Tanımış olsaydınız çok seveceğiniz insanlardan biri Diva. Hikâyesi de kendisi gibi neşeli, renkli ve eğlenceli… Zaman zaman… Her hikayede olduğu gibi bu hikaye içinde de saklı gözyaşları var, ama onun amacı asla sizi ağlatmak değil. Sadece bazı şeyleri görünür kılmak istiyor Diva. Aslını isterseniz, bizleri ağlatan kısım da tam olarak bu. Göremediğimiz, görmeyi tercih etmediğimiz hikayelerin yitip gitmesine izin verdiğimiz için akıyor gözyaşlarımız bu oyunda.
Nebi Birge’nin yazıp yönetip oynadığı 12 Yapım ve Akustikhane’nin ortak yapımı The Diva Müzikali sizleri kısa süreliğine Broadway’in renkli dünyasına sürüklüyor. Sesine hayran kalacağınız Tuğçe Özlü Şentürk, danslarıyla The Diva’yı tamamlayan Elif Özdemir, Melisa Taşgın, Nazın Reyes Alameda ve Tuğçe Ayar’da bu renkli, eğlenceli ve hüzünlü dünyada eşlikçileriniz oluyor.
Diva soruyor size; kaç hikâye tanıdınız? Tanısaydık çok severdik diyeceğiniz kaç hikâyeyi görmezden geldiniz?
Ben, kendi adıma tanıdım ve çok sevdim Diva’yı. Sezon bitimine az bir süre kalmışken iz de tanımak adına ona bir şans vermelisiniz…
Şimdi, Nebi Birge ile The Diva Müzikali üzerine gerçekleştirdiğimiz röportaja eşlik edebilirsiniz…
Ayçe Özyiğit: Tanısaydık çok severdik Diva’yı diyoruz ya; ilk olarak onu tanıyarak başlayalım mı?
Nebi Birgi: Diva’yı tanısaydık çok severdik. Diva’nın çocukken çok fazla travması olmuş. Bazı çocukların travmaları onları bir yolculuğa sürükler. Diva’nın da yaşadıkları onu New York’a kadar getiriyor. New York’ta, 6 yaşındayken seyrettiği bir müzikalden etkilenerek müzikal hayali kuruyor ve 5 yıl çabaladıktan sonra bir role seçiliyor. Oyunda -dikkatinizi çektiyse- özellikle spesifik bir isim kullanmıyoruz. Oyundaki karakterlerimizi de ‘anne, kanki, kız arkadaş, Diva’, olarak isimlendiriyoruz. Neden isim kullanmadığımız finalde ortaya çıkıyor. Onu spoiler olmaması için söylemeyeceğim ama oyunda 5 yıllık bir mücadele sonunda bir Türk oyuncu Broadway’de drag queen bir başrole seçiliyor ve yaşadıkları, hayatıyla çok örtüştüğü için oyunun içerisinde kendi hayatını da anlatmaya başlıyor.
Ayçe Özyiğit: Oyunun yönetmenisin, koreografi, müzikler, şarkı sözleri sana ait ve aynı zamanda oyunun kalemi de sensin. Hem içindesin oyunun hem dışında. Seni zorlamadı mı bu çok yönlü çaba?
Nebi Birgi: Beni zorlayan tarafı hiç olmadı. Çünkü ben hayal kurmayı çok seven bir oyuncuyum ve kurduğum hayali de kendi gözümle sahnede görmek çok hoşuma gidiyor. Çevirmenlikle başladığım bir yazarlık sürecim var. Yazdığım ve yönettiğim oyunlar genellikle kendi hayalimi ve Broadway tutkumu yansıtıyor. Maalesef, Türkiye’deki Broadway ve müzikal algısı henüz tam anlamıyla oturmadığı için, hayalimdeki beklentiyi yakalayamayacağımı hissediyorum. The Diva oyununda çok güzel bir ekiple çalışıyorum. Her oyunumda çok güzel ekiplerle çalıştım. Oyunda kanki karakterini canlandıran Elif Özdemir -aynı zamanda yardımcı yönetmenimiz.- ve tüm ekip benim bu tutkuma eşlik edip bana hep destek oldular. Her sahneyi çalışırken dansçılarımızla bütün koreografilerin üstünden birlikte geçtik. Yönetmen olarak çok açığımdır. Ekibime mutlaka “bir ihtiyacınız, isteğiniz var mı? Oyun için şurası şöyle olsa daha iyi olabilir’ dediğiniz bir yer varsa satın alırım sizden” diye sorarım. Eğer bazı yerler uymuyorsa bunu da çok nazik bir şekilde dile getiririm. Ondan sebep benim açımdan kolektif bir iş oldu. Beni yormuyor, aksine her noktasında bulunduğum için daha çok keyif alıyorum. Sahnedeyken bütün hayalimin gerçekleştiğini görünce daha çok mutlu oluyorum.
Ayçe Özyiğit: Biraz evvel değindiğin konuyu sorayım hemen. Sence Türkiye’de müzikaller hangi noktada?
Nebi Birgi: İyi bir noktaya gelecek, inanıyorum. Özel tiyatrolarda çok güzel müzikaller görüyoruz ama çevirilerle ya da hikâye anlatımıyla alâkalı bazı eksiklerimiz oluyor. Yurt dışındaki müzikalleri izlediğiniz zaman gerçek anlamda devasa bir şölen seyrediyorsunuz. Biz kendi prodüksiyon bütçemizle ya da elimizden geldiği kadarıyla o hayali gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Benim üzüldüğüm nokta, ciddi paralara tam amacına ulaşmayan, hani 10 üzerinden 10 veremediğimiz, keşke bu da olsaydı dediğimiz müzikaller çıkması. Bir de şuna da takılıyoruz ister istemez. Celebrity tiyatrosu olduğu zaman bilet satma kaygısından ötürü o büyük tiyatrolar doğru sanattan feragat ediyorlar. Tabii ki aralarında çok iyi isimler de var, onları tenzih ediyorum, ama o şekilde olması puanlamayı birazcık aşağıya düşürmeye başlıyor. Bu da müzikal sevdalısı bir adam –bir oyuncu olarak beni birazcık üzüyor.
Ayçe Özyiğit: Diva, sözünü queer kimlik üzerinden söylüyor. Drag queen olması sizi bu tercihe yönlendirdi diyebilir miyiz?
Nebi Birgi: Aslında amaç hikâyeyi oradan anlatmak değildi. Biz bunu daha çok görselliği arttırmak için tercih ettik. Absürt bir hikayemiz var. Oyunun finalinden mütevellit nereye evirileceğini hiç bilmediğimiz bir dünyaya açılıyor kapımız. Orada en absürt ne olabilir diye yola çıktık. Bir Türk’ün 5 yıl boyunca New York’ta ayakta kalmaya çalışarak bir yandan da yüzlerce, binlerce deneme çekimine girdikten sonra seçildiği rol ne olabilirdi? Evet, “bu hikaye bizi absürt bir yere götürsün, bir Diva olsun” dedik. İstediğini rahat rahat anlatabilsin. Bir drag queen rolüne seçilsin, ama biz bilelim ki o aslında bir rol oynuyor. Kendisi bir drag queen ya da drag queen performansçısı değil. Hikâyemiz absürtleşmeye çok açık. Diğer taraftan da, Diva’nın herkese dokunabilecek bir yanı da var. Akran zorbalığı, ilişki zorbalığı, eğitmen zorbalığı, cinsel istismar vb. bir sürü konuyu ele alıyoruz. Gelen seyircilerimizi mutlaka yakalayacak bir noktası var. İnsanlara dokunmak ve onları bilinçlendirmek üzerine bir proje yaratmak istedim aslında.
Ayçe Özyiğit: Final son derece çarpıcı ve çok hüzünlü. Fakat bir taraftan Diva’nın eğlenceli yanı da var. Başından beri tasarladığın final bu şekilde miydi?
Nebi Birgi: Başından beri bu final için yazıldı The Diva. Spoiler olmaması için söyleyemiyoruz ama, günün sonunda şunu söyleyebiliriz: The Diva komedi oyunu gibi sırtını mizaha dayayarak hikâyesini anlatmasına karşın, küçük küçük tokatlarla seyirciyi rahatsız ediyor. Divanın o absürt ve şaşalı dünyasından çocukluğuna doğru ilerledikçe ortaya bambaşka bir durum çıkıyor. Ben tiyatroda şuna çok inanırım: Bir hikayeyi ne kadar absürt ve komik bir şekilde anlatırsak, -ki aslında komedi de bir dramdır- hiç beklemediğimiz bir noktada güzel bir tokat olarak yüzümüze çarpar. Tiyatronun düsturunda mesaj vermek vardır. Biz o mesajı vermek için aslında bir komedi oynuyoruz. Oyun sonunda seyircimizi maalesef üzerek oyundan çıkartıyoruz ama amacımız aslında unutamayacakları bir mesaj almaları.
Ayçe Özyiğit: Oyuna seyircinin ilgisi nasıl?
Nebi Birgi: Seyircimizin Diva ile çok güzel paslaşan, tulûat yapılan yerlerde oyuncuyu kucaklayan bir yapısı var. İçlerinde ilk kez müzikal izleyenler de var. Fakat oyunu seyreden herkes sonunda Diva’yı kucaklıyor. Günün sonunda tek üzüntümüz şu ki, seyirciyi birazcık üzüyoruz; ama o da mesajımızı doğru vermek adına. Seyirci gülüp eğlenirken kendisini bir anda bambaşka bir noktada bulunca ister istemez şaşırıyor. Tabii biz de isteriz hep mutlu olalım, hiç ağlamayalım ama bir tarafta da hayatın gerçekleri söz konusu ve maalesef ağlamadan da bu gerçeklerle yüzleşemiyoruz.
Ayçe Özyiğit: Hayatın boyunca dansla ilgilenmişsin. Hatta kendi çabalarınla dans eğitimine devam etmişsin. Bir röportajında “Amacım Türkiye’de müzikali yaymak, bakın burada gençler bunu yapabiliyor dedirtmek, ileride bilirkişi haline gelmek” diyorsun. Şimdi geriye dönüp baktığında ve geldiğin noktayla kıyasladığında, ne kadar ilerleme kaydettiğini söyleyebilirsin? İstediğin noktaya gelebildin mi?
Nebi Birgi: Demişimdir. Ne büyük laf etmişim. Kim bilir kaç yaşındaydım? (Gülüşmeler) Hala aynı yoldayım. Genç oyuncuların, -ben de genç sayılırım herhalde- ya da müzikale gerçekten gönül vermiş insanların projeler yapmasına çok çok seviniyorum. Benim yaptığım tüm projeler gerçekten o şekilde çıktı benim hayatımda. Yurt dışında ya da ülkemizde oynadığımız oyunları düşünürsek amatör bir toplulukken kabul ettirebildik kendimizi. Aynı durum Diva için de geçerli. Bu oyunu Türkiye’de kabul ettirmemiz çok zordu, ama şimdi geldiğimiz noktada bunu aşabildiğimizi görüyorum. Queer proje olarak adlandırdığımız, ama aslında herkesin hayatına dokunan bu hikayeyi kabul ettiler. Soruya dönecek olursam aslında oradaki yoluma hala devam ediyorum. Bilirkişilik benim için biraz fazla iddialı bir kelime, belki de röportajda yanlış telaffuz ettim. Çünkü bilirkişi olmak gibi bir gayem hiçbir zaman olmadı. Çok fazla öğrenci yetiştirdim. Müzikal, dans, tiyatro ve şan alanlarında yüzlerce öğrencim var şu an. Onların da eğitimlerine devam etmesi için elimden geleni yapıyorum. Bana göre, bildiğimiz şeyi paylaşmadan maalesef ki büyüyemeyiz. Şuna çok üzülüyorum: Evet, bir şeyleri biliyorsun ama paylaşmıyorsun. Oysa, bildiklerini insanlarla paylaşmak çok değerli çok kıymetli. Bu hikâyeyi de insanlarla paylaşmak çok kıymetli benim için. Dediğim gibi son cümle hariç hala o yolda devam ediyorum.
Ayçe Özyiğit: Peki, son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?
Nebi Birgi: Diva gerçekten bizim için, ekip için ya da seyirciler için çok kıymetli bir yerde. Biz Diva’ya hiç kıyamıyoruz. İnanın anlatırken gözlerim doluyor. Yapım ekibimiz, dansçılarımız, ben dahil tüm kadro Diva’yı pamuklara sarıp sarmalıyoruz adeta. Bütün ekibimiz çok iyi. Gerçekten çok mutlu ve huzurlu bir şekilde oyuna çıkmak kadar güzel bir şey yok. Tuğçe Özlü Şentürk –oyunda anne karakterimiz- sahnede harikalar yaratıyor. Ayrıca Türkiye’de çok nadir olan kontralto seslerden birisi kendisi… Ben erkeğim ama benimle aynı sese sahip yetenekte. Kız arkadaş karakterimiz Melisa Taşgın oyunu çok güzel kucaklıyor. Bütün dansçılarımız -Can Şentürk, Nazın Reyes Alameda, Tuğçe Ayar, bir önceki dansçımız Anna- da keza öyle. “Diva’yı tanısaydınız çok severdiniz” diyoruz ya; izleyenlerin oyun sonunda “tanıdık ve çok sevdik” dediklerini duyduğum zaman çok mutlu oluyorum. Bundan daha güzel başka bir şey yok benim için.
Ayçe Özyiğit : Bu güzel ve samimi röportaj için çok teşekkür ederim.
Nebi Birge: Ben çok teşekkür ederim size ve Tiyatro… Tiyatro Dergisi’ne. Çok keyifliydi.
AYÇE ÖZYİĞİT
THE DIVA OYUN TARİHLERİ
21 Mayıs Salı Baba Sahne
7 Haziran Cuma Baba Sahne