: “Tiyatro yaşantısı söz konusu olduğunda, röportaj yapılacak en doğru birimlerden biridir gişe. Hele ki dijitalleşmenin arşı alaya çıktığı günümüzde yüz yüze gişe unutulmak üzereyken. Gişe bir tiyatronun seyirci ile iletişim kurduğu ilk birimdir. Tiyatronun yüzüdür…”

Foto: Esra Kılıçer

Dormen Tiyatrosu’nun Nora’sı, Kenter Tiyatrosu’nun Tuna’sı, Yedi Tepe Oyuncuları’nın Sevay’ı, Sadri Alışık Tiyatrosu’nun Soral’ı, Gönül – Ülkü Gazanfer Özcan Tiyatrosu’nun Şenol’u, Ortaoyuncular’ın Naime’si, Şehir Tiyatroları’nın Sevim ve Nevin’i AKM’nin Nihal’i, BKM’nin Aysun ve Türkan’ı, Kadıköy Halk Eğitim’in Ülkü’sü gibi, her biri efsane olmuş, işlerini sorumlulukla, sevgiyle yapan, bizlere tiyatroyu tanıtan, sevdiren, çalıştıkları kurumla özdeşleşmiş, birbirinden değerli, “ustaolarak nitelendireceğim, nezahat sahibi gişe sorumluları vardı bir vakitler. Leon Vasilyadis, Can Murat Şengel ve bendeniz Pınar Çekirge, bu saydığım hanımefendilerle tanıştık, onlardan biletler aldık. Şanslıydık, öyle bir döneme tanıklık ettiğimiz, o günleri dolu dolu yaşadığımız için.

Hepsi de “Bu seansa yerimiz kalmadı” cümlesini gururla söylerlerdi. Bütün o hanımefendiler de, Barış Yaman da, tiyatronun gülen yüzleri olarak, tiyatro tutkunlarının belleklerinde, gönüllerinde yerlerini aldılar. Ve hiç unutulmadılar.

Eyvah, lafı yine şirazesinden çıkarttım. Oysa sözü Barış Yaman‘a getirecek ve teslim aldığı bayrağı, yıllardır aynı sorumluluk bilinciyle taşıdığını belirtecektim.

Foto: Esra Kılıçer

Geçen gün Barış Yaman ile Moda Sahnesi’nin gişesinde buluştuk. Sorduk anlattı, merak ettik hiç üşenmeden açıkladı, bir kaç kez “Hayır” sözcüğünü söyletmek için zorladık kendisini, başaramadık. Bilet satın almaya gelenlere “Hayır” demek mi, asla!

Ahh ne sorularla muhatap oluyor, bilseniz.

“Bugün hangi oyun var?”

“Gişe nerede?”

“Moda Sahnesi nerede, bilginiz var mı?”

“Oyunu geç başlatma durumunuz olur, değil mi ?”

Yanıldınız, “Hayır” demiyor yine.

Foto: Esra Kılıçer

 “Oyun tam zamanında başlar” diyor.

“Bilet var mı, önlerde yer var mı?”

“Şehir Tiyatrosu’na bilet alacağım…”

“Size ait bir otopark var mı?”

E, bu soruya nihayet “Hayır” diyecek sanıyorsanız yanılırsınız .

En yakın otopark Cafer Ağa’da…”

Sonrasında yöneltilen “Cafer Ağa kim, otopark görevlisi mi?” sorusuna siz olsanız, ne cevap verirdiniz?!?

Foto: Esra Kılıçer

Hep sakin, hep anlayışlı, hep güler yüzlü olmanın, böylesi hoşgörülü davranmanın bir sırrı, bir tarifi var mı acaba? Aslında çok çekingen biri Barış Yaman. Meselâ, barlarda müzik yaptığı halde tiyatro sahnesinde olmak onun için imkânsız. Bu arada müziği çok seviyor. Cem Karaca şarkılarını yorumlamayı da. Bir rock grubunun solisti olarak uzun yıllardır müzik yapıyor ve gişedeki o mütevazi insan sahne aldığı mekânlarda yıldızlaşıyor.

“Müzik konusunda ilk öğretmenim, bana mandolin çalmayı öğreten annem olmuştu. Uzun yıllardan beri, müzik hep vardı zaten hayatımda, 2008′ de konsere çıktım ilk kez. Yurt dışında da özellikle İrlanda da pek çok konser verdik…” 

2002 yılında Selçuk Aydoğan ile tanışıyor ve onun önerisiyle Oyun Atölyesi’nde gişe sorumlusu olarak göreve başlıyor Barış Yaman. İşi kısa zamanda öğreniyor, müşteriyle doğru iletişim kuruyor ve çok geçmeden tanınan, sevilen bir yüz haline geliyor.

Foto: Esra Kılıçer

Ve 2013 yılında, Kemal Aydoğan, Selçuk Aydoğan ve kalabalık bir ekiple Oyun Atölyesi’nden ayrılıyorlar. Yeni mekânları Moda Sahnesi.

“Aslında 15 Ocak’ta başladığımız inşaat işlerini Ekim 2013’de tamamlayarak Moda Sahnesi’ni ‘Hamlet’ adlı oyunla açtık. Tabii, zor bir süreçti. Mevcut tüm dekorasyonu, elektrik, su, havalandırma tesisatları dahil, kulis, fuaye, salonları baştan oluşturduk. Kemal Ağabey elinde kazma duvar yıktı, Selçuk Ağabey sıva yaptı… Kilolarca ağırlıktaki moloz çuvallarını, hep birlikte taşıdık. Yeni bir şey yapmanın, ortaya koymanın beslediği sahiplenme duygusunu yaşadık. İlk andan itibaren tek bir yürek, kolektif bir organizmaydık diyebilirim. Sesimiz seslerimizle çoğaldı. Kuşkusuz zor zamanlarımız da oldu. Kenetlendik. Mücadele ettik, geri adım atıp, ödün vermedik.”

Belki klişe gibi olacak ama, Barış Yaman, sevdiği insanlarla, sevdiği işi yapıyor. Moda Sahnesi’nin olmayan kapısından fuayesine, gişesinden sahnesine kadar her yerine sinen dayanışma ve kolektif irade, emek ve sevgiyle örülmüş, yıllar içinde tiyatronun verdiği ekonomik, politik, toplumsal pek çok mücadeleyle pekişerek emekçilerinin yüzlerine yansımış. Barış Yaman’ın yüzündeki tebessüm ve gözlerindeki coşkulu ışıltı bunun bir yansıması… 

Foto: Esra Kılıçer

“Gişede Barış yok… Gişede sadece aile ferdi olduğum ve en doğru biçimde temsil etmem gereken Moda Sahnesi var… Gerektiğinde topu alıp, göğsümde yumuşatıyorum. Çünkü hep dediğim gibi, seyircinin ilk intibası çok önemli, çünkü tiyatroda her şey, aslında gişede başlıyor…” 

Yirmi beş yıllık çalışma hayatının, son yirmi iki senesinde, çoğunluğun gel geç, eğlenceli, kendi tabiriyle, laylaylom bir iş olarak değerlendirdiği, “Al parayı, ver bileti ” diye tanımladığı gişede görev yapmak ve her türlü insanla doğru iletişim kurmak gerçekten beceri gerektiriyor. Kolay, hiç kolay, bir iş değil, bu iş! Sabır istiyor, direnç istiyor… 

Kim bilir, “ilk sıranın tam ortasındaki koltuk ” diye ısrar eden kaç kişiyle cebelleşiyor her gün?

Yavuz, kapısı olmayan, gişesi camekânla kapatılmayan Moda Sahnesi‘nin, izleyici için “kamusal alan” olduğuna vurgu yapıp, bu durumun “insanların kolay ve rahat erişimi kadar, mekânla duygusal ve düşünsel anlamda dolaysız ve özgür bağ kurmalarına imkân tanıdığından” bahsediyor ve tiyatronun seyirci profilini soruyor.

Foto: Esra Kılıçer

“Bilet satın alanların, yüzde doksanı liseden, orta yaşa kadar uzanan bir skala içinde kadınlar oluyor.”

Demek ki, kadınlar, gişede satılan biletler için de önem arz etmekte. Hep anlatılır zaten, Yeşilçam Sineması’nı da, dönemin gazino kültürünü de şekillendiren, her zaman için kadın izleyicinin beğenisi olmuştur. Tek ölçüt belki de kadının yönlendirme gücüdür. Son yıllarda, kadın seyircinin tiyatrodaki belirleyici etkisini teyit ediyor Barış Yaman’ın cümleleri…

“Gençler gişeye, gişede çalışmaya uzaklar. Onlar için bu iş hayal ettikleri parlak kariyerlerinin bir parçası olamaz. Zorunlu olduklarında ancak kısa bir süre yapabiliyorlar bu işi.” diyor Barış Yaman. 

Haklı… Sürecin ekonomik boyutu öne çıkıyor bu noktada. Esnek, güvencesiz, geleceksiz çalışmanın artık kural haline geldiği bir çağda, gişede çalışmak gençler için ancak kısa bir süre için tahammül edebilecekleri “geçici” bir iş. Oysa, tiyatronun yüzü gişe ve bu anlamda son derece önemli bir mevki.  Kuşkusuz, Barış Yaman ve Moda Sahnesi, vahşi kapitalizmin ve onun giderek sömürüye ve metalaşmaya açtığı sanat dünyasının çirkinliği içinde istisnai güzellikler… Ancak, tiyatroya gelen seyircinin, oyunlardan evvel tiyatronun kimliğine, hayata ve insana dair tavrına, duruşuna hüküm verdiği yer gişe. Bugün artık hayattan yalıtılmış, kendisine dahi yabancılaşan kapitalist birey, internet ortamından bilet edinmenin “soğukluğuna” ve sorunlarına aşina olup, pek çok tiyatroda, bir kaç ay sonra yüzünü bile görmeyeceği gişe emekçisiyle muhatap olmaktan bile uzaklaşmışken, “tiyatronun yüzü”nün aynı tebessümle yıllardır kendisini karşıladığı o naif “sürekliliği”, gişede kurulan bir kaç cümle üzerinden aslında “tiyatroyla muhabbet” kurmanın “sıcaklığını” da unutacak mı acaba? 

Foto: Esra Kılıçer

Belki de tiyatro değil sadece, tiyatronun “insana dair oluşu” da gişede başlıyor… Ve ne yazık ki, insana dair güzellikleri vahşi pençeleriyle parçalayan kapitalizm, bizi o gişenin simgelediği tüm güzelliklerden mahrum bırakıyor. Bir selâm, bir bakış, iki lâkırdı, bir sıcak dost gülüşü… 

Barış Yaman, bu bağlamda, sistemin çarkına çomak sokarak direnen bir “iyilik, güzellik abidesi” gibi Moda Sahnesi’nin gişesinde gülümsemeye devam ediyor…

Gişeden bizlere bakan bir çift iyi gözün sahibi, yüzündeki tebessümü, nezaketini bir an olsun kaybetmeyerek, tiyatroya hizmet etmeye, sahnelere, repliklere ışık tutmaya devam ediyor. 

O’ndan öğrenilecek ne çok şey var!

PINAR ÇEKİRGE – YAVUZ PAK

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku