Kumbaracı50’nin 11-21 Ocak haftası programı açıklandı. Program şöyle:
11 OCAK 20.30 PRÖMİYER TÜKENDİ12 OCAK 20.30Öteki Venedik Taciri sezonun ikinci prömiyeri! |
Önyargılar ve ayrımların küçük, büyük bedeller ve adaletsizlikle nefreti nasıl büyüttüğüne “Venedik Taciri”yle ortak tarihimizden tanığız. Tüm ötekiliğinizle bu tanıklığa sizi de bekleriz. Yazan: William Shakespeare Bülent Bozkurt, Zeynep Avcı çevirilerinden yararlanılmıştır. Oynayanlar: Çağdaş Tekin, Deniz Danışoğlu, İbrahim Arıcı, İsmail Sağır, İpek Türktan, Tuğra Can Bıçak, Yiğit Sertdemir |
|
Hayatının son 18 senesini İzmir’den uzakta geçiren Yusuf’a bir telefon gelir, Delibo kaybolmuş! Delibo’nun kayıp ilanıyla beraber İzmir’e geri dönmek zorunda kalan Yusuf bir anda mahallesi, arkadaşları, kaçtığı meseleleri ve babasıyla baş başa kalır. Bornova, Basmane, Karşıyaka, Alsancak, Pasaport gibi mekanlarda Yusuf, Delibo’yu arar. Kaybeden olmadan, kaybetmeyi dilemiş Yusuf’un hayal kırıklıkları mahalle mahalle artarak gelir üzerine. Bir de üzerine yıllardır görmediği, bir doğum gününde masadan kalkan Yasemin eklenir. Delibo artık bulunmalıdır, çünkü Delibo hem geçmiştir hem bugündür, beynelmilel İzmir’dir, Yusuf’u karabasan gibi rüyalarından kurtaracak yegane kişidir, belki de kendini arayan Yusuf’un döneceği evin anahtarıdır. Yazar: Murat Uyurkulak |
|
”İlk kadehimi her zamanki gibi tüm yenilmişlere ve susturulmuşlara kaldırıyorum. Onlar sustu, ama biz onları hala duyuyoruz ve gölgelerde hikayelerini fısıldıyoruz.” Çember’in Anası, yenilmişlere ve susturulmuşlara adanmış tuhaf bir hikaye. Babil’de kendini kraliçe ilan eden ve Çember adını verdiği yeraltı gettosunda neşeyle hüküm süren Semiramis, Babil Kulesi’nin yıkıldığı gece Çember’de saklanarak halkını ve ailesini koruyabileceğini düşünmektedir. Fakat Semiramis için esas tehlike yıkılan Babil Kulesi değil, yüzleşilmemiş günahlardır. Yazan / Yöneten: Burçak Çöllü |
|
“Tek Kullanımlık Hikaye”; matrak, dinamik ve sımsıcak bir oyun. Hikaye iklim krizinden yola çıkarak dallanıp budaklanıyor. Melih, Cevdet ve Orhan’ın kendi hikayelerinin de iç içe geçtiği, üç kişinin oynadığı çok kalabalık bir oyun. Oyun başlar başlamaz seyirci kendini o çok bildiği mahallelerden birinin içinde buluyor. Melih, Cevdet ve Orhan kendi dertlerine Dünya gezegeninin de derdini eklediğinde ortaya çıkan kaos oyun boyunca devam ediyor. Volkan Çıkıntoğlu’nun yazdığı, Gülhan Kadim’in yönettiği, İsmail Sağır, Murat Kapu ve Meriç Rakalar’ın oynadığı bu kara komedi oyun boyunca, seyirci de yüksek tempolu yolculuğa ortak oluyor. Yazan: Volkan Çıkıntoğlu |
|
Oyun, bir çağrı merkezinde geçiyor. “Hatırlatma Merkezi”nin şikâyet bölümünde, biri uzun zamandır çalışan, diğeri yeni işe başlayan iki kişinin gece vardiyası sırasında, çağrı sisteminde işler karışır. Buldukları çözümler ve cevaplar; gerilim ve mizahın iç içe geçtiği yüksek tempolu bir gece sonunda, onları çarpıcı bir gerçeğe ulaştırır. Yazan: Yiğit Sertdemir |
|
Patlamaya hazır, kaynamakta olan bir şeyler var. Farklı sınıf, kültür ve çevreden kadınların dilinden monologlar… Yalnızca tanımadı-ğınız insanlarla paylaşılan sır türünden hikâyeler bunlar… Performans, hikaye, dans ve enstalasyon iç içe geçiyor. Deniz Kaptan’ın Kadın Hikâyeleri kitabından seçilen bu monologlar, sahnedeki oyuncunun kimligini de içine katarak tek bir be-dende birleşiyor. Yönetmen Hüseyin Umaysız’ın bedeni zorlayan rejisiyle, oyuncu Layla Önlen’in fiziksel performansıyla, zaman zaman bu hikayelerin gücünü cok yakınınızda hisse-deceksiniz. Yazan: Deniz Kaptan |
|
Şehrin “hüzünlü” ve “tuhaf” tarihinin bir derlemesi olan Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde Osmanlı İstanbul’unun müziğiyle de karşılaşılıyor. Çağlar Fidan ansiklopedide yer alan eski İstanbul şarkılarının notalarından, Galata “batakhaneleri”nde sahne alan ve geç Osmanlı İstanbul’unun ayak takımı arasında meşhur olan Şamram ve Peruz Hanımlar gibi kadın şarkıcıların kantolarından ve şehrin çalgılı kahvehanelerini kendilerine mesken edinmiş tulumbacıların müzikal zevklerinden bir seçki sunacak. |
|
İstanbul’un farklı iki zamanında yaşanan sokağa çıkma yasağı günleri… İçinde ruhların, kalplerin durmadan yer değiştirdiği Çamlıca’da bir evin salonu…Komik ve içli bir ailenin, demansın bulanıklığı içinde bir zamandan bir başka zamana zıplayan, bir kaç nesillik hikayesi… Elden ele dolaşan bir avuç fındığın dem tuttuğu, hafızanın zamanı parçaladığı, her bir parçanın tekrar tekrar çağırıldığı, nihayetinde her ihtimalin mümkün olduğu buluşmalar…Ve bu buluşmalara eşlik eden bir terennüm… “Söylenecek şey bazen öyle bir raddeye ulaşır ki fındığım, hangi kelimeyi koysan kifayetsiz kalır, işte orada şarkıya terennüm girer.” Yazan: Firuze Engin |
|
OCAK KonuklarıClose-Up / Hokuscorpus |
|