Sansüre, basın ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına tepki gösteren sanatçılar, bu akşam saat 19.00’da Kadıköy Gazhane’de bir araya gelecek.
Özgür Sanat Meclisi adıyla toplanan 500’ün üzerinde aydın ve sanatçı, son yıllarda sanatın birçok disiplinine yönelik artan sansür ve yasaklara karşı bir araya gelme çağrısı yapıyor. ‘Özgür Sanat Meclisi Toplanıyor’ başlığıyla duyurulan buluşma bugün 19:00’da Kadıköy Gazhane’de yapılacak.
Özgür Sanat Meclisi’nin çağrı metni şöyle:
5 Mart 1984 tarihinde, sonradan Aydınlar Dilekçesi olarak adlandırılan, “Türkiye’de demokratik düzene ilişkin gözlem ve istemler” başlığı ve 1300 Aydın imzasıyla bir bildiri kaleme alınmıştı.
Faşist Askeri Darbenin, 12 Eylül 1980’den beri yurt çapında uyguladığı şiddet ve insan hakları ihlallerine rağmen aydınların o koşullar altında sergiledikleri bu kararlı tutum, Türkiye demokrasi tarihinin köşe taşlarından biri oldu.
Bugün üzerinden kırk yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen, bu bildiride belirtilen temel hak ve özgürlük talepleri giderek daha büyük bir ihtiyaç olarak ve katlanarak yaşantımızı işgal ediyor.
Aşağıda Aydınlar Dilekçesi metninden yaptığımız alıntıdaki istemlere bakarak, aradan geçen bunca zaman içinde bir adım bile ileri gidilemediği, tam tersi bazı kazanımların dahi kaybedildiği dolayısıyla içinde bulunduğumuz durumun vahameti daha iyi anlaşılabilir:
• İşkencenin büsbütün ortadan kaldırılması için gerekli önlemler alınmalıdır.
• Savunma, soruşturma ve suçlama ile birlikte başlamalıdır.
• Gecikmiş adaletin adaletsizlik olduğu evrensel gerçeğine dayanarak, görülmekte olan davaların bir an önce sonuçlandırılması gerektiği görüşündeyiz.
• Her türlü düşünce üretimi korunmalı, yeni öneriler kamuya özgürce sunulabilmelidir.
• Özgür basın, demokratik düzeni bütünleyen temel öğelerden biridir. Bunun sağlanması için, bağımsız, denetimsiz ve çok yanlı olarak toplumun kendinden haberli olması, değişik düşüncelerin özgürce yansıtılması ve her türlü eleştirinin basında yer bulması zorunludur.
• Yine bu nedenlerle ve yansızlığın ön koşulu olarak TRT’nin de özerkliğinin sağlanması gerektiğine inanıyoruz.
• Bütün yüksek öğretim kurumlarının, atamalarla oluşturulan aşırı yetkili bir kurulun buyruğuna verilmesi hem gençlerin iyi yetiştirilmesini hem de bilim yapılmasını şimdiden engellediği gibi ülkenin geleceği için büyük kaygılar da doğurmaktadır. Bu nedenle, YÖK düzeninin bir an önce seçim ilkesine dayalı özerklik yönünde değiştirilmesini gerekli görüyoruz.
• Sağlıklı bir toplumsal gelişme, her türlü sanat yapıtlarının üretiminde ve yayımında özgürlüğü, kültürel yaratıyı son derece sınırlayan sansürün toptan kaldırılmasını, hiçbir konunun tabu haline getirilmemesini, ceza sorumluluğunun yalnız olağan yargı mercilerince saptanmasını gerektirir.
Bugün, demokrasinin, insan hak ve hürriyetlerinin nerdeyse tamamen ortadan kaldırıldığı bir noktada durumun 12 Eylül dikta rejiminden pek de farklı olmadığını sadece sanat ve kültür üzerinden baksak bile açıklıkla görebiliriz:
• Sanatçılar hakkında yapılan soruşturmalar, haksız gözaltılar ve tutuklamalar
• Yasaklanan oyunlar ve konserler
• Toplatılan, yasaklanan, poşete sokulan kitaplar
• İmha edilen sanat eserleri
• Kesilen, yasaklanan, sansürlenen filmler
• Haklarında açılan soruşturmalar nedeniyle ya da güvenli bir üretim ortamına ihtiyaç duydukları için mülteci durumuna düşürülen sanatçılar
• Sanatçıların ücret, emek değer, kültürel katma değer olarak yaşadığı reel kayıplar
• Yıllardır sürdürülen ayrıştırıcı, ötekileştirici kimlik politikaları üzerinden, susturulan diller ve tüketilmeye çalışılan barış kültürü
Ve daha sıralamakla bitmeyecek onlarca mağduriyetten bahsedebiliriz. Bütün bunlar kırk yıl önce düştüğümüz durum kadar vahimdir. Zayıf olansa örgütlülüğümüzdür. O dönem direnme ve eleştirme hakkını kullanan aydınların, dağınıklığını ve çaresizliğini düşünürsek içerisinde bulunduğumuz durumu daha iyi anlayabiliriz.
Gelinen bu tarihsel siyasal süreçte, bizden öncekilerin izlerini sürerek yeni izler bırakmak için elimizi tarih ve siyaset taşının altına koyma zorunluluğu her birimize tek tek ve birlikte olmazsa olmaz sorumluluklar yüklüyor.
Hayatı ve memleketi yorumlama ve değiştirmenin öznesi sanatçılar olarak, yıllardır özlemini çektiğimiz hasrete ulaşmak için bu geçiş aşamasında ve hayatın yeniden şekilleneceği bir sürecin arifesinde tek tek ve bir bütün olarak var olma çabasında olmalıyız.
Bunun için sizleri, şimdi ve yeniden eşitlikçi ve çoğulcu yurttaşlık hakkı ve özgür bir sanat ortamı için zamanın sahibi olmaya ve Özgür Sanat Meclisi altında örgütlü bir adım atmaya çağırıyoruz.
Not: Bu metin sadece sanatçılara yönelik bir çağrı metnidir, çağrıyla 17 Nisan Pazartesi günü geniş bir katılımla, bu süreçte sanatçılar olarak neleri yapabileceğimizi tartışacağımız bir forum hedeflenmektedir.