Bahar Çuhadar yazdı: “Nefes Alabilmek İçin…”

editor
2,7K Okunma
DOT’un tek kişilik oyunu küçük bir öykü ve neşeli bir dil aracılığıyla kadınlara içlerindeki öze ve sese ulaşmalarını anımsatıyor. Ve içlerindeki o bal porsuğunu mutlaka bulmaları gerektiğini…

Bahar Çuhadar’ın Hürriyet gazetesinde yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyor:

Kocaman bir meseleyi küçücük bir detay, önemsizmiş gibi görünen bir dert üzerinden anlatmak, niyetlenen hedefe giden yolu kısaltıyor. Yapması zor ama iyisine denk gelmek insanı heyecanlandırıyor. Eh, buna da hikâye anlatma meziyeti diyoruz!

Elvin Aydoğdu’nun yazıp Özlem Daltaban’ın yönetiminde oynadığı ‘İçimdeki Bal Porsuğu’, beni en çok ve tam olarak buradan heyecanlandırdı. Ümüğümüze çöken erkek dünyasının tüm eşitsizliklerini, bir ‘kaşıntı’ derdinden başlayarak anlatıyor, küçücük bir anı ince ince kazarak derinleştiriyor ve finalde izleyicisini gururla karışık gözyaşları içinde bırakıyor.

‘Kadın ve zaman’ odaklı bir hikâye bu. Maslak’ta bir plazanın 40’ıncı katında, bir oda dolusu beyaz yakalı erkeğin arasında başlayıp bir eczane dolusu mahalleli erkeğin arasında devam eden… Saatler ilerleyecek, büyük büyük laflarla dolup taşan
o çok önemli toplantı bitmek bilmeyecek, aralarındaki tek kadının içini kemiren kaşıntı da… Peki kadın ne yapacak? Aslında ‘bir titri olan’ ama daha çok ‘asistan’ muamelesi gören, ‘kalifiye bir not tutucu’ olan kadın sesini duyurabilecek mi? İçindeki ses dışarı çıkabilecek mi? Daha mühimi, bir noktada, ‘içindeki bal porsuğu’ çıkacak mı dışarı? ‘Kendi dişlerini korkusuzca gösteren’ bal porsuğunu bulabilecek mi?

İlk erkekler alkışladı

Elvin Aydoğdu tekerlekli bir ofis masası ve bir dizi oyuncak erkek figürüyle baş başa sahnede. Kendisiyle, başından geçen olayla ve etrafını saran erkeklerin yalan bilmişlikleriyle, sertlikleriyle, öfkeleriyle, sahiplenmeleriyle, kısaca hadsizlikleriyle ince ince dalga geçerek ve sakince kuruyor anlatısını. Sürprizini bozmayalım ama muhtemelen her kadının yaşadığı/bir gün yaşayabileceği bir derdi var ve fakat asıl mesele o dert değil. Mesele, kadın olarak nefes alamadığı herhangi bir durumda içindeki bal porsuğunu çıkarıp çıkaramayacağı… Mesele, sesini, varlığını, fikrini, içinde bastırdığı haykırışı kullanıp kullanamayacağı. Tek bir gece içinde; işyerinin bulunduğu Maslak’ta başlayıp mahallesi Galata’da süren ve gayet de eğlenceli akan hikâye ilerledikçe bunu merak ettiriyor anlatıcı bize. Finalde tatmin de ediyor, heyecanla alkışlatıyor da. Gittiğim gösterimde ilk ayağa fırlayıp alkışlayanların erkek seyirciler olduğunu da not etmeli.

Hikâyedeki naif ton, rejide de almış yerini. Bahsi geçen yan kişileri ve öne çıkan karakterleri (tümü erkek) masadaki küçük figürler aracılığıyla taşıyor oyuna Aydoğdu. Mekân betimlemelerini ve hareket akışını sahnedeki iki sandalye ve tekerlekli masayı kullanarak yapıyor. Ve seyirciyi öyküden hiç koparmıyor. Öte yandan, taklit anlarında biraz daha belirgin ve baskın bir oyunculuk çok daha iyi olabilirdi.

Maslak’taki plazada doğan “Cesur ol, kaos yarat, içindeki öze ulaşacaksın” cümlesi kulağa pek klişe bir reklam sloganı gibi gelebilir. Ama bir taraftan da kadınlar olarak çok iyi bildiğimiz üzere, içimizdeki öze ve sese ulaşmak için cesur olup kaos yaratmaya mecburuz. Aksi halde nefes almak iyice zorlaşacak.

BAHAR ÇUHADAR

 

Kaynak:https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/bahar-cuhadar/nefes-alabilmek-icin-42185120

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku